Taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında çalılık olduğunun, 25-30 yıldan beri çalılık olarak bulunduğunun ve kimsenin zilyet olmadığının, mahkemece dinlenen bilirkişi sözleri ile belirlendiği, bir an için daha önceleri zilyet edildiği kabul edilse bile, tesbit tarihinden 25-30 yıl öncesinden beri ekilmemiş olmasının iradi olarak zilyetliğin terki anlamına geleceği-
Dava dilekçesinde “geçit hakkı tanınması”ndan bahsedilmiş olmasının, davanın mahkemece “elatmanın önlenmesi” davası olarak nite-lendirilmesine (HUMK.76) engel teşkil etmeyeceği-
Herkesin yararlanmasına bırakılmış olan köye ait içme suyunun «genel su» niteliğinde olduğu, bu sudan yararlanma hakkı tanınan kişi-nin klasik anlamda malik durumuna gelip başka kişilerin sudan yararlanmasını, elatmanın önlenmesi davası açarak önleyemeyeceği – (Genel sulardan, herkesin itiyacı oranında -kadim ya da öncelikli kullanım haklarını engellememek koşulu ile- yararlanabileceği)–
Kural olarak, tapu kaydının, iptale kadar geçerli olduğu-
Hazine adına tesbit tarihine kadar davacı tarafın taşınmaza zilyet olduğunun anlaşıldığı, bu durum karşısında zilyetlik koşullarının ve bu konudaki tüm delillerin değerlendirilmesi sonucu davacının zilyetlikle kazanma koşullarını elde ettiği sonucuna varıldığı-
Olayın özellikleri itibariyle miras bırakanın dava konusu taşınmazları mal kaçırmak amacını gütmediği anlaşılıyorsa muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davasının reddinin gerekeceği, iptali istenen ve muris tarafından sağlığında, hemen aynı tarihte ayrı ayrı müstakil olarak mirasçılarına temlik edilen taşınmaz malların gerek tapudaki satış bedelleri gerekse akit tarihindeki gerçek değerleri itibariyle yek diğerlerine eşit durumda olduğunun saptandığı-
Hükümsüz şerhi tapu kaydındaki “hükümsüzlük” şerhinin bir mahkeme kararına dayanmadığına işaretle hukuki sonuç doğuracak nitelikte bulunmadığının kabul edildiği, bu itibarla yerel mahkemece davacı Hazine’nin anılan kayda dayalı olarak açtığı davada aktif dava ehliyetinin bulunduğuna dair direnmesinin yerinde olacağı-
Tapulu bir taşınmazın taksimine ilişkin sözleşmenin M.K.’nun 634. maddesi hükmüne göre resmi şekilde yapılmasının gerekeceği-
“Tapu sicilinde, malikinin kim olduğu anlaşılamama” (MK. 713/II) sebebine dayalı davalarda, “taşınmaz malikinin kim olduğunun bilinebilmesine yarayacak gerekli bilginin tapu sicilinden çıkartılabilmesinin olanaksız olması” gerektiği-
Yapılan keşif sırasında dinlenen bilirkişi pencerelerde kapatma olmadığını ancak balkonlardaki panjurların sabit tesis niteliğinde olmayıp değişebildiğini, pencerelerde panjur olmaması nedeniyle estetiği bozduğunu bildirmiş ise de, Dairemizin yerleşmiş kararlarına göre panjurlar sabit tesis niteliğinde olmadığından tüm kat maliklerinin rızası olmadan yapılmasının mümkün olduğu-