Davacının dayandığı iskân tevzii defterindeki kaydın, tapu kaydı olmayıp, zilyetliğe karine teşkil edeceği-
Davacının satışları 5.9.2001 tarihinde öğrendiği iddiasının aksi davalı tarafça kanıtlanmış olmadığından davanın süresinde açıldığının kabulü ile işin esasının incelenerek varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmesinin gerekeceği-
El atmanın önlenmesi davasında, dosya arasında bulunan Kaymakamlık men kararı içeriğine ve özellikle üçüncü kişi durumunda bulunan ve taraflarla herhangi bir ilişkisi olmayan davalı tanıklarının açık anlatımlarına göre, nizalı taşınmazın F. Er tarafından davalıya bağışlandığı, halen onun kullanımında olduğu ve davalı Ümmü tarafından bağ ve bahçe haline getirildiği anlaşılmış olup mevcut deliller karşısında davacının davasının kanıtlandığı kabul edilemeyeceğinden kanıtlanamayan davanın bu nedenle reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Mahkemece, davacının dava konusu taşınmazın kadastroca düzenlenen tesbit tutanağını, tesbit bilirkişisi olarak imzasıyla onayladığını bu beyanın kendisini bağlayacağı gerekçe gösterilerek hüküm kurulan davada Yargıtay uygulamasında baskın görüş bu nitelikteki uyuşmazlıklardaki davacının tesbit tutanağını bilirkişi olarak ,imza etmiş olmasının kendisini bağlamayacağı yönünde olduğu-
7269 sayılı yasanın 18.maddesi ile yapılan yollama uyarınca, 2613 sayılı kanuna göre çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1970 yılında yapılan işleme genel kadastro anlamı verilip kadastro yasalarında öngörülen hak düşürücü süreler uygulanmak suretiyle hüküm kurulamayacağı-
Derenin aktif yatağı olmaktan çıkan veya derenin etkisi altında kalmayan bir yer haline gelen taşınmaza yirmi yıldan fazla süre ile tarım arazisi olarak tasarruf edilmesinin, zilyetlik yoluyla edinmeye imkan vereceği, ancak; halen kuzeyde ve güneyde devam eden aktif dere yatağının çekişmeli yerde genişlemesi ve suyun dağılması nedeniyle toprak taşımak suretiyle doldurulması, düzeltilmesi, aktif dere yatağı olmaktan çıktığını göstermeyeceği için imar, ihya ve zilyetlik nedeniyle edinilmesinin mümkün olmayacağı–
Açılan davanın niteliğini ve talep edilen yönleri gözetmek zorunda olup, dava başlangıçta tapu iptali ve elatmanın önlenmesi istemi ile açılmış olduğundan, sadece tapunun iptali ile ilgili hüküm kurulması, haksız elatmanın önlenmesi istemi hakkında karar verilmemiş olmasının doğru görülmeyeceği-
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14.maddesi gereğince zilyetliğin iktisap sağlayabilmesi için tespit tarihine kadar çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla 20 yıl sürmüş olmasının gerekeceği-
Dava konusu taşınmazla ilgili olarak Orman Yönetiminin dava dilekçesine ekli renklendirilmiş memleket haritası örneğinde taşınmaz yeşil alan içinde ve farklı bir yerde işaretlenmiştir; oysa, keşif sırasında düzenlenen raporda ve krokide farklı yerde işaretlenmiş olduğundan memleket haritasındaki konumu itibariyle çelişki giderilmeden hüküm kurulamayacağı-
7269 sayılı yasanın 18.maddesi ile yapılan yollama uyarınca, 2613 sayılı kanuna göre çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1970 yılında yapılan işleme genel kadastro anlamı verilip kadastro yasalarında öngörülen hak düşürücü süreler uygulanmak suretiyle hüküm kurulmayacağı-