Davalının haksız eylemi nedeniyle davacıya ait araçta oluşan bir kısım hasarın, davalı tarafından tamir ettirilerek giderildiği, bir kısım parçanın da davacı tarafından satın alınarak araca monte ettirildiği, bu itibarla davacı tarafından yapılan mükerrer masrafların, gerçek zarar kapsamında bulunmadığı, hal böyle olunca; mahkemece, davacı tarafından mükerrer ödenen işçilik ve parça giderinin belirlenerek, hükmedilen tazminattan indirilmesinin gerekeceği-
Kayıt maliki belediyenin, bağış koşulunu daha sonra davada yer alan Ümyat A.Ş. aracılığıyla gerçekleştirilmiş olmasının ve tasarrufun anılan şirkete devredilmiş bulunmasının önem taşımayacağı ve Encümen kararı ile akit tablosunda belirtilen şartlara aykırılık teşkil etmeyeceğinin kabul edilmesi gerekeceği, diğer taraftan dava sebebine göre şirket yetkililerinin kimlik ve kişiliklerinin de sonuca etkili olmayacağı eldeki davada tartışma konusu yapılamayacağı,hal böyle olunca, davada ileri sürülen Borçlar Kanununun 244. maddede öngörülen bağıştan dönme şartlarının oluşmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Müdahalenin meni, tescil ve tapu iptali gibi taşınmazın aynını ilgilendiren davalarda, taşınmazın değerinin esas alınacağı, harç kaybının da böylece önlenmiş olacağı-
İbranın, alacak ve borcu doğrudan doğruya ve kesin olarak ortadan kaldıracağı, tam ibrada borcun tamamı, kısmi ibrada ise borcun ibra edilen kısmının sona ereceği, bunun sonunda borçlunun da borcundan kısmen ya da tamamen kurtulacağı, ibraname yanında ödeme belgelerinin de bulunması durumunda, ödeme belgelerinde yazılı alacak kalemleri yönünden ibraname makbuz hükmünde sayılarak, bakiye miktarın istenebileceği kabul edilmeli, miktar içermeyen ve hakların tamamen ödendiğine, hiçbir alacağın bulunmadığına ilişkin kalemler yönünden ise ibra belgesinin geçerli sayılması gerekeceği-
İki taraf müddeabihin kıymetinde uzlaşsalar bile mahkemenin res’en müddeabihin değerini takdir etmesi ve görevli olup olmadığını kendi takdir ettiği değere göre karara bağlaması gerekeceği, çünkü, görev kuralının kamu düzenine ilişkin olduğu ve bu nedenle hakim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden nazara alınacağı, tarafların görev konusunda anlaşma yapamayacakları, satış vaadi sözleşmesine dayanılarak elde edilmesi istenilen hakkın tapu iptali ve tescili olacağı, sözleşmenin asli unsurunu tapu iptali ve tescilin oluşturduğu, sözleşme ile elde edilmek istenilen nihai talebin iptal ve tescili olduğu, uzun yıllar süren yüksek enflasyon ve tarafların satış bedelini sözleşmede bilerek düşük göstermeleri ihtimali nazara alındığında taşınmazın değerinin dava tarihine göre belirlenmesi gerekeceği-
Davaya konu kira sözleşmesinin 7. maddesinde, kefaletin, kira ilişkisi sona erinceye ve kiralayan ile kiracı arasındaki tüm sorunlar çözülünceye kadar devam edeceği belirtilmiş ise de; kefilin gerek sorumlu olacağı süre ve gerekse sorumlu tutulacağı azami miktar gösterilmediğinden takibe konu kira paralarından davalı kefilin sorumlu tutulamayacağı-
Evvelce işleyen faizleri talep hakkının saklı tutulması (ihtirazi kayıt) veya saklı tutulduğunun hal ve koşullardan çıkartılması kaydıyla, ödenmemiş faizlerin istenebilme hakkı ortadan kalkmamakta, asıl borç ifa veya sair bir suretle son bulmuş olsa bile, borcun fer’isi olan faizin varlığını sürdüreceği ve alacaklının bunları talep edebilme hakkını yitirmeyeceği, borç ilişkisinin sosyal güvenlik hukukuna dayalı olmasının, borçların ferilerinin son bulması yönünden düzenleyici nitelikte hüküm öngören Borçlar Kanununun 113. maddesinde (şimdi; TBK. mad. 131) belirtilen ana kuralın ve maddede sınırlı olarak belirtilen düzenlemelerin dışına çıkılması sonucunu yaratmayacağı, asıl borcun son bulması nedeniyle fer’ilerinin de son bulduğunun mahkemece resen göz önünde tutulmasının gerekeceği-
İ. gösteren namına yapılacak bir işlemden sonra, taşınmazın mülkiyetini ona yani inanç gösterene geçirme yükümlülüğü altına girmiş olup bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesinin istenebileceği-