Kira bedelinin uyarlanmasının işlenebilmesi için sözleşmenin kurulmasından sonraki dönemde gerçekleşen olgulara dayanılmasının zorunlu olacağı-
Kiraya verilen musakkaf yerlere ilişkin uyuşmazlıklara 6570 s. Kanun hükümleri uygulanmakta olup, gayri musakkaf taşınmaz malların ise BK. hükümlerine tabi olacağı, kiralanan taşınmazın, niteliği itibariyle 6570 s. Kanunun uygulama alanı içinde bulunması durumunda asıl olanın, kira müddetinin sonunda da kira akdinin devam etmesi olacağı, BK.'ya tabi olan yerlerde ise, akdin kural olarak sözleşmede öngörülen süre hitamında sona ereceği ve kiralananın kira parası hakkında taraflar arasında anlaşmazlık bulunması durumunda, kira akdinin asli unsurlarından olan, kira bedeli konusundaki uyuşmazlık nedeni ile artık devam eden bir kira sözleşmesinin varlığından söz etme olanağının bulunmayacağı- (Not: 6570 s. Kanun, Yeni TBK.'da düzenlendiği için; bu kanun yürürlükten kaldırılmış olup, her türlü kira ilişkisine Yeni TBK. hükümleri uygulanacaktır.)
Hakimin manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alması gerekeceği, miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermesi gerekeceği-
Manevi tazminatın bir taraf için zenginleşme diğer taraf için de fakirleşme aracı olarak görülmemesi gerekeceği, manevi tazminatın miktarının belirlenmesinde saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur durumu, sıfatı, işgal ettiği makam, diğer sosyal ve ekonomik durumlarının dikkate alınması, bunun yanında da olaya göre değişebilecek hal ve şartların bulunacağının gözetilmesi, sonuçta takdir hakkının tüm bu unsurlar nazara alınarak kullanılması gereğinin de unutulmaması gerekeceği-
Davacı idare tarafından zararın ve failin öğrenildiği 19.03.2002 tarihinden sonra davanın, 05.02.2003 tarihinde açıldığı, bu durumda davanın Borçlar Kanununun 60/1.maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresi içinde açıldığı sonucuna varıldığı-
Kanuna karşı hile iddiasının da bu dava içerisinde muvazaa iddiası ile birlikte değerlendirilmesi gerekeceği-
Davalının haksız eylemi nedeniyle davacının nakdi tazminat ödediği, kapsamı incelenip değerlendirilerek belirlenecek zarar miktarı üzerinden davalının sorumluluğuna karar verilmesi gerekeceği-
Munzam zarar davasının kabul edilebilmesi için, geç ödeme nedeniyle davacının uğramış olduğu zararın ispat edilmesi gerekeceği-
Mahkemece deliller gerekirse yeniden toplanmak suretiyle mahallinde keşif yapılarak daha önce gelen sel nedeniyle davacının ne kadar zarar gördüğünün tespit edilmesi gerekeceği, önce yapılan keşifte bilirkişi sel nedeniyle meydana gelen zararı değil olması gereken zararı hesapladığından, muhtemel zarar yönünden kabul kararı verilmesinin mümkün olmayacağı-
Trafik kaza tutanağında, trafik lambasının gösterilmiş olmasının olay sırasında bu lambaların faal durumda olduğu anlamına gelmeyeceği, kaldı ki ışık ihlalinin kimin tarafından yapıldığı hususunun uzman bilirkişi mütalaası ile de çözümlenemeyeceği, yine yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda taraflara eşit oranda kusur izafe edilmiş olup, davalının bu bilirkişi raporuna itiraz etmediği, tüm bu olgular gözetildiğinde meydana gelen olayda davalı yanın sorumluluğunun bulunacağı-