Kat mülkiyetine tabi taşınmazda, Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 44. maddesinde belirtilen, değişikliklerin yapılmasında veya zemin yahut bodrum katlarda, arsanın boş kısmında, yasanın 24/2. maddesinde sayılan ve sınırlı olmayan yerlerin, sonradan yapım ve tesislerinin, yine kat malikleri kurulunun oybirliği ile vereceği karara bağlı olduğu, kat maliklerince tek tek verilecek muvafakatlerin yeterli olmadığı, ayrıca bu değişikliklerin ve tesislerin yapılabilmesi için imar mevzuatına uygun bir proje değişikliğinin gerçekleştirilmesinin ve ilgili mercilerden ruhsat alınmasının da şart olduğu-
A.lık boşluğu ile çatı arasına yakıt tankı ve tüp gaz konulmasının ortak yerlerin kullanım amaçları dışında kalacağı-
Mirasçıların hepsinin katılmadığı «fiili kullanmayı düzenleyen anlaşma»nın, «taksim sözleşmesi» sayılmayacağı ve tüm mirasçılar için bağlayıcı olmayacağı -
Davacılar, davalı idarenin de taraf bulunduğu veraset ilamı uyarınca mirasçılıklarını kanıtladıkları taktirde, artık vakfın hakkının yalnızca taviz bedeline dönüştüğünün kabulü zorunlu olduğundan öncelikle davacılara saptanacak taviz bedelini yatırmaları için önel verilmesinin, yatırdıklarının da dava kabul edilmesinin gerektiği, mirasçılığın kanıtlanamaması durumunda ise, davanın reddedileceğinde kuşku olmadığı-
Dava konusu hisseye ait 2658 parsel numaralı taşınmazın hangi tarihte ve ne sebeple tapuya tescil edildiği kayıtlardan anlaşılamadığı gibi, hissenin muris tarafından haricen satın alındığı tarihte taşınmazın tapuda kayıtlı olup olmadığının dahi araştırılmadığı, murisin hisse satın aldığı tarihte taşınmaz tapuda kayıtlı ise haricen satışının geçerli olamayacağının tabii olduğu-
Davacıya ait 61 parsel ile bunun doğusunda bulunan çekişmeli 474 numaralı parselin kuzey hududundaki taşınmazın ise 2411 parsel numarasıyla mera olarak sınırlandırıldığı ve sınırlandırmanın kesinleştiği, bilgisine başvurulan ziraatçinin, uzman bilirkişi, dava konusu taşınmazın tarıma elverişli kültür arazisi niteliğinde olduğunu bildirdiği, dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların da yeminli ifadelerinde, bu yerin 40 seneyi geçen bir süredir davacı tarafın zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu beyan ettikleri, ne var ki, çekişmeli yerin, kuzey hududunda eylemli olarak, kadim mer'a ile komşu bulunduğu-
Tapunun tesis tarihindeki amaç gözetilerek; diğer bir deyişle tesis tarihinde söz konusu fındık bahçesinin neresi olduğunun duraksanmaya yer bırakmayacak biçimde saptanmasının, suretiyle tapuya miktar tayini ile bu kapsam içerisinde kalan yer için muaraza varsa, davacıların payı oranında elatmanın önlenmesinin ve ecrimisile hükmedilmesinin gerekeceği-
Miras bırakan üzerinde kayıtlı olmayan ve fakat fiilen kullanılan taşınmazın gerçek tapu maliki tarafından gerçekleştirilen satışında amaç ne olursa olsun miras bırakanın muvazaa kastının varlığının ileri sürülemeyeceği, kaldı ki miras bırakanın sabit olan hastalığının tedavisi amacıyla satış parasına ihtiyacı olduğunun da anlaşıldığı, bu durumda muvazaanın unsur ve şartlarının oluşmadığı-
Dava konusu kanalın öncelikle paftada yer alıp almadığı yani hukuken varlığı belirlenmiş olup olmadığının açıklık kazanamadığı-
Tapudaki tescilin geçerliliği için, hukuken geçerli bir sebebe dayanmasının gerektiği, temliki sağlayan satış sözleşmesinin muvazaa sebebiyle geçersizliği gözetilerek miras bırakanın ölüm tarihinden itibaren davalıların ecrimisille sorumlu tutulmalarının doğru olduğu, ancak, ecrimisil istenilen taşınmazın, murisin sağlığından beri kirada bulunduğunun ve bu yerden kira parası alındığının anlaşıldığı, taşınmaza ilişkin kira sözleşmesinin davacının zararına ve muvazaalı olarak düzenlendiği ileri sürülmediği gibi bu hususun kanıtlanmış da olmadığı, ecrimisili bir yerde en az kira bedeli olarak anlamak gerektiği, bu itibarla taşınmazdan elde edilen kira geliri gözetilerek davacı yararına payı oranında ecrimisile hükmedilmesi gerekirken taşınmaz boş vaziyette kabul edilip, emsalleri gözetilerek getirebileceği gelirin hesaplanması suretiyle tayin edilmesinin isabetsiz olduğu-