Sözleşmenin yorumunda amacın, taraflarının birbirine uygun gerçek iradelerini tespit edebilmek olduğu- Sözleşme yorumlanırken öncelikle tarafların kullandıkları ifadeler ve kelimeler dikkate alınarak, metnin bütünlüğü içinde yorumlanması gerektiği- Sözleşmedeki ifadelerin yeterince açık olmaması yahut metnin muğlak olması halinde tarafların iradelerini ortaya koymaya imkân veren yardımcı olgulara bakılması gerektiği- Sözleşmenin resmi şekle tabi tapu devir sözleşmesi yahut gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi niteliğinde olmadığı, davalının sözleşmede kararlaştırılmış olan zilyetliğin devrine dair edimini yerine getirmiş olduğu dikkate alınarak, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
İcra hukuk mahkemesince icra emrinin düzeltilmesine menfi tespit davasından önce karar verilmiş olması nedeniyle, davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı-
Bozma kararına uymakla Mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapma, bozma kapsamında araştırma yapma zorunluluğu bulunduğu- Vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı hususunda araştırma yapılması vekalet görevinin kötüye kullanıldığının sabit olması halinde, dava konusu taşınmazı ilk elden temlik alan davalının TMK.m.1023 uyarınca temlikinde iyiniyetli olup olmadığının değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği-
Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil, bunun mümkün olmaması halinde bedelin tahsili istemine ilişkindir... her ne kadar davalı arsa sahiplerine ...2009 tarihli sözleşmede kararlaştırılandan fazla pay verilmiş ise de, inşaat ruhsatının ve iskan ruhsatının düzenlenmesi aşamasında davacı yüklenicinin bu durumu bildiği, taraflar arasında düzenlenen ...2011 tarihli ek sözleşmenin paylaşım listesinde 93 no’lu bağımsız bölümün davalı arsa sahiplerine verilmesinin kararlaştırıldığı ve davanın, sözleşmenin ifasından yaklaşık 3 yıl 3 ay sonra açıldığı dikkate alınarak, davacının talebinin TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekir.
Önalım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin davada, önalım bedelinin davacı tarafından dava açılırken hazır edilmesi ve mahkemece ön inceleme duruşmasında bedelin vadeli hesapta nemalandırılmak üzere depo edilmesi hususunda karar verilmesi gerekirken; davanın açıldığı tarihte ve ön inceleme duruşması adı altında duruşma açılmadığından, ilk duruşma gününden uzun bir zaman sonra, duruşma günü verilen ara karar ile davacı vekiline satış bedeli ve tapu harcı olmak üzere toplam 153.000,00 TL’yi depo etmek üzere bir haftalık süre verildiği ve davacı tarafından 6 gün sonra söz konusu bedel mahkeme veznesine depo edildiği, ancak önalım bedelinin depo edildiği tarih ile dava tarihi arasında olması gereken makul sürenin geçmiş olduğu, önalım bedelinin davalıların kusuru olmaksızın değer kaybına uğradığı, satış bedelinin değerinde meydana gelen azalmanın önüne geçilemediği ve taraflar arasında gözetilmesi gereken menfaatler dengesinin davalılar yönünden zarar gördüğü, o halde mahkemece; önalım bedelinin, ön inceleme duruşması adı altında duruşma açılmadığından, ilk duruşma gününden itibaren depo edildiği tarihe kadar geçen sürede vadeli bir mevduat hesabına yatırılması halinde getireceği nemanın bilirkişiye hesaplattırılarak tespit edilecek bedel depo edildikten sonra işin esası hakkında bir hüküm kurulmasının gerektiği-
Önalım bedeli tensip tarihi itibariyle depo ettirilmemiş, satış tarihinden yaklaşık 9 yıl sonra yatırılmasına ilişkin depo kararı verilerek satış bedelinin değerinde meydana gelen azalmanın önüne geçilmediği, davacı tarafından aradaki fark depo edildikten sonra işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
Uyuşmazlık, yolsuz tescil (sahtecilik) hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, tazminat isteklerine ilişkindir... Davalı - birleştirilen davada davacının kötüniyetli olduğunun ispat edilemediği- Ceza dosyasında, yapılan işlemin, dava konusu taşınmazın davalı tarafından bizzat, .. tarafından ise diğer davalıya verilen vekaletname ile davacıya devredilmesi sırasında davacının kaybettiği kimliğinin bir şekilde ele geçirilmesi ve davacıdan alınan fazla fotoğrafın da kullanılarak davalının vekil tayin edildiği sahte vekaletname düzenlenmesi, sonrasında bu vekaletname ile davacı adına kayıtlı taşınmazın devredilmesi suretiyle gerçekleştiği, dosyaya yansıyan delillerden davacının bir kusuru olduğu hususunun ispatlanamadığı, kaldı ki davacının kimliğini kaybetmiş olduğu kabul edildiğinde dahi TBK 52 şartlarının oluşmadığı-
Davacının eşinin ve kendisinin şirketteki tüm hisselerini 3. kişilere devrettikten sonra müdürlük görevi süresince ücretini almadığını ileri sürerek takip başlatmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-
Davacının, tüketici kredisi sözleşmesinden doğan borcu nedeniyle, maaş hesabına konulan blokenin kaldırılması ve kesilen bedelin iadesi istemiyle açmış olduğu davanın reddine karar verilmesinin gerektiği-
Kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerektiği- Hukuken iki farklı tüzel kişilik taşıyan bu şirketlerin aslında özdeş olması, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuş olması gerektiği- Perdenin aralanması teorisine başvurabilecek kişinin zarara uğradığını iddia eden üçüncü kişi olması gerektiği- Genel kredi sözleşmesinin imzalandığı sırada davacı müteselsil kefil davalının yönetim kurulu üyesi ve ortağı olup, üçüncü kişi olmadığından bu teoriye dayalı olarak rücu isteminde bulunamayacağı, davacının bizatihi iddia ettiği hususları bilebilecek durumda olan kişi olduğu ve davacının bu şirkete karşı kefaletten dolayı rücu hakkının mevcut olmadığı dosya kapsamı ile sabit olduğundan, mahkemece davalı A.Ş. hakkındaki davanın reddi gerektiği-