1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 165 ve 166/2. maddelerine göre rüçhan hakkının avukatın hangi ücret alacağı için söz konusu olduğu, sınırlı bir biçimde belirtilmiş olup, şikâyetçinin icra müdürlüğündeki takip dosyasına konu ücret alacağı ise Avukatlık Kanunu’nun 166/2. maddesi kapsamı dışında kaldığı, mahkemece bu gerekçe ile reddedilmesi gereken şikâyetin reddine farklı gerekçe ile varılması doğru değilse de sonucu itibarıyla doğru olan hükmün gerekçesinin değiştirilerek onanmasının gerekeceği-
Mahkemece, ilk haczin şikâyetçilerin dosyasından konulduğu, haczedilen ve satışı yapılan üç malın aynı olduğu, şikayet olunan diğer şirketin haczinin daha sonraki tarihli olduğu ve hacze iştirak koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen dosyalarda şikayetin kabulü ile sıra cetvelinin iptaline karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yönün bulunmadığı-
Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü davalı alacaklıda olup, davalının alacağının varlığını ve miktarını takipten önce düzenlenmiş usulüne uygun belgelerle ispatlamasının gerekeceği-
Somut olaydaki gibi ayni hakları konu alan hukuki ilişkilerde resmi senette yazılı irade açıklamalarının taraflar dışında, üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebileceğinden, mümkün olduğunca yoruma kapalı, net ve ispata elverişli olması ve metnin yorumlanması gerektiğinde de bu ilkelerin göz önünde tutulması gerekeceği, tarafların irade etmediği ve resmi senede geçirilmeyen hususların, yorum yolu ile teminat kapsamına alınması, yukarıdan beri anlatılan hukuki olgularla bağdaşmayacağı-
Mahkemece, şikâyetçinin alacaklı olduğu dosyadan konulan ihtiyati haczin itiraz süresi sonunda... günü, şikayet olunanın alacaklı olduğu dosyadan konulan ihtiyati haczin ise aynı sürenin geçmesi ile... kesin hacze dönüştüğü, şikayet olunanın ilk hacze iştirak hakkının da bulunmadığı gerekçesiyle ve şikayetçinin talebi de göz önünde tutularak, garameten paylaşım yapılmak üzere sıra cetvelinin iptaline karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 13.12.2010 tarih ve 9817 E, 14114 K sayılı ilamı uyarınca, ipotek alacağını temlik almak suretiyle alacaklı konumuna geçen kefilin, asıl borçlu hakkında yürüttüğü icra takibinde, asıl borçludan ancak 'yasal faiz' isteyebileceği, asıl alacaklı bankanın kredi sözleşmesine dayanarak, kredi borçlusundan isteyebileceği 'kredi (temmerit) faizi' oranından yararlanamayacağı-
Malın üçüncü kişinin elinde bulunması halinde istihkak davası açma yükümlülüğünün İİK. mad. 99 uyarınca üçüncü kişiye ait olduğu ve bu şekilde açılan istihkak davasının kabulü halinde temyizin icra takibine etkisi bakımından İİK. mad. 97/14 hükmü değil, ‘temyizin satıştan başka icra muamelelerini durdurmayacağına’ ilişkin İİK. mad. 364/3. hükmünün uygulanması gerektiği, istihkak davasının kabulüne ilişkin karar kesinleşmedikçe alacaklının hacizli malın satışını talep edemeyeceği, İİK. mad. 99. hükmünde 97/14. maddesi hükmünde olduğu gibi 36. maddeye atıfta bulunulmamış olduğu, İİK. mad. 36'da öngörülen prosedüre gerek olmaksızın istihkak davasının kabulüne ilişkin kararın temyizi halinde satışın İİK. mad. 364/3 uyarınca kendiliğinden durması gerekeceği, öte yandan, icra mahkemesince takibin devamı veya ertelenmesi hakkında bir karar verilmesine gerek olmaksızın üçüncü kişinin istihkak iddiasında bulunmasının kendiliğinden takibin durması sonucunu doğuracağı, bu sonucun ise icra mahkemesinin davanın kabulüne karar vermesi ile değil ancak kararın kesinleşmesi ile ortadan kalkabileceği, başka bir deyişle, mal üzerine konulmuş olan haczin haklı olduğu, ancak istihkak davası sonucu verilen kararın kesinleşmesi üzerine anlaşılabileceği, dolayısıyla istihkak davasının kabulü ile temyiz eden üçüncü kişinin haczedilen malın satışını durdurmak için İİK'nın 36. maddesine göre teminat göstererek Yargıtay'dan icranın durdurulması kararı getirmesine gerek bulunmadığı-
Şikâyetin, sıra cetvelinde sıraya ilişkin olduğu, mahkemece dosya aslı getirtilerek, şikâyet ve savunma doğrultusunda karar verilmesi gerekirken; icra müdürlüğünce gönderilen fotokopiler ile yetinilerek hüküm kurulmasının, hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Tasarrufun iptali davası içinde tasarrufa konu taşınmazlar üzerine konulan ihtiyati haczin İİK.’nun 257. maddesinde düzenlenen hacizden farklı olduğu, ihtiyati haczin, tasarrufun iptali kararı ile kesin hacze dönüşeceği- Şikayet olunan banka alacağının doğumunun ve takip tarihinin şikayet eden bankadan önce olduğu, şikayet olunan banka lehine 31.08. 2010 tarihinde ihtiyati haciz uygulandığı, tasarrufun iptaline ilişkin kararın ise 02.11.2011 tarihinde verildiği ve bu tarihte kesinleştiği, şikayetçi bankanın ihtiyati haczinin ise 01.12.2011 tarihli, tasarrufun iptaline dair karar ile kesinleşmesinin 08.05.2012 tarihli olduğu gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davalı alacağının muvazaaya dayandığı iddiasıyla açılan sıra cetveline itiraz davalarında sıra cetvelinin iptaline değil, davalıya isabet eden paydan öncelikle davacı alacağının ödenmesine karar verilmesinin gerekeceği-