Davacının davalı ile kredi sözleşmesinin yapılması sırasında almış olduğu maaşından davalı tarafça mahsup-takas ve virman yapılması için yetki ve muvafakat verdiği, davalının da bu yetkiye istinaden alacaklarının tahsili için davacının maaşından kesintiler yaptığı anlaşıldığından sözleşmeye bağlılık, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde emekli maaşına konulun blokenin kaldırılması talebine ilişkin davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Kadın tarafından açılan ilk davanın reddedilmesinden sonra ancak bu red kararı kesinleşmeden önce açılan ikinci boşanma davasının dava dilekçesinde; ilk davadan farklı ve ilk davanın açıldığı tarihten sonra da devam ettiği iddia edilen boşanmaya sebep olabilecek yeni vakaların ileri sürüldüğü, dinlenen tanık beyanında bu vakıaya ilişkin anlatımların yer aldığı anlaşıldığından davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği- "Eldeki davanın ilk davanın yargılaması devam ederken açıldığı, böyle olunca somut olayda derdestlik' koşullarının bulunduğu" ve "kesin hüküm bulunduğu" görüşlerinin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davalı yanca açılan davanın zaman aşımına uğradığı iddia edilmiş ise de, davaya konu kredinin 31/01/2013 ve 12/02/2014 tarihli kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredilerin tahsiline ilişkin olduğu, kredinin ödenmemesi üzerine hesabın 26/03/2014 tarihinde kat edildiği, 2014 yılı içerisinde alacağın tahsiline yönelik olarak takip yapıldığı, takip sonucu ipotekli taşınmazların alacağa mahsuben 02/07/2015 tarihinde satışının gerçekleştirildiği, rehin açığı belgesi alındığı, eldeki davanın ise 12/09/2017 tarihinde açıldığı gözetildiğinde davalı yanın iddia ettiği 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolmadığı-
Davacının maaş hesabına bloke konulmasına ilişkin davacının tarafından kredi sözleşmesine ek rehin sözleşmesi, taahhütname ve virman- takas mahsup talimatlarını imzaladığı, başkaca herhangi bir olur ve/veya talimat aranmaksızın düzenli olarak tahsil edilmesine muvafakat ettiği, tarafların sözleşme hükümleri ile bağlı olmasının zorunlu olduğu ve bu düzenlemenin haksız şart kabul edilemeyeceğinin anlaşılmasına göre kanuna uygun olan kararın onanmasına karar verilmesi gerektiği-
Davanın vekalet görevinin kötüye kullanılması sebebine dayalı tapu iptal tescil istemine ilişkin olduğu - Somut olaya bakıldığında, davacı murisin ölmeden önce yeğeni davalıya vekaleti verdiği davalının vekaleti kötüye kullanarak murise ait taşınmazı kendi babası diğer davalıya tapudan devrettiği, devrin bedelsiz olup vekaletin kötüye kullanıldığını iddia ederek eldeki davayı açtığı, davalıların ise murisin isteği üzerine satış bedelinin kendisine elden ödendiğini beyan ettiği - Taraflar arasında savunmaya konu akrabalık bağının gözetilerek bu tür satışlarda elden ödeme yapılmasının ve senede bağlanmamasının adet haline gelip gelmediğinin, bu yönde istikrarlı bir uygulama olup olmadığının araştırılması, bu yönde tanık ifadelerinin öncelikle tespiti, taraf iddia ve savunmaları doğrultusunda yöntemine uygun araştırma yapılması, davacının yemin deliline dayandığının göz önünde tutulması, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Üçüncü kişinin vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olduğu-
Dairemizin yerleşik kararları gereğince de, sözleşmenin haksız feshi halinde davacının, davalı tarafça sözleşmenin feshi üzerine aynı nitelikteki bir işi, aynı koşullarda, ne kadar sürede temin edebilecek ise bu süre için müspet zarar isteminde bulunabileceği, bu durumda mahkemece davacının fesihten sonra aynı nitelikteki bir işi, aynı koşullarda, ne kadar sürede temin edebileceği belirlenip bu süre için müspet zarar isteyebileceği gözetilerek bir karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlık, sözleşmeden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir...
Uyuşmazlık, davalının davacı ile herhangi yazılı bir sözleşme yapmadan davacıya ait eseri çoğaltıp yayınlaması ile mali hakların ihlali nedeniyle telif tazminatının tahsili istemine ilişkindir...
Uyuşmazlık, sözleşmeden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir...
Kira sözleşmenin kurulması sonrasında ekonomik değişiklikler ile rayiç kira artışları ve kiralananın durumuna ilişkin değişimlerin özel bir uyarlama hükmü olan TBK m. 344 uyarınca açılacak davada değerlendirileceği, genel uyarlama hükmü olan TBK m. 138'in uygulanamayacağı- TBK m. 344 hükmünün henüz yürürlüğe girmemesi nedeniyle uygulamadığı durumlarda ise uyuşmazlığın 818 sayılı eBK ile 6570 sayılı kanun ve yerleşik Yargıtay kararlarına göre çözümlenmesi gerektiği- Uyuşmazlık konusu 12.11.1972 tarihli ve 49 yıl süreli kira sözleşmesinde ilk yıl sonrasındaki kira dönemleri için artış şartı kararlaştırılmamış olup uzun süreli kira sözleşmelerinde başlangıçta kararlaştırılan edimler arasındaki dengenin daha sonradan değişen koşullar nedeniyle aşırı bozulması ve sözleşmenin taraflar açısından çekilmez hale gelmesi durumunda sözleşmedeki mevcut kira parasının günün ekonomik koşullarına uyarlanması için her zaman uyarlama davası açılabileceği- Uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan, sözleşmenin kurulması anındaki ve dava tarihindeki tüm bu veriler, kiralananın niteliği, kullanma alanı, konumu, bölgedeki kira parasını da etkileyecek normalin üstündeki imar ve ticaret değişiklikleri, emsal kira paraları, vergi ve amortisman giderlerindeki artışlar, döviz kurlarındaki ani ve aşırı iniş ve çıkışlar ile ülkeyi sarsan ciddi ekonomik kriz veya doğal afetlere bağlı ödeme esaslarının yeniden düzenlenmesini gerektirecek olayların varlığı araştırılıp değerlendirilmek suretiyle bir rapor alınması ve dava tarihi itibariyle sözleşmedeki kira parasının uyarlanmasına karar verilmesi gerektiği- Sözleşmede artış şartı olmadığına göre, mahkemece; kira bedelinin tespiti ve uyarlama sonucu yeni kira bedelini belirlenmediği takdirde, sözleşme yazılı kira bedelinin dışında geçmişe dönük olarak başka bir kira bedeli esas alınarak kira alacağına hükmedilebilmesinin mümkün olmadığı- Dava yoluyla kira bedelinin belirlenmesi halinde, kira bedelinin tespitine veya uyarlamaya ilişkin hükümler kesinleşmedikçe alacak talebine konu edilemeyeceği gibi geriye etkili sonuç doğurmayacağı-