Uyuşmazlık, yolsuz tescil (sahtecilik) hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, tazminat isteklerine ilişkindir... Davalı - birleştirilen davada davacının kötüniyetli olduğunun ispat edilemediği- Ceza dosyasında, yapılan işlemin, dava konusu taşınmazın davalı tarafından bizzat, .. tarafından ise diğer davalıya verilen vekaletname ile davacıya devredilmesi sırasında davacının kaybettiği kimliğinin bir şekilde ele geçirilmesi ve davacıdan alınan fazla fotoğrafın da kullanılarak davalının vekil tayin edildiği sahte vekaletname düzenlenmesi, sonrasında bu vekaletname ile davacı adına kayıtlı taşınmazın devredilmesi suretiyle gerçekleştiği, dosyaya yansıyan delillerden davacının bir kusuru olduğu hususunun ispatlanamadığı, kaldı ki davacının kimliğini kaybetmiş olduğu kabul edildiğinde dahi TBK 52 şartlarının oluşmadığı-
Davacının eşinin ve kendisinin şirketteki tüm hisselerini 3. kişilere devrettikten sonra müdürlük görevi süresince ücretini almadığını ileri sürerek takip başlatmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-
Davacının, tüketici kredisi sözleşmesinden doğan borcu nedeniyle, maaş hesabına konulan blokenin kaldırılması ve kesilen bedelin iadesi istemiyle açmış olduğu davanın reddine karar verilmesinin gerektiği-
Kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerektiği- Hukuken iki farklı tüzel kişilik taşıyan bu şirketlerin aslında özdeş olması, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuş olması gerektiği- Perdenin aralanması teorisine başvurabilecek kişinin zarara uğradığını iddia eden üçüncü kişi olması gerektiği- Genel kredi sözleşmesinin imzalandığı sırada davacı müteselsil kefil davalının yönetim kurulu üyesi ve ortağı olup, üçüncü kişi olmadığından bu teoriye dayalı olarak rücu isteminde bulunamayacağı, davacının bizatihi iddia ettiği hususları bilebilecek durumda olan kişi olduğu ve davacının bu şirkete karşı kefaletten dolayı rücu hakkının mevcut olmadığı dosya kapsamı ile sabit olduğundan, mahkemece davalı A.Ş. hakkındaki davanın reddi gerektiği-
Davacı bizzat ipoteği tesis ettiren olup ipoteğin tesis tarihinde tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmadığı açık olduğundan davacının ipoteği tesis ettirip sonrasında da tapu kayıtlarında aile konutu şerhi bulunmayan taşınmaz üzerindeki ipoteğin aile konutu hukuki sebebine dayanarak kaldırılmasını talep etmesi dürüstlük kuralı ile bağdaşmayıp hak kötüye kullanıldığından davacının haksız olduğu hususu dikkate alınmadan yargılama giderlerinden davalının sorumlu tutularak aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Sözleşme konusu işte asıl amacın davacının anlık değişkenliklere uygun olarak yüz doksan bir gün boyunca etkinliği kesintisiz biçimde sürdürmesi olduğu, sözleşme ve birinci mutabakat ile ikinci mutabakatta etkinliğe gelecek kişi ve katılımcıların sayısının kesin ve tam olarak belirlenmediği, uyuşmazlığın dayanağı ikinci ek mutabakatta belirlenen malzeme miktarlarının asgarî rakamlar olduğu ve ziyaretçi yoğunluğuna bağlı olarak arttırılacağının düzenlendiği- Sözleşme konusu hizmetle ilgili düzenlenen dava konusu hakedişler de dâhil tüm hakedişlerde davalının onay süreci ve ödeme prosedürü aynı olduğu gibi, hakediş miktarları arasındaki farklılığın da organizasyona ziyaretçi olarak katılan kişi sayısındaki artıştan kaynaklandığı- Davalının dava konusu hakedişlerin içeriklerinin yerine getirilmediğine, gerekli malzemelerin kullanılmadığına ve hizmetin verilmediğine yönelik herhangi bir itirazı bulunmadığı- Davalı tarafça, onayı alınmadan yapılan malzeme artışlarından dolayı ödeme yapılmayacağı savunulsa da, katılımcı sayısına bağlı olarak gerçekleşen artışlarla ilgili onayı alınmayan davalı ajans yetkilileri, sarf malzemesi tutanaklarının büyük çoğunluğunu hiçbir itiraz ileri sürmeksizin imzalayıp kabul ettiği, davalı tarafından sarf malzemesi tutanaklarının cüz’î bir kısmı “ortalama asgarî tutarı geçmeme şerhi ile” ve “asgarî tutarı geçmemek şerhi ile” yazılarak imzalandığı ve davalının bu tutanaklarda belirtilen miktarların doğru olmadığına dair itirazı veya şerhi de bulunmadığı davalı ajans görevlilerince imzalanan bu tutanaklara rağmen, sarf malzemesi artışlarına günlük kullanımlarda itiraz edilmediği ve davacı yüklenici uyarılarak bu artışlara karşı çıkılmadığı, artışların ziyaretçi sayılarına bağlı olarak ve ajansın bilgisi dâhilinde gerçekleştiği uyuşmazlıkta, sözleşme ve ek mutabakatların kapsamı itibariyle de artışların yapılmasının mümkün olduğu-
Davacının, bağımsız bölümünde oluşan zararının giderilmesi ve su sızıntısının önlenmesine yönelik olarak projeye aykırılığın eski hâle getirilmesine ilişkin açtığı davanın kesinleşmesini beklemesi ve kesinleşen kararı icra kanalı ile infaz ettirmesinde davacıya kusur izafe edilemeyeceği, Kat Mülkiyet Kanunu’nun 23. maddesinin davacıya yükümlülük getirmediği, davalıların dürüstlük ilkesine aykırı davrandığı- "Eski hâle getirmenin tam olarak yerine getirilmemesinde davacının da kusuru olduğu, eski hâle getirme davasında davacı tarafa da yetki verildiği, mülkiyet hakkına ilişkin dava açılmış ve sürmekte olması ve infazın geç yapılabilmiş olmasının davacıya haksız fiil sorumluluğu bakımından gecikme hakkı vermeyeceği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığına ilişkin tespiti içeren Sosyal Güvenlik Kurumu denetmen raporunun aksinin toplanan delillerle ispatlanıp ispatlanmadığına ilişkin uyuşmazlıkta, Kurum denetmeni tarafından resmî ikametgah adresi Kimlik Paylaşım Sisteminde bulunmayan eski eşin çalıştığı işyerinden adresini bildirir belge talep edilmesi üzerine talep tarihinden sonra eski eş tarafından adres kaydı yapıldığı, davacının oturduğu apartmanın yöneticisinin "davacı ve eski eşinin evli olduklarını tahmin ettiğini, boşandıklarını bilmediğini beyan ettiği" ve apartman dairesinin aidat makbuzları ve gelir-gider defter kayıtlarının eski eş adına olduğu, tanıkların çelişkili ifadeler verdikleri, "davacı ve eşinin boşandığını bilmediklerini, bu durumu sonradan öğrendiklerini" beyan ettikleri, getirtilen seçmen kayıtlarında davacı ve eşinin boşandıkları döneme tekabül eden seçimde adreslerinin aynı olduğu, aynı sandıkta peş peşe sıra numarası ile oy kullandıkları, sonraki seçmen kayıt güncelleme bilgilerinde de davacı ile eski eşinin adreslerinin aynı olduğu, aynı sandıkta peş peşe sıra numarası ile kayıtları oldukları gözetildiğinde, 5510 s. Kanun’un 59/2. maddesi uyarınca sosyal güvenlik denetmeni tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin aksinin ispatlanamamış olduğu-
Sözleşme sırasında kendisini ehliyetli gibi gösteren, sözleşme uyarınca kendisine ödeme yapılmasını sağlayıp borcun büyük bir kısmını ödeyerek borcu üstlendiği anlaşılan borçlunun daha sonra ödenmeyen borçlar için ehliyetsizlik iddiasına dayanmasının hakkın kötüye kullanılması olduğu-
İlk derece mahkemesi kararı tebliğ edilmeden önce davacı vekili tarafından kararın UYAP ortamından alınarak ilamlı icra takibine başlanmış olması halinde dahi, icra takip tarihinin tebliğ tarihi olarak kabul edilip edilemeyeceği- Hak düşürücü nitelikte olan istinaf yoluna başvuru süresinin başlangıcının, istisnasız olarak, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlayacağı-