İmar ihyadan, özellikle davacıların, dava dilekçesinde dava konusu taşınmaz için Hazine’ye icar bedeli ödediklerini bildirdikleri, o itibarla kullanılması karşılığı malikine icra bedeli ödeyen davacıların bu taşınmazdaki zilyetliklerinin fer’i zilyet olup malik sıfatıyla bulunmadığının da aşikar olduğu-
Şufalı payın eski sahibine dönmesinin davacının ilk satışla doğan şufa hakkına engel teşkil etmeyeceği, davanın, şufalı iktisap eden paydaşa yönetilirse onun hakkında devam ettirileceği, dava açıldığı sırada şufalı pay davalı uhdesinde olduğuna ve davacıda bir aylık hak düşürücü süre içerisinde bu davayı açtığına göre şufalı payın tekrar satıcısına iadesinin açılan şufa davasını etkilemeyeceği-
M.arın, sınırları içerisinde kaldıkları köy tüzel kişilerince gerçek kişilere özel mülk olarak satışının geçersiz olduğu, bu tür taşınmazlar hakkında, her nasılsa özel mülk olarak sicil oluşturulmasının, anılan taşınmazın hukuksal niteliğini değiştirmeyeceği, ancak, hazırlanan imar planı sınırları içindeki kadastrol yollar ve meydanlar ile mer'aların, imar planının onayı ile bu vasıflarını kaydederek onaylanmış imar planı kararı ile getirilen kullanma amacına konu ve tabi olacakları-
Gerekçeli kararın, tefhim edilen ve asıl olan kısa karara uygun olmasının gerektiği, usuli kazanılmış hakkın iki istisnasının, olayla ilgili olarak sonradan içtihadı birleştirme kararı çıkması ya da görevle ilgili bulunması durumları olduğu-
Davanın, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkin olduğu, tabii servet ve kaynak niteliğinde bulunan ve kural olarak özel mülkiyet konusu edilemeyecek yerlerden bulunan ormanların anılan niteliği gözetilerek bu yöne değinen savunmanın yetkili serbest orman yüksek mühendisleri aracılığı ile kesin olarak tesbitinin de yapılmış olmadığından, direnme kararının bozulmasının gerekeceği-
Davalı Safiye Markoç’un, binanın kocası ile birlikte kendisi tarafından yapıldığını, kendisinin de binaya ortak olduğunu ve kocasının kendisine ait kısmı satmaya hakkı bulunmadığını ve bu savunmaya dair tanıkları bulunduğunu bildirdiği, uyuşmazlık zilyetlikle ilgili olup bu tür vakıaların tanıkla isbatının mümkün olduğu-
Olayda ise taşınmazın ve paydaşlarının tamamı gözönüne alındığında her paydaşın fiili kullanmaya ilişkin yerinin diğerinden bağımsız olarak kesin biçimde belirlenmediği ve müşterek kullanmanın bozulmadığı, bu nedenle de taşınmaza yabancı kişiyi sokmama amacının tahakkuk ettiğinden dolayısıyla artık şufa hakkının amaçsal yönden kullanılmasına gerek olmadığından söz edilemeyeceği-
Miras bırakandan kalan tapulu taşınmazlara ilişkin «taksim sözleş-mesi»nin, «bütün mirasçıların katılmış olmaları» ve «yazılı biçimde» yapılmış olması halinde geçerli olacağı -
Mer’a ve ormanın zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığı, maddi delil karşısında bilirkişi ve tanık beyanlarına değer verilemeyeceği, tapulamaca yapılan tesbit itirazlı iken, başlayan Orman Kadastrosu’nca aynı çekişmeli taşınmazın orman tahdit alanı dışında bırakılmasına ilişkin orman kadastrosunun kural olarak kesinleşemeyeceği, bu taşınmazın niteliğinin belirlenip gerekli değerlendirmesinin yapılması görevinin, tapulama tespitine itiraz üzerine duruma el koyan mahkemeye ait olduğu-
Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan doğan davaların kural olarak karar düzeltmeye tabi oldukları, yararı olan tarafın bu yola gidebilmesi içinde Özel Daire bozma kararının tarafa tebliğinin şart olduğu-