Taraflar arasındaki adi yazılı devre mülk sözleşmelerinin tapu memurluğu önünde resmî senede eklenmediği ve tapu kütüğünün beyanlar hanesine işlenmediği için geçersizdir ve hukuken hiçbir hüküm ve sonuç doğurmayacağı- "Geçersizliğin tüketici aleyhine ileri sürülmesinin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun gereği mümkün olmadığı kabul edilmişse de, sözleşme tarihinde yürürlükte olmayan 6502 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı- Geçersizliğin hukuki müeyyidesi olan kesin hükümsüzlük hâlinde sözleşmenin baştan itibaren hukuken hiçbir hüküm ifade etmeyeceği, tarafları için sözleşmeye uygun davranma yönünde hak ve borç doğurmayacağı için taraflar birbirini ifaya zorlayamayacağından, sözleşmenin süresinde ifa edilmediğinden ve buna dayalı olarak tazmini gerekir bir zarar bulunduğundan bahsedilemeyeceği- Mahkemenin sözleşmenin her an ifa ile geçerli hâle gelebileceği yönündeki gerekçesinde ve davacıların geç teslim nedeniyle kira kaybı tazminatı yönündeki taleplerinde hukuka uygunluk bulunmadığı-
Şirketler arasında yapılan marka devri ve ortakların akraba olması nedeniyle organik bağ bulunduğu iddialarına dayalı alacağın tüzel kişilik perdesi aralanarak tahsili istemine ilişkin davada, davacının tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için hileye başvurma, dürüstlük kuralına aykırı davranma, hakkın açıkça kötüye kullanıldığını somut olarak ispatlayamadığı, davacıdan mal kaçırıldığına ilişkin bilgi ve belge sunulmadığı, ticari kayıtlar itibarıyla da davacının iddiasını ispatlayamadığı-
Konut sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin davada mahkemece, dava dilekçesi ekinde yer alan ihtar gönderim belgelerinin dosyaya kazandırılması ile davacı veya vekili arasında yapılan yazışmalar, görüşme kayıtları davalı sigorta şirketi ve ilgili birimlerden doğrulatılarak davacıda sigorta tazminatının ödeneceğine dair bir inancın yaratılıp yaratılmadığı, davalının ödeme konusunda alacağı zamanaşımına uğratma gayesiyle davacıyı oyalama kastı olup olmadığı ve talebi sürüncemede bırakarak ödeme yapmaktan kaçınıp kaçınmadığı konusunda yeterli araştırma yapıldıktan sonra karar verilmesi gerektiği-
Uyuşmazlık, ihalenin yargı kararıyla iptali nedeniyle alacak istemine ilişkindir...
Genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil sıfatıyla kefalet imzalarının bulunan davalıların eşlerinin kefalet sözleşmesine rıza gösterdiklerine dair imzaları yoksa da, daha sonra davalı banka ile düzenlenen belgede davalıların eşlerinin banka ile yapılan sözleşmeye muvafakat ettiklerini beyan etmeleri karşısında, sözleşmenin başlangıcındaki eş rızasına dair imza eksikliğini ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması olacağı-
Davanın, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde rayiç değerin tahsili istemine ilişkin olduğu - Noterde resmi olarak yapılmayan kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin kural olarak geçersiz olduğu - Ancak; resmi olarak yapılmasa bile, sözleşmedeki edimlerin ağırlıklı bir şekilde yerine getirildiği, özellikle tapu devrinin yapıldığı durumlarda, yerleşik yargı kararları gereğince sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmenin dürüstlük kuralına uygun olmayıp hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, bu durumlarda istisnaen adi yazılı sözleşme geçerli hale geldiği - Taşınmazın tapu satış senedindeki bedeli ile  rayiç değeri arasındaki farkın tek başına muvazaanın varlığının kabul edilmesi için yeterli olmadığı - Mahkemece, dava konusu parselde kat irtifakının kurulmasına dayanak tüm belgeler, taşınmazdaki tüm bağımsız bölümlerin tapu kayıtları, davalılara ait banka hesap kayıtları getirtilmeli, dosyadaki düzenleme şeklinde vekaletname, resmi senet örnekleri, tapu kayıtları, tanık beyanları, davacı şirket çalışanı X'in imzasını taşıyan kat mülkiyeti yönetim planı ile yine davalılarca  dosyaya sunulan taşeron sözleşmesi, kira sözleşmesi ve protokol belgeleri incelenip, davalıların savunmaları doğrultusunda araştırma yapılarak, 1,4 ve 16 numaralı bağımsız bölümlerin davacı şirketin bilgisi ve talimatı ile davacı şirketçe gösterilen kişilere devredilip edilmediği, 13 ve 3 numaralı bağımsız bölümlerin yüklenici ve arsa sahipleri arasında değiştirilip değiştirilmediği hususlarının tereddüte yer vermeyecek şekilde saptanması gerektiği -
Uzun süreli kira sözleşmelerinde edimler arasındaki dengenin aşırı bozulması ve sözleşmenin taraflar açısından çekilmez hale gelmesi durumunda kira parasının günün ekonomik koşullarına uyarlanması için her zaman uyarlama davası açılabileceği, bu nedenle mahkemece, uyarlama davalarında uygulanması gereken kurallar tek tek ortaya konularak, konularında uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan (inşaatçı- emlakçı-kira hukuku konusunda uzman bilirkişi) ayrıntılı ve açıklayıcı rapor alınmak suretiyle karar verilmesi gerektiği- 2002 başlangıç tarihli 30 yıl süreli kira sözleşmesine ilişkin olarak 11 yıl sonra 2013 yılında kira bedelinin uyarlanması istemiyle açılan davada, mahkemece hak ve nesafete göre belirleme yapılmasında isabetsizlik olmamakla birlikte, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; kiralanan taşınmazın konumu ve özellikleri belirtildikten sonra resen yapılan araştırma sonrası Emniyet Müdürlüğünce bildirilen dört adet emsal değerlendirilerek, 2019 yılı itibariyle taşınmazın m²'ye ödenen kira bedeli tespit edilmiş ve neticede 2019 yılı itibariyle taşınmazın aylık kira bedeli belirlenmiş olup, bu haliyle raporun; kiralanan bakımından kira bedeli tespitine gerekli ve yeterli emsal incelemesi içermediği, soyut ifadelerle ve takdire bağlı belirleme yapıldığı, dava tarihi itibariyle değerlendirme yapılmadığı, bu nedenle de denetime elverişli olmadığı- Mahkemece; öncelikle gerekirse yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan, taraflarca sunulan tüm emsalleri değerlendiren ve taşınmazın dava tarihi itibariyle boş olarak yeniden kiraya verilmesi halinde getirebileceği brüt kira bedelini belirleyen denetime elverişli rapor alınması, sonrasında bu bedelden davalının eski kiracı olduğu gözetilerek hakkaniyete uygun bir miktarda indirim yapıldıktan sonra kira bedelinin brüt olarak tespiti gerektiği-
Kardeş olan tarafların el atmanın önlenmesi ve kâl isteminde bulunulan davaya konu taşınmazda paydaş oldukları, aralarında taşınmazın kullanımına ilişkin taksim sözleşmesinin bulunmadığı, fiili bir kullanım biçiminin oluşmadığı- Taşınmazda davacıların paylarına karşılık kullanabileceği bir kısım yer olduğu gibi bunun davalı tarafça engellendiğine ilişkin bir iddia da bulunmadığından taraflar arasındaki çekişme ancak taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası ile çözümlenmesi gerektiği, mahkemece, el atmanın önlenmesi ve kâl davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Protokolle yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmeyeceğini taahhüt eden davalı Şirket'in bu taahhüdüne aykırı olarak vekalet ücreti talep etmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğu-
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesinin şart olduğu- Bu doğrultuda eser sahibinden bir mali hakkı kullanma yetkisini iktisap etmek isteyen kimselerin, hangi haklar üzerinde kullanma yetkisini devralmak istiyorlarsa mutlaka o hakları kapsayan yazılı bir sözleşme yapmaları gerektiği - Dava konusu eserin bestecisi tarafından davacı şirkete dava konusu eserden kaynaklanan "her türlü kullanım hakkı"nın devrini içeren belgede; dava konusu esere yönelik her türlü kullanım hakkı denildikten sonra tırnak içerisinde Kanun'da tanımı verilen mali haklar kapsamında fiilen uygulanan bazı türlerin tek tek sayılmak suretiyle belirtildiği - Dayanılan belgede belirtilen "konserler, CD, kaset yapımı ve yayını, TV çekimi ve yayını, CD Room yapımı" ibareleri, dava konusu esere yönelik işlemlerin amaç ve konusu dahilinde kalan mali haklar olup anılan belgenin içeriğinde sayılan haklar yönünden sözleşmenin geçerli olduğunun kabulünün gerektiği - Çünkü sözleşmede sayılan CD ve kaset yapımı, TV çekimi ve CD Room yapımının çoğaltma hakkı , bunların TV, CD ve CD Room ile yayımının umuma iletme hakkı , konserlerin temsil hakkı kapsamında olduğu - Bu durumda mahkemece, beste sahibinin eserin her türlü kullanım hakkını davacı şirkete devrettiği 25.12.1998 tarihli belgede belirtilen haklar yönünden belgenin geçerli olduğu-