Dava, harici satım sözleşmesine dayalı araç satış sözleşmesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir...
Uyuşmazlık, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men'i, ref'i, maddi-manevi tazminat ile davalının ticaret unvanından “kent” ibaresinin terkini istemine ilişkindir...
Kural olarak hiç kimsenin kendi muvazaasına dayanarak hak talep edemeyeceği-
Hastalık ile ölüm arasında doğrudan illiyet bağı bulunduğu hususu ispatlanamadığından, poliçe tanzimi sırasındaki beyan yükümlülüğünün kasten ihlal edilmemiş olduğu- Sigortalının kasıtlı olarak sağlık durumunu gizlemesi haricinde eğer sigortacının sorumluluğunu ağırlaştıran ve daha fazla prim almasını gerektiren bir halin varlığında teminatın indirilmesi gerektiği- Murisin bu hastalığının belirtilmesi halinde ödenmesi gereken prime göre proporsiyon hesabı yapıldığı, sigortalı muris tarafından bildirilmeyen mevcut hastalık ve rahatsızlıkların, sigorta şirketi tarafından bilinmesi halinde %100 ilave sürprim talep ve tahsil edilebileceği-
Uyuşmazlık, davalının tescil ettirmiş olduğu markayı tescildeki hali ile kullanıp kullanmadığı, tescilli marka kullanımının davacı markasına tecavüz oluşturup oluşturmadığı ve buradan varılacak sonuca göre markaya tecavüz ve haksız rekabetin oluşup oluşmadığı ile tazminat gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır...
Davalı arsa sahibi ile yapılan ve davacı tarafça dayanılan Konut Satış Sözleşmesi'nin resmi biçimde yapılmadığından geçersiz olduğu, hukuken geçersiz sözleşmeler sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralının gözardı edilmemesi gerekeceği, nitekim davacının da bunu talep ettiği, ilk derece mahkemesince denkleştirici adalet ilkesi uyarınca hükmedilen bedele karşı istinaf isteminde bulunmadığı, Bölge Adliye Mahkemesince, ödenen bedelin aynen iadesine karar verilmesi doğru olmayıp ilk derece mahkemesi kararını davacının istinaf etmediği ve davalı yararına usulü kazanılmış hak doğduğu gözetilerek denkleştirici adalet ilkesi gereğince hesaplanacak bedele hükmedilmesi gerekeceği-
Genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemi ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemi-
Davalı yanca açılan davanın zaman aşımına uğradığı iddia edilmiş ise de, davaya konu kredinin 31/01/2013 ve 12/02/2014 tarihli kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredilerin tahsiline ilişkin olduğu, kredinin ödenmemesi üzerine hesabın 26/03/2014 tarihinde kat edildiği, 2014 yılı içerisinde alacağın tahsiline yönelik olarak takip yapıldığı, takip sonucu ipotekli taşınmazların alacağa mahsuben 02/07/2015 tarihinde satışının gerçekleştirildiği, rehin açığı belgesi alındığı, eldeki davanın ise 12/09/2017 tarihinde açıldığı gözetildiğinde davalı yanın iddia ettiği 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolmadığı-
Kadın tarafından açılan ilk davanın reddedilmesinden sonra ancak bu red kararı kesinleşmeden önce açılan ikinci boşanma davasının dava dilekçesinde; ilk davadan farklı ve ilk davanın açıldığı tarihten sonra da devam ettiği iddia edilen boşanmaya sebep olabilecek yeni vakaların ileri sürüldüğü, dinlenen tanık beyanında bu vakıaya ilişkin anlatımların yer aldığı anlaşıldığından davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği- "Eldeki davanın ilk davanın yargılaması devam ederken açıldığı, böyle olunca somut olayda derdestlik' koşullarının bulunduğu" ve "kesin hüküm bulunduğu" görüşlerinin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
11. HD. 29.02.2024 T. E: 2023/3589, K: 1639