Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşmenin resmi biçimde yapılmaması halinde, tarafların verdiklerini "haksız iktisap" kuralları gereğince geri isteyebileceği- Ticaret şirketlerinde sınırlı sorumluluk ya da ayrı malvarlığı ilkesinin alacaklıların menfaatlerine zarar verecek şekilde kötüye kullanılması durumunda, alacaklıların bazı istisnai hallerde "tüzel kişilik perdesi aralanmak" suretiyle gerçek ya da tüzel kişi ortakların sorumluluğu yoluna gidebileceği- Ceza davasında (davalı şirkette 200 hisse üzerinden 199 hissenin sahibi ve yetkili müdür olan) davalı hakkında -"şirket yöneticisinin dolandırıcılığı suçunu işlediği" gerekçesiyle verilen- mahkumiyet kararı ile bu kararda kabul edilen maddi vakalar, hukuk hakimini bağlayacağından, itirazın iptali davasında, ceza davasının "bekletici mesele" yapılması gerektiği-
İnançlı işlemin varlığı usulünce ispatlanamadığından, inançlı işlem iddiasına dayalı davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu- Kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı- Hile iddiası bakımından davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı- Belge ile senetteki imzaların davalıya ait olmadığı Adli Tıp Kurumu raporuyla saptanmış ise de, tanık beyanlarında sözkonusu belge ve senedin, taşınmazın devrini temin amacıyla davalı tarafından davacıya verildiğinin ifade edildiği, ceza dosyasında verilen karara göre de, çekişmeli taşınmazın tefecilik eylemi nedeniyle davalıya devredildiğinin saptandığı, kredi temini için davalıya devredildiği tanıklarca da ifade edilen çekişmeli taşınmazın 4 gün sonra diğer davalıya devredilmesi olguları hep birlikte değerlendirildiğinde temlikin hile ile gerçekleştiğinin kabulü gerektiği- Kayıt maliki olan ikinci el davalının da, ilk temlikten 4 gün sonra taşınmazı devraldığı ve satış bedelinin resmi senette yazılı bedel olduğunu beyan ettiği, resmi senette yazılı bedelin 11.000,00 TL, keşfen saptanan değerin ise 169.152,00 TL olması karşısında, kötüniyetinin davacı tarafça ispatına gerek bulunmadığı gözetildiğinde davalının durumu bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olup, TMK’nin 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı-
4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237., Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyetinin ana taşınmazdan ayrılamayacağı, ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse; kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunmasının, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nın 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereği olduğu, aksi halde, pek çok kimsenin zarar göreceği, toplum düzeni ve barışının bozulacağı, o halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulması, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiğinin saptanılması, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın, TMK'nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekeceği-
Davada, harca tabi dava değeri, uyarlama istenen bedel ile ödenen kira bedeli arasındaki kira farkının yıllık toplamı olduğu halde harcın eksik ödendiği, mahkemece de eksik harcın ikmali için mehil verilmediği anlaşıldığı- Mahkemece, davacıya öncelikle eksik harcı tamamlaması konusunda uygun süre verilmesi, harcın tamamlanmasından sonra yargılamaya devam edilmesi, aksi halde dosyanın işlemden kaldırılması ve süresi içinde harç ikmaliyle yenilenme yapılmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken harç tamamlatılmadan yargılamaya devam edilerek işin esası hakkında hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğu- Ayrıca bozma kararında açıklanan ilkeler ışığında, uyarlama şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda yeniden bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bozma gerekleri yerine getirilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinin doğru görülmediği-
Eldeki davada, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayanıldığının anlaşıldığı, terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki muris muvazaası ve elatmanın önlenmesi gibi davaların dışında ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması vs gibi davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca, mirasçılardan bir tanesinin terekeye iade şeklinde açması halinde de tüm mirasçıların davada muvafakatlerinin sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği, murise teb’an vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasıyla miras payı oranında açılan tapu iptali ve tescil istekli eldeki davanın dinlenme olanağı bulunmadığından, anılan hukuki sebep yönünden davanın reddinin doğru olduğu- Bilindiği üzere, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı olarak açılan davalarda temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının muris tarafından yapılan ilk temlike ilişkin olarak değerlendirileceği, ne var ki, mahkemece muris muvazaası hukuksal nedenine ilişkin bir inceleme ve araştırma yapıldığını söylemenin mümkün olmadığı, o halde; mahkemece, mirasbırakan tarafından vekil aracılığıyla gerçekleştirilen ilk temlikin mal kaçırma amaçlı olup olmadığının tespiti, mirasbırakanın gerçek iradesi kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptandıktan sonra muvazaanın varlığının sabit görülmesi halinde davalı İlhami’nin iyi niyetli olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi ayrıca davacı ........ mirasçısı ............ yönünden taraf teşkilinin sağlanması gerekeceği-
Sınırdaş arazi maliki tarafından açılan önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemi- Mahkemece, dinlenen tanık beyanlarına göre dava konusu taşınmazın öncelikle davacıya teklif edildiği ancak davacının satın almak istemediği, bu nedenle önalım hakkını ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı-
Mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucu alınan fen ve inşaat bilirkişi raporları ile keşif mahallinde dinlenen tanık beyanlarından dava konusu taşınmazda 3 bağımsız bölümlü bina bulunduğunun, davacı ve davalının binada ayrı ayrı kullandıkları bağımsız bölümler olduğunun anlaşıldığı, bu durumda önceki malik zamanında bu kullanım şekline itiraz etmeyen davacının önalım hakkını kullanmak istemesinin TMK'nın 2. maddesine aykırı olduğu, hal böyle iken; mahkemece, dava konusu taşınmazda fiili taksimin varlığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dava, kooperatif üyeliğine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olup tescili istenen bağımsız bölüm hakkında yine kooperatif üyeliğine dayanılarak davalı tarafından tapu iptali ve tescil talepli dava açılmış olup, bu davada da kabul kararı verildiği ve davanın derdest olduğu anlaşıldığından, mahkemece her iki dava dosyası birleştirilerek kooperatifin tüm defter, belge ve kayıtları getirtilip yapılacak inceleme sonucu hangi kooperatif üyesine öncelik tanınması gerektiği araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
1086 sayılı HUMK zamanında açılmış, davacılar iddialarını ispat edebilmek için tanık deliline dayanmışlar, mahkemece duruşmada tanık, diğer delil ve masraflar için gider avansı yatırılmış ise de, tanıkların isim ve açık adresleri ile hangi hususlarda dinlenecekleri hususunda davacılara süre verilmediği anlaşılmakla; mahkemece davacılara tanıkların isim ve açık adreslerini bildirmesi ve hangi hususta dinleneceklerinin açıklanması için süre verilmesi, bildirilmesi halinde tanıkların dinlenilmesi ile, toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmesi gerektiği-
Taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan sözleşmeye göre, çekişmeli taşınmazın devri karşılığında davalı tarafından dava dışı şirkete 400.000 TL’lik hammadde teslim edileceği kararlaştırılmış olup, davacı tarafından, söz konusu hammaddenin teslim edilmediği iddiası ileri sürülmüş, davalı da protokol ve ibranamedir başlıklı belge ile perakende satış fişleriyle edimini ifa ettiği savunmasında bulunmuş olduğundan, edimin ifasının yerine getirilip getirilmediği mahkemece yöntemince belirlenerek sonuca gidilmesi gerektiğinde- Mahkemece, teslim olgusu ile ilgili belge ve diğer deliller üzerinde durulmadan, kendisine teslim yapılacak dava dışı şirketin ticari defterleri ile maliye kayıtlarından yararlanılarak anılan husus açıklığa kavuşturulmadan sonuca gidilmesinin hatalı olduğu- Ticari defterler ile maliye kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yapılarak, sunulan ibraname ve fişlerin geçerliliği de araştırılarak hammadde teslim olgusunun kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-