Davacı İstanbul Umum Han Odabaşıları Esnafı Odasına kayıtlı ve bu faaliyeti nedeniyle de vergi mükellefi durumunda olup davalı ile dava dışı kiralayan arasındaki kira sözleşmesinde de, odabaşı masraflarının kiracıya ait olduğuna dair hüküm bulunduğundan davacının, davalıya ait işyerinin bulunduğu iş hanında, odabaşı olarak hizmet verdiği hususunu kanıtlamış olduğu-
Davacı taraf, dava dilekçesinde, davalı Belediyenin topladığı çöpleri ve atık suyu, hayvanların otlatıldığı alana ve yakınına yasaya aykırı biçimde boşalttığını, herhangi bir duyuru yapmadığını, encümeninde ve yetkili organında bu hususta bir karar almadığını, otlakların ve çayırlık alanın kirli olduğuna dair uyarıcı işaret de koymadığını, esasen belediyenin o mıntıkaya çöp ve atık su dökmesinin yasal da olmadığını ileri sürmek suretiyle, açıkça davalının haksız fiiline dayanmış; iddiasını ve sonuçtaki tazminat istemini haksız fiil hukuksal nedenine bağladığından eldeki davanın, haksız fiil hukuksal nedenine dayalı tazminat istemine ilişkin bulunduğunun ve dolayısıyla, davaya bakma görevinin adli yargıya ait olduğunun kabulünün gerekeceği-
Arsa maliki ile yüklenici arasında kat karşılığı, inşaat yapılması hususunda sözleşme düzenlendiğinde ve sözleşme koşulları yerine getirildiğinde yüklenicinin kişisel hak kazanacağı-
Davacı ve davalılardan N. Kılıç’ın ortak miras bırakanı E. Kılıç 10.5.1977 tarihinde noterden davacıya genel vekaletname vermiştir ve davalı N. Kılıç bu vekaletnameye dayanarak murise ait 3 adet taşınmazı baldızı olan diğer davalı F. Aylıkçı’ya 14.3.1985 tarihinde noterde satış vaadinde bulunmuş, muris daha sonra 10.5.1985 tarihinde ölmüş, satış vaadi sözleşmesinde taşınmazların bedeli olan 900.000 TL.nın ödendiği belirtilmiş; ancak bu paranın miras bırakanın ölümünden sonra terekeden çıktığı sabit olmadığından tüm bu olgular ve satış vaadi sözleşmesinin davalı ile baldızı arasında yapılması işleminin danışıklı olduğunu göstereceğinden vekaletnamenin ve satış vaadi sözleşmesinin iptali isteğinin kabulünün gerekeceği-
Şartlar değişmediği ve özel gelişmelerin varlığı iddia ve ispat edilmedikçe kira sözleşmesinde olağan rayice uygun olarak kararlaştırılan kira parasına Toptan Eşya Fiyat Endeksinin 3 yıl için artırımı esas alınarak bulunacak kira parasının o dönemin hak ve nesafet kurallarına uygun ve aşırı olmayan kira parası olduğu ilke olarak kabul edilmekte, 3 yıldan sonra ise yeniden hak ve nesafete uygun kira parasının tespit edilmesinin gerekeceği-
Temlik işlemini, davalı tarafından aleyhine açılan boşanma davasından vazgeçilmesi karşılığı yaptığını ileri süren davacı, akit tarihi itibariyle temliki işlemde iradeyi bozan bir sebebin varlığını ispatlayamadığı gibi; davalının, yasanın kendisine tanıdığı boşanma hakkını kullanmış olması da önceden yapılan satış akdini bozucu bir sebep olarak kabul edilemeyeceği-
Hile nedenine dayalı iptal hakkının kullanılmasının bir yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu-
Kredi kartı borçlarında temerrüdün, hesap kat ihtarının tebliğ edildiği tarihte; ihtarnamede süre verilmişse bu sürenin dolduğu tarihte oluşacağı-
Davacının 4822 sayılı yasanın yayımlanmasından önce, davalı bankanın gönderdiği 9.1.2002 tarihli ihtarın, 11.1.2002 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, ihtarda verilen bir günlük sürenin dolması ile, davacının 13.1.2002 tarihinde temerrüde düştüğü, davacı hakkında 24.1.2002 tarihinde icra takibine geçildiği, davacının 7.4.2003 tarihli ihtarnameyi davalıya göndererek süresi içinde geçici 1. maddeden yararlanmak istediğini bildirdiği, davacının ödeme planından önce ve sonra bazı ödemelerde bulunduğu, dosyadan anlaşıldığı gibi, taraflar arasında da çekişmesiz olduğuna göre temerrüt tarihi olarak, 19.11.2001 tarihinin esas alınarak hazırlanan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı- Temerrüt tarihinin 13.1.2002 tarihi olarak kabulü ile borcun tespit edilmesi ve bu arada bankaya başvuru tarihine kadar borçlu tarafından yapılan ödemelerin BK.nun 84.maddesi nazara alınarak borçtan mahsup edilmeli ve kalan toplam alacak tutarının 12 eşit takside bölünmesi gerekeceği-
Zararlandırıcı olay bir kamu hizmetinin görülmesi sırasında meydana geldiğine, davacının kusurunun bulunmamasına, davalının yükümlü bulunduğu kamu hizmetinin yapılması ile zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmasına, tarafların askerlik yükümlülüğü yönünden bulundukları konumlara ve yukarda açıklanan hakkaniyet ilkesine göre davacının uğradığı zararın davalı tarafından karşılanmasının gerekeceği-