Mülkiyeti davacıya ait arsa üzerinde kendi malzemesi ile bina inşa eden davalının, MK. 723 uyarınca ileri süreceği tazminat talebinin -3402 s. Kadastro Kanununun 12/III. maddesinde öngörülen- on yıllık hak düşürücü süreye bağlı olmadığı–
Çekişmeli 567 parsel sayılı taşınmazın 1981 yılında yapılan 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uygulaması ile bir ilgisinin bulunmadığı-
Üç kişilik teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda da taşınmazın 25-30 yıldan beri doğal çayır olarak kullanıldığı bildirilmiş olup; keşif tarihi de dikkate alındığında zilyetlikle iktisap süresinin bu bulgulara göre dolması mümkün olmadığından; davanın reddine ve taşınmazın tespit gibi Hazine adına tesciline karar verilmesinin gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz 07.10.1940 tarihinde kadastroya tabi tutulmuş kadastro tutanağı şerhsiz olarak 07.10.1940 tarihinde kesinleşmiş olup; davacı vakıf şerhinin tapulamadan önceki ilk tedavül kayıtlarında bulunduğu iddiasıyla, vakıf şerhinin tapu siciline işlenmesi için davasını 27.06.2001 tarihinde açmış olduğundan 3402 sayılı Yasa ile öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğine göre, vakıf şerhinin sicile yazılması isteğinin yerel mahkemece reddinin yerinde olduğu-
Davacı gerçek kişiler 12.12.1961 tarih, 46 sırada kayıtlı tapu kaydına dayanmış olup, dayanılan tapu kaydı 1838 m2’dir ve dava dışı 144 ada, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84 nolu parsellere revizyon görmüş olup, bu parseller şahıs adına tespit görmüş ve kesinleşmiş olduğundan dayanılan tapu kaydının miktarının çok üzerinde taşınmaz şahıslar adına tescil edilmiş olup, dava konusu taşınmazı da kapsadığı kabul edilemeyeceği-
TMK’nun 1023. maddesinde yer alan iyiniyetten bahsedilmek için kayden iktisap edenin geniş anlamda tapu sicilini inceleme yükümlülüğü olmasa da dar anlamda tapu kütüğünü inceleme yükümlülüğünün bulunduğu; buna göre, satış tarihinde beyanlar hanesinde taşınmazın öncesinin orman olduğu yazılı olduğundan, kendilerinden beklenen özeni göstermiş olsalardı, iktisap tarihinde dava konusu taşınmazın geçmişte orman olduğunu tapu kütüğünden öğrenebilecek olan davacıların iyiniyetinden bahsedilemeyeceği ve dolayısıyla tazminat talep haklarının bulunmadığı– Kendilerinden beklenen özeni göstermiş olsalardı, iktisap tarihinde dava konusu taşınmazın geçmişte «orman» olduğunu tapu kütüğünden öğrenebilecek olan kimselerin iyi niyetinden bahsedilemeyeceği ve dolayısıyla tazminat talep haklarının bulunmayacağı–
Bir dava ve karşı dava olmaksızın çekişme konusu taşınmaz kaydı üzerinde mevcut “6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi uyarınca hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan sahada kalmaktadır” şerhinin silinmesine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kayıttaki şerhin silinmesi talebiyle açılmış bir dava bulunmadığı halde söz konusu şerhin silinmesine de karar verilmesinin doğru olmadığı-
«Muris muvazaası hukuksal nedeni»ne dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkin davalarda; sağlıklı, âdil ve doğru bir çözüme anlaşılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir deyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu–
Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağından ve bu tür yerlerin yasa gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına yasal olanak olmayıp bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemeyeceği-