Manevi tazminatın amacının zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmak olduğu, miktarın belirlenmesinde takdir hakkı kullanılırken objektif ölçülere dikkat edilmesinin gerektiği - Manevi tazminatın miktarının bir tarafın zararına diğer tarafın zenginleşmesine neden olmaması gerektiği-
Yapılan trampa aktinin muvazaalı olduğu iddiasıyla açılan şufa davası; öğrenmeden itibaren 1 aylık süre geçtiğinden, daha sonra yapılan satışlar konusunda ise; davacının trampa akti nedeniyle paydaş olması ve kendisine karşı şufa hakkının kullanılamaması nedeniyle reddinin gerekeceği-
Sözleşmenin özel şartlar bölümünde " herhangi bir ayın kirası ödenmediği takdirde dönem sonuna kadar bütün kiraların muaccel olacağı"nın kararlaştırıldığı, bu koşulun geçerli olduğu ve tarafları bağlayacağı-
Dava konusu sözleşmeyi mal sahibi sıfatıyla A.R., yüklenici sıfatıyla ise H.K.’ın imzaladığı, sözleşme sonundaki imza bölümünde A. R. ve müşterekleri denmiş ise de, müşterek denilen kişilerin kimler olduğu sözleşmeye yazılmadığından, sözleşmeyi imzalayan A. R. O.’un akdin tarafı olduğu-
BK.'nun 105/1. maddesi (şimdi; TBK. mad. 122/1) hükmünce alacaklının uğradığı zarar, geçmiş günler faizinden fazla olması halinde, borçlunun kusursuzluğunu ispat etmedikçe bu zararı tazminle yükümlü olduğu, asıl borçtan bağımsız olan bu zararın BK. 'nun 125. maddesinde (şimdi; TBK. mad. 146) düzenlenen (10) yıllık zamanaşımı süresi içerisinde borçludan istenilebileceği-
6570 Sayılı Yasanın 7/c maddesine dayalı davaların sözleşmenin bitiminden itibaren bir ay içinde açılması gerektiği, ancak kiralayan tarafından daha önce ihtar çekilmişse dönem sonuna kadar da dava açılabileceği; taraflar arasında yazılı sözleşmenin bulunmaması halinde -davacının kira sözleşmesinin başlangıç ve süresine ilişkin beyanlarına davalının karşı çıkması durumunda- sözleşmenin başlangıç tarihi ile süresinin davacı tarafından kanıtlamasının gerektiği - Davacının dava dilekçesindeki delilleri arasında ve sair demekle yemin deliline de dayandığının kabul edileceği, davacı mevcut delil durumu itibariyle kira başlangıcını ve sonunu kanıtlayamadığı, kira başlangıç ve süresi bakımından davacının davalıya yemin teklif etme hakkının bulunduğu hatırlatılmalı, bu hakkını kullanmak istemesi halinde varılacak sonuca göre hüküm kurması gerektiği-
Borçlar Kanununun 202/1.maddesi uyarınca “satıcının tekeffülü altındaki satılanın ayıbı anlaşıldığı zaman, alıcı muhayyerdir; dilerse satılanı redde hazır olduğunu beyanla satımın feshedilmesini, dilerse satılanı alıkoyup kıymetinin noksanı mukabilinde semenin tenzil olunmasını dava eder” hükmünce davacının tercih hakkını semenin tenzili yönünde kullandığı, mahkemece bu yönde hüküm kurulması gerektiği-
6570 Sayılı Yasanın 7/b ve c maddeleri uyarınca ihtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak davalarda dava hakkının kural olarak kiralayana ait olduğu, ancak kiralayan durumunda olmayan malikin de bu davaları açabileceğinin içtihaden kabul edildiği - Kimlerin ihtiyacı halinde tahliye davası açılabileceği 6570 Sayılı Yasanın 7/b ve c maddelerinde sınırlı olarak sayıldığı - Kira paralarının davacının eşine ait banka hesabına yatırılmış olmasının davacının kiralayan sıfatını ortadan kaldırmayacağı-
Yaralanmanın derecesi gözetildiğinde; davacılar anne ve baba tarafından duyulan anlık bir heyecan ve üzüntünün BK. 49 maddesinin (şimdi; TBK. mad. 58) koruduğu değerler bakımından saldırı teşkil edecek düzeye ulaşmadığı, manevi tazminat isteme koşullarının bulunmadığı-
Davacının zararı öğrenmesinin, kanunun açıkladığı anlamda zarar veren olayın sonuçlarını, gidişatını, kesinleşen durumunu ve zararın kapsamını belirleyebilecek bilgiye sahip olması olduğu, zarar tamamlanmadan zarar gören açısından zararın belli olduğunun kabul edilemeyeceği, zararın tamamlanmasının ise tüm sonuçları ile bilinmesi ile mümkün olacağı, eşyaya verilen zararla insana verilen zarar arasındaki temel farkın bu olduğu, hal böyle olunca dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının davaya konu ettiği protez giderinden kaynaklanan zararını daha önceden bildiği kanıtlanamadığına, davanın kanunda öngörülen 10 yıllık genel zamanaşımı içinde açıldığına göre, mahkemece protez ücreti yönünden zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin doğru olmayacağı-