Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanarak açılan bir cebri tescil davası kural olarak kabul edilemeyeceği, bununla beraber kat mülkiyetine tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak, alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen, satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hallerinde, olayın özelliğine göre hakimin Medeni Kanunun 2. maddesini gözeterek açılan tescil davasını kabul edebileceği dikkate alındığında dava konusu bağımsız bölüm teslim edilmediğinden ve tüm bedel ödenmediğinden tapu iptal tescile hükmedilemeyeceği, sözleşme geçersiz olduğundan tarafların sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak, birbirlerine verdiklerini talep edebileceği, ödemelerin davalı ..................Ltd. Şti.'ye yapıldığı bu nedenle diğer davalılar hakkında verilen ret kararında bir hata olmadığı- Mahkemece yapılacak işin; gerekirse bilirkişi raporu da alınıp davacının talebi de dikkate alınarak ve talep de aşılmamak üzere davacının sunduğu tüm ödeme belgelerinin değerlendirilip ödeme USD olarak gerçekleşmiş ise ödendiği ispat olunan USD'nin dava tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca Amerikan Doları para biriminin 1 yıl vadeli mevduat hesabına kamu bankalarınca uygulanacak en yüksek faizi ile, ödendiği ispat edilen TL'nin ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ............ Tic. Ltd. Şti.'den tahsiline karar verilmesinden ibaret olduğu-
Uyuşmazlık, davalının tescil ettirmiş olduğu markayı tescildeki hali ile kullanıp kullanmadığı, tescilli marka kullanımının davacı markasına tecavüz oluşturup oluşturmadığı ve buradan varılacak sonuca göre markaya tecavüz ve haksız rekabetin oluşup oluşmadığı ile tazminat gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır...
Davalıların, genel kredi sözleşmesinin kefalet kısmındaki kefalet türünün kendi el yazıları ile yazılması gereken kısımlarında "müteselsil" ibarenin yer almaması sebebi ile kefilliklerinin "adi kefalet" olduğunun kabulü gerektiği- Bölge Adliye Mahkemesince "kefalet türü kısmında 'müteselsil' ibaresi yazılı olmasa da, TTK m. 7'de düzenlenen 'teselsül karinesi' gereği, ticari borçlara verilen kefaletlerde el yazısı ile müteselsil kefil olunduğuna dair ayrıca ve açıkça bu hususun yazılı olmasının aranmayacağı" gerekçesinin isabetli olmadığı-
Davalı arsa sahibi ile yapılan ve davacı tarafça dayanılan Konut Satış Sözleşmesi'nin resmi biçimde yapılmadığından geçersiz olduğu, hukuken geçersiz sözleşmeler sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralının gözardı edilmemesi gerekeceği, nitekim davacının da bunu talep ettiği, ilk derece mahkemesince denkleştirici adalet ilkesi uyarınca hükmedilen bedele karşı istinaf isteminde bulunmadığı, Bölge Adliye Mahkemesince, ödenen bedelin aynen iadesine karar verilmesi doğru olmayıp ilk derece mahkemesi kararını davacının istinaf etmediği ve davalı yararına usulü kazanılmış hak doğduğu gözetilerek denkleştirici adalet ilkesi gereğince hesaplanacak bedele hükmedilmesi gerekeceği-
Faturaya dayalı açılan itirazın iptali davalarında, kural olarak davacı/alacaklının takip dayanağı faturaların içeriği malın teslim edildiğini, hizmetin verildiğini ve dolayısıyla alacaklı olduğunu, usulüne uygun olarak kanıtlamakla yükümlü olduğu, ispat yükünün davacı üzerinde bulunduğunu, davacının taşıma hizmetinin davalı firma adına yapıldığını ve/veya davalı ile dava dışı ............ arasında, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması hallerinin bulunduğunu, iki farklı tüzel kişiliği olan şirketlerden, uyuşmazlığa konu ticari ilişki ve faturaların tarafı olmayan davalının sorumlu tutulmasını gerektirecek hususları dosya kapsamı ve sunduğu deliller ile ispatlayamadığı, davalının dava dışı ............’den farklı tüzel kişiliklere sahip oldukları yönündeki savunmasının hakkın kötüye kullanılması niteliği taşımadığı-
Genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemi ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemi-
Davacının davalı ile kredi sözleşmesinin yapılması sırasında almış olduğu maaşından davalı tarafça mahsup-takas ve virman yapılması için yetki ve muvafakat verdiği, davalının da bu yetkiye istinaden alacaklarının tahsili için davacının maaşından kesintiler yaptığı anlaşıldığından sözleşmeye bağlılık, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde emekli maaşına konulun blokenin kaldırılması talebine ilişkin davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Kadın tarafından açılan ilk davanın reddedilmesinden sonra ancak bu red kararı kesinleşmeden önce açılan ikinci boşanma davasının dava dilekçesinde; ilk davadan farklı ve ilk davanın açıldığı tarihten sonra da devam ettiği iddia edilen boşanmaya sebep olabilecek yeni vakaların ileri sürüldüğü, dinlenen tanık beyanında bu vakıaya ilişkin anlatımların yer aldığı anlaşıldığından davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği- "Eldeki davanın ilk davanın yargılaması devam ederken açıldığı, böyle olunca somut olayda derdestlik' koşullarının bulunduğu" ve "kesin hüküm bulunduğu" görüşlerinin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davalı yanca açılan davanın zaman aşımına uğradığı iddia edilmiş ise de, davaya konu kredinin 31/01/2013 ve 12/02/2014 tarihli kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredilerin tahsiline ilişkin olduğu, kredinin ödenmemesi üzerine hesabın 26/03/2014 tarihinde kat edildiği, 2014 yılı içerisinde alacağın tahsiline yönelik olarak takip yapıldığı, takip sonucu ipotekli taşınmazların alacağa mahsuben 02/07/2015 tarihinde satışının gerçekleştirildiği, rehin açığı belgesi alındığı, eldeki davanın ise 12/09/2017 tarihinde açıldığı gözetildiğinde davalı yanın iddia ettiği 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolmadığı-
Davacının maaş hesabına bloke konulmasına ilişkin davacının tarafından kredi sözleşmesine ek rehin sözleşmesi, taahhütname ve virman- takas mahsup talimatlarını imzaladığı, başkaca herhangi bir olur ve/veya talimat aranmaksızın düzenli olarak tahsil edilmesine muvafakat ettiği, tarafların sözleşme hükümleri ile bağlı olmasının zorunlu olduğu ve bu düzenlemenin haksız şart kabul edilemeyeceğinin anlaşılmasına göre kanuna uygun olan kararın onanmasına karar verilmesi gerektiği-