Her ne kadar davaya konu olan bölümün orman kadastrosu ekiplerince yapılan idarî çalışma sonucu orman sınırlandırma tutanağı ve haritalarının dışında bırakıldığı; sınırlandırmanın 13.8.1991 tarihinde kesinleştiği, orman sınırlandırılmasının kesinleştiği bu tarih ile arazi kadastro tespitinin yapıldığı 22.6.2000 tarihleri arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi ile Türk Kanunu Medenisinin 639 (Türk Medeni Kanunun 713) maddesinde öngörülen 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla, Hazinenin kayıt miktar fazlasına yönelik olarak açtığı bu davanın kabulü gerekeceği-
Dava konusu parseller üzerinde davacı Banka tarafından altyapı yatırımları yapıldığının taraflar arasında çekişmesiz bulunduğu; ayrıca, dava tarihinde yürürlükte bulunan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin 807/3. maddesinde öngörülen yasal ipotek tesisini isteme hakkının, sadece anılan hükümde sayılan yüklenicilere ve işçilere tanınmış olduğu, somut olayda davacının sıfatı itibariyle bu hakka sahip bulunmadığı; böyle bir hakka sahip olsa bile, tercihini sözleşmeyle kendisine koşulsuz olarak tanınan tescil isteme hakkı yönünde kullanan davacının bu tercihine üstünlük tanınmasının gerekeceği-
5514 m2'nin dışında kalan yerin, kesinleşmiş sınırlama hattının içerisinde kalan orman sayılan bir yer olduğu, bu tarihten sonra taşınmazın bulunduğu yerde nitelik kaybı sebebiyle orman dışına çıkarılma durumu da söz konusu olmadığına göre, kesinleşmiş orman sınırlama hattında kalan bir yerin kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesinin mümkün olmayacağı-
«Ecrimisil»in («işgal tazminatı»nın) ‘hak sahibinin, kötü niyetli zilyedden isteyebileceği bir tazminat’ olduğu, miktar olarak da «en az kira geliri karşılığı» bulunduğu– Ecrimisilin tahsili için, genel mahkemelerde, genel hükümlere göre dava açılabileceği– 2886 s. Devlet İhale Kanunun 75. maddesi uyarınca Hazinenin genel hükümlere göre, genel mahkemelerde ecrimisilin tahsili istemiyle dava açabileceği–
Davacının zilyetliğinin Hazine veya köy muhtarlığı tarafından kesintiye uğratıldığını söyleyebilme olanağı bulunmadığından taşınmazın niteliğinin komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişiler ve tanıklar; ayrıca uzman bilirkişi aracılığı ile bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde bu yerin 3402 sayılı Yasanın 16. madde kapsamına giren yerlerden olup olmadığının saptanması, mera tahsis belgesi varsa getirtilmesi, yoksa kadim mera araştırılmasının yapılması taşınmaz anılan yerlerin dışında ve zilyetlikle edinilmesi mümkün yerlerden ise davacının zilyetliğinin edinmeye yeterli olup olmadığının araştırılması gerekeceği-
Yapı kullanma izin belgesi (iskan ruhsatı) alınması için, yapının inşaat ruhsat ve eklerine uygun olarak tamamlanmasının; giderek, projeye uygun elektrik ve sıhhi tesisatın yapılması gerekeceği-
İncelenmekte olan olayda tavzih sebepleri bulunmadığı halde, mahkemece isteğin, hükümlerin tavzihi hükümleri çerçevesinde ele alınarak dava konusunu değiştirecek şekilde, yeniden hüküm kurulmuş olmasının doğru olmayacağı, ortaya çıkan bu belirsizliğin ancak bağımsız bir dava ile giderilebileceği, başka bir anlatımla, davacıların 576 parselin güneyinde yer alan bölüm hakkında müstakil bir dava açıp adına tescil ettirmesinin gerekeceği, eldeki bu dava yeni bir dava niteliğinde olmadığından açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Doğru bir sonuca varılabilmesi için, dayanılan tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm tedavülleri, varsa haritası ile birlikte getirtilmesi, kaydın başka parsellere revizyon görüp görmediğinin araştırılması, tüm komşu parsellerin tutanak ve dayanağını oluşturan belgeler celp edilip, askeri harita da getirtildikten sonra dosyadaki diğer belgelerle birlikte yeniden kesif yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu terasın ahşap çatı ile kapatılması ana yapının projesine aykırı olup, bütün kat maliklerinin muvafakatı ile projede bina çatılı duruma getirilmedikçe, mahkemece çatının inşası yolunda hüküm kurulamayacağı-
Davalılar yararına zilyetlik şerhi verilmesinin, kamu düzenine ilişkin bir husus olmayacağı, kişi yararına verilen zilyetlik şerhinin, yalnızca kişisel hak doğuracak bir nitelik taşıyacağı-