Davacının taşınmazın maliki değil, malikin rızası ile taşınmaz üzerinde tarımla uğraşan yasal zilyedi olduğu, tazminat talebinin taşınmazın aynına değil, üzerindeki ürünün zarar görmesine dayandığı, geçici işgal kararı nedeniyle idarece ödenen işgal bedelinin ise zilyede değil, taşınmaz malikine ödenen bir bedel olup, zilyedin ürünün zarar görmesine dayalı talebine etkili olmayacağı-
Taşınmazda kadastro çalışmalarındaki hatalı tespitler dışında fiili kullanım sonucu ortaya çıkan yeni oluşumun, yeni bir mülkiyet değişikliği niteliğinde olup, yenileme paftalarında nazara alınmayacağı-
Eğer sınırlarda bir değişiklik yoksa eski sınırlara itibar edileceği, sınırlarında ve yüzölçümlerinde bir yanlışlık ve eksiklik bulunmayan parsellerin yenileme dışı bırakılacağı, sınırlarda değişiklik mevcut ise, tapulama haritaları ile yenileme haritalarının çakıştırılıp uygulanmasının, bu uygulamada özellikle parsel köşelerinin hesaplanacak koordinatlarına göre tersim edilmesinin, sınırların tespit edilememesi halinde sabit noktalardan (sınırlardan) yararlanılmasının, tüm bulguların arz üzerinde işaretlenip rapor edilmesinin ve gerekçelerin gösterilmesinin asıl olacağı, taşınmazda kadastro çalışmalarındaki hatalı tespitler dışında fiili kullanım sonucu ortaya çıkan yeni oluşumun, yeni bir mülkiyet değişikliği niteliğinde olup, yenileme paftalarında nazara alınmayacağı-
Muris Temam’ın ölüm tarihinin 25.5.1989 olduğu ve ölüm tarihi itibariyle muvafakat etme olanağının bulunmadığı anlaşıldığından, bu nedenle, davalının dava konusu bağımsız bölümde, davacıların miras bırakanı ve kayıt maliki Temam’ın muvafakatıyla oturduğu yönünde bozma ilamında geçen ibarenin yanılgıya dayalı olduğu anlaşıldığından, bu ibarenin bozma kararından çıkarılarak; “Temam mirasçılarının muvafakatıyla oturduğu” ibaresinin eklenmesi gerekeceği-
Kamu malı orman ya da mera olmayıp, tarla olarak özel mülk niteliğinde tapuya kaydedilmesi gereken davaya konu taşınmaz kısmı üzerinde bulunan zeytin ağaçlarının, cinsi, adedi, arz üzerindeki dağılımı saptanıp, 3530 sayılı Zeytinciliğin Islahı Hakkındaki Kanuna göre özel mülkiyete konu olabilecek nitelikte olup olmadığı araştırılıp, sonucuna göre özel mülkiyete konu olabilecek türde bir muhtesat olduğunun anlaşılması halinde tapunun beyanlar hanesinde gösterilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz ölünceye kadar bakma aktine dayanılarak davacı adına temliken tescil edildiği, davacının, bakım alacaklısına sözleşmeden doğan bakım borcunu yerine getirmek için dava konusu taşınmaza girip çıkarken davalı tarafından men edildiği; miras bırakanın vefatından sonrada dava konusu taşınmazın anahtarını alarak davacının taşınmazdan yararlanmasını engellediği, başka bir deyişle muaraza yarattığı, bu durumda bakım alacaklısının ölüm tarihide göz önüne alınarak dava tarihinden önceki 5 yıllık süre geçmemek üzere ecrimisile de hükmedilmesi gerekeceği-
Kamu orta malı niteliğindeki genel harman yerleri özel mülkiyete konu olamayacağından süresi neye ulaşırsa ulaşsın üzerinde sürdürülen zilyetliğin zilyet yararına bir hak sağlamayacağı-
Kural olarak ifraz yoluyla oluşan tapu kayıtlarının kapsamının sağlıklı olarak belirlenebilmesi için 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü de dikkate alınarak müfrez kayıtların kapsamının ifraz yoluyla oluşan tapu kayıtlarının dayanağı haritaların yerine uygulanması yoluyla belli edileceği, öte yandan müfrez kayıtların kapsamının da kök tapu kaydı kapsamı içinde aranmasının zorunlu olacağı-
Keşifte uzmanlığına başvurulan orman bilirkişi tarafından resmi belgelere dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda kaymakamlıkça men edilen yerin orman sayılan yerlerden bulunduğu, davacının dava dilekçesindeki kabulüne göre mevcut zilyetliğinin MK. 887 (TMK.973) anlamında fiili hâkimiyet sağlayacak mahiyette bulunmadığı-
Her ne kadar davaya konu olan bölümün orman kadastrosu ekiplerince yapılan idarî çalışma sonucu orman sınırlandırma tutanağı ve haritalarının dışında bırakıldığı; sınırlandırmanın 13.8.1991 tarihinde kesinleştiği, orman sınırlandırılmasının kesinleştiği bu tarih ile arazi kadastro tespitinin yapıldığı 22.6.2000 tarihleri arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi ile Türk Kanunu Medenisinin 639 (Türk Medeni Kanunun 713) maddesinde öngörülen 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla, Hazinenin kayıt miktar fazlasına yönelik olarak açtığı bu davanın kabulü gerekeceği-