2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkındaki Kanun’un 4127 sayılı Kanun’la değişik 11. maddesine göre; ...Kadastro çalışması sırasında fiili kullanım durumuna göre sınırlandırılır ve Hazine adına tespit yapılacak bu yerler üzerindeki muhtesat ve tasarruf edenlerin isimleri kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterileceği,...Yararlanacak kişilerin hak sahibi olabilmesi için orman köyü nüfusuna kayıtlı olmalarının ve bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren geriye yönelik en az 5 yıl müddetle o yerde ikamet etmiş bulunmalarının gerekeceği-
Bozma kararından önce dosyada var olmasına rağmen mahkeme kararının gerekçesinde dayanılmamış olan bazı delil ve belgelerin, bozma kararının genel esprisinden yararlanılarak irdelenmesi sonucu tamamen yeni bir gerekçe getirilerek oluşturulmuş yeni bir hükmün mevcut olduğundan Özel Dairenin denetiminden geçmeyen bu yeni hükme yönelik davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairesine gönderilmesinin gerekeceği-
Senedin düzenlendiği günde taşınmazın davacıya teslim ve zilyetliğinin devredildiği düşünülse bile takip eden tarihlerden itibaren taşınmazda zilyet olmamış, davalı adına yapılan tespite itiraz etmemiş, satış tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar geçen 20 yıla yakın sürede davalının zilyetliğine karşı çıkmamış, ihtarname göndermemiş ve elatmanın önlenmesi davası dahi açmamış olup, gerek Kadastro Kanunun 14. ve gerekse M.K. nun 639 (713) maddelerinde "iyi niyet" ilkesine yer verilmediğinden satışın yapıldığı 2.7.1980 tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar geçen 20 yıla yakın bir süre davacının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın taşınmazda zilyet olmamasını ve davalının zilyetliğine sessiz kalmasını "terk" iradesinin açık bir göstergesi saymak gerekeceği-
Dava dışı müteahhidin binayı %45 oranında tamamladıktan sonra davacı da dahil 3. kişilere daire sattığı ve binanın kaçak olup ruhsat alınmadığı, binayı süresinde bitirmediği için kat karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili şekilde feshi ile tapuların iptaline karar verilmiş olup davacı evde birtakım iyileştirmeler yaptığını iddia ettiğine göre bunların neler olduğu saptandıktan sonra hasıl alacak sonuç dairesinde bir karar verilmesinin gerekeceği-
Davacı hem önceki davada ileri sürdüğü bir kısım vakıalara, hem de o davadan sonra ortaya çıkan ve o davada değerlendirilmeyen delil tespitleri gibi bir kısım kanıtlara dayanmış ve davalı idarenin müdahalesinin devam ettiğini ileri sürmüş olup bu yönden de bakıldığında her iki davanın vakıalarının aynı olduğunu söylemek mümkün olmadığından, önceki kararın bu dosya açısından kesin hüküm oluşturduğundan söz edilemeyeceği- Taşınmaza yapılan elatmanın mutlaka kusura dayanması gerekmez; ancak söz konusu elatma haksız olmalı yani, ayni hak, komşuluk hukuku yada kamu hukukundan kaynaklanan bir hakka dayanmamalı bu nedenle idari makam tarafından alınan; kişinin mülkiyet hakkını sınırlayıcı, tasarrufunu önleyici nitelikteki işlem ve eyleminden kaynaklanan müdahalesinin haksız olduğu ve önlenmesinin gerekeceği-
Davacının vakıf şerhinin kaldırılması için ödemek zorunda kaldığı bedeli istediği davada davacının zararına tapu sicilinin yanlış tutulması neden olduğundan davalının MK’nun 1007 maddesi hükmü gereğince davacının ödemek zorunda kaldığı bedelden sorumlu olacağı-
Binanın toprakla temasının sağlandığı ilk katın halk dilinde zemin kat olarak tarif edildiği, numaralı katların ise bunun üzerinde sıralanmış olduğu-
Tapu tahsis belgesine dayalı olarak bir yerin tesçiline karar verilebilmesi için hukuken geçerli bir tahsis kararının bulunması, istenen bedelin ödenmesi, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 2981 sayılı Kanuna göre imar geçirilerek önceden tahsis yapılan kişilere verilen yerlerin imar planında bağımsız parsel olarak gösterilmiş olması ve buna ilişkin tapularının oluşturulması, ayrıca tahsise konu yerlerin kamu hizmetine ayrılmayıp imar planında konut alanında bulunması gerekli olup bununla birlikte, diğer koşullar gerçekleşmekle birlikte belediyece 2981 sayılı Kanuna göre yapılan imar düzenlemesi sonucu idarece tahsis yapılan kişi adına bağımsız parsellerin oluşturulmaması durumunda, taşınmazın paylı olarak davacı adına tahsisinin de mümkün olduğu-