Davalının kayden bir ilgisi bulunmayan taşınmaz üzerine inşa ettiği bina nedeniyle, davacının irtifak hakkına dayanarak açtığı el atmanın önlenmesi ve kal davasında verilecek hükmün, zemin paydaşlarının haklarına etkili olmayacağı, hal böyle olunca; Yerel Mahkemenin, binayı inşa eden davalının yan tutulması gerekip, arsa paydaşlarına husumet yöneltilemeyeceğine ilişkin direnme kararının usul ve yasaya uygun olacağı-
Davaya dayanak yapılan taksim sözleşmesi niteliğindeki sözleşmenin 8.3.1990 tarihinde yapılmış olduğu, taşınmazda 15.8.1979 tarihinde kat mülkiyeti kurulmuş olduğunun saptandığı ve davaya konu edilen kesimin apartmanın ortak yeri niteliğinde bulunduğu, bu durumda 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 45.maddesi gereğince temliki tasarrufların ve önemli işlerin ancak kat maliklerinin oybirliği ile verecekleri kararla yapılabileceği-
Harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi uyarınca kapsam belirleneceğinin kuşkusuz olduğu, ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesinin, gitti kayıtlarının, yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip, doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılmasının, doğru esasa dayanmıyorsa, ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesinin, böylece yanların dayandığı, usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan, dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılmasının gerekeceği-
2510 sayılı İskan Kanunu'nun ek 10. ve ek 11. maddelerindeki düzenlemelerde, somut olaydaki gibi baraj ve benzeri tesislerin inşaı amacıyla yapılan kamulaştırmalar sebebiyle taşınmaz malları kısmen veya tamamen ellerinden çıkması neticesi yerlerini terk etmek zorunda kalanların, diledikleri takdirde Hükümetçe gösterilecek yerlerde iskan edileceklerinin açıkça öngörülmüş bulunmasına; kanun koyucunun bu hükümleri koymakla, kapsam dahilindeki kişilerin ya kamulaştırma bedelini alarak bu parayla ve kendi olanaklarıyla ya da kamulaştırma bedelini almak yerine, Devlet eliyle iskan edilmeyi istemek suretiyle, maliki oldukları kamulaştırılan taşınmazların bulunduğu yerde, öteden beri mevcut olan yaşam biçimini aynen olmasa bile ona yakın düzeyde sürdürmelerine olanak tanınması amacını güttüğünün açık bulunmasına, bu amaç ve somut olayın diğer özellikleri de gözetildiğinde, davacının davaya konu alacağını istemekte hukuken haklı bulunduğunun kabulü gerekeceği-
Tarafların dava konusu taşınmazda paydaş bulundukları ve davacının taşınmazdan faydalanamadığı, davalının taşınmazdaki tasarrufuna davacının razı olmayarak açtığı davalarla ve gönderdiği ihtarlarla karşı çıktığının dosya kapsamıyla belirgin olduğu, etrafı çevrili, bahçe kapısı kilitli ve içinde bekçi olan taşınmazdan davacının yararlanma olanağı bulamaması karşısında intifadan men koşulunun da gerçekleştiği, açıklanan nedenlerle; Mahkemenin ecrimisil talebinde bulunulabileceğine ilişkin kabulünün ve buna ilişkin direnmesinin yasaya uygun ve yerinde olacağı-
Davaya konu taşınmazın 1950 yılında gerçekleştirilen kadastro tespiti sırasında, tespit harici bırakıldığı, bilirkişilerce düzenlenen krokide (A) ile gösterilen bölüme, 1990 yılında davacı tarafından, ev inşa edildiği, geri kalan kısımdaki kerpiç evin davacının murisi tarafından 30 yıl önce yapıldığı, halen kömürlük ve depo olarak kullanıldığı, bahçenin ise ağaç dikilmek suretiyle zilyet ve tasarruf edildiğinin anlaşıldığı, bu itibarla, dava konusu taşınmazın, bilirkişi raporuna ekli krokide (A) ile gösterilen bölümü için Türk Medeni Kanunu’nun 713.maddesinde öngörülen, zilyetlikle iktisap süresinin dolmadığı, kömürlük ve depo ile bahçe olarak kullanılan kısım için davacı yararına anılan Kanun hükmü uyarınca, zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu sonucuna varıldığı-
Ortaklığın satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç vs. gibi bütünleyici parça (muhtesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekeceği, ancak muhtesatın bir kısım ortaklara ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta tüm ortaklar ittifak ediyorlarsa ve muhtesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa, bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhtesatın değerlerinin ayrı ayrı tespit edileceği, belirlenen bu değerlerin toplanarak taşınmazın tüm değerinin bulunacağı, bulunan bu değerin ne kadarının arza, ne kadarının muhtesata isabet ettiğinin oran kurulmak suretiyle belirleneceği, satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesinin de bu oranlar esas alınarak yapılacağı, muhtesata isabet eden kısmın muhtesat sahibi paydaşa, geri kalan bedelin ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılacağı-
Davaya konu taşınmazda kat mülkiyeti yada kat irtifakı kurulmamasına, taşınmazın paylı mülkiyet şeklinde kullanılmasına, diğer paydaşların haklarıyla bağdaşmayacak kaçak yapının bir kısım paydaşlar tarafından kullanılmasının yasal olmamasına, binadaki proje ve ruhsata aykırı olarak yapılan katların imara uygun hale getirilmesi ve ruhsata bağlanmasının olanaklı olmadığının anlaşılmasına, kaçak olarak yapılan katın yıkılarak, daireye katılan sığınağın ise eski haline getirilerek projeye, ruhsata ve imara aykırılıkların giderilmesinin gerekeceği-
Davacıların hazine tapusunun oluştuğu dönemden önce iktisap sağlayan süreye ulaşan zilyetliklerinin bulunmadığı, çekişmeli taşınmazın, temyize konu bölümünün, kültür arazisi niteliğinde olmadığı, uzman ziraatçi bilirkişi raporunun içeriğiyle saptanmış olmasına göre, taşınmazın temyize konu bölümüne yönelen davanın da reddine, taşınmazın tümünün davalı hazine adına tesciline karar verilmesi gerekeceği-