Tüketici işlemi niteliğindeki banka kredileri nedeniyle hayat sigortası yapılmış olması durumunda, bankanın poliçe limitleri dahilinde kalan kredi alacağını öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi gerektiği, bu hususun, banka tarafından tüketicinin mirasçıları (halefleri) hakkında dava açılabilmesinin ön şartı olduğu- Banka tarafından tüm hukuki yollar tüketilmeden mirasçılara karşı takip başlatılmasının dürüstlük kuralına uygun düşmeyeceği (BAM Hukuk Dairelerinin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi istemi)-
Uyuşmazlığın, davalıya ait markanın kötüniyetli olarak tescil edildiğine dair iddianın ispatlanıp ispatlanamadığı, buradan varılacak sonuca göre anılan davalı markasının kötüniyetli marka tescili nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilip verilemeyeceği-
Tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinin amacının, tüzel kişiliğin ayrılığı ilkesinin kötüye kullanılarak hukuki sorumluluktan kaçınmayı önlemek, hakkaniyeti sağlamak olduğu- Temelini Medeni Kanun m. 2'de düzenlenmiş olan dürüstlük kuralından alan bu teori ile uygulamada şirketlerin tüzel kişiliğin perdesine sığınarak alacaklılarına borçlarını ödemelerinden kaçınmalarına engel olunmak istendiği- Perdeyi aralamak teorisiyle, tüzel kişiliğin ayrılığı ilkesinin kötüye kullanıldığı durumlarda farklı tüzel kişilik savunması kabul edilmeyerek perdenin arkasındaki kişi sorumlu tutulabildiği- Başka bir anlatımla perdeyi aralama teorisiyle birlikte tüzel kişinin borcundan üyelerin, üyelerin borcundan tüzel kişinin ya da ana ortaklıkla yavru ortaklıkların özdeş kılınarak sorumlu tutulmasına olanak sağlandığı-
Resmî şekilde yapılmayan taşınmaz satış sözleşmelerinin geçersiz olduğu- Davacılar tarafından yapılan binaların değerinin arazi değerinden fazla olmadığından, temliken tescil şartlarının oluşmadığı- "Davalıların, davacıların pay satın aldıkları taşınmazdaki 40 yıllık zilyetliklerine karşı çıkmamalarının haricen yapılan satışa ahde vefa göstermeleri anlamına geldiği, bu durumda hakkın kötüye kullanılması niteliğindeki satışın resmî şekilde yapılmadığı yönündeki davalıların savunmasına değer verilmesinin doğru olmadığı, harici satışa değer verilmek suretiyle davacıların tapu iptali ve tescil talebinin kabulü gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Uzun süreli kira sözleşmelerinde edimler arasındaki dengenin aşırı bozulması ve sözleşmenin taraflar açısından çekilmez hale gelmesi durumunda kira parasının günün ekonomik koşullarına uyarlanması için her zaman “uyarlama” davası açılabileceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit ve istirdat davasından dolayı..
Bononun teminat senedi olduğunun ileri sürülmesi şahsi def'i niteliğinde olduğundan, bu hususun avalist tarafından ileri sürülmesinin mümkün olmadığı-
Müşterek çocuğun özel okul eğitimiyle ilgili davalı eğitim kurumu ve dava dışı baba/eş arasında imzalanan sözleşmede taraf olarak yer almayan davacı eşin, TMK m. 188, 189 ve 327 çerçevesinde, dava dışı eşle birlikte eğitim bedelinden müteselsilen sorumlu olduğunun kabul edilemeyeceği- "Müşterek üç çocuğun, birden çok eğitim yılı boyunca özel okulda eğitim aldığı gözetildiğinde, "çocukların davacı annenin rızası dışında özel okula kaydettirildiği" iddiasının genel hayat tecrübesi ile bağdaşmadığı, çocuğun eğitim giderinden kanun gereği anne ve babanın birlikte sorumlu olduğu, özel okula kayıt işlemi ve bundan doğan eğitim giderlerinin günümüz koşullarında evlilik birliğinin sürekli ihtiyaçları kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davacının temsil yetkisinin aşıldığı yönünde hâkim müdahalesini talep ettiği yönünde herhangi bir savunmada bulunmadığı, sorumluluğun sözleşmeden değil kanundan kaynaklandığı ve bu nedenle uyuşmazlığın sözleşmenin nispiliği ilkesiyle çözümlenemeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin devri (yüklenilmesi)- "Müteahhitliğin başkasına devredilemeyeceğinin" düzenlendiği sözleşmeye ilişkin, davacının devre onay verildiği iddiasıyla sunduğu "Muvafakatname" aslının ibrazı sağlanarak imza incelemesi yaptırılması, belgenin aslı ibraz edilmezse veya yapılan inceleme sonucunda imzanın davalı arsa sahibine ait çıkmaması durumunda davanın reddine; imza incelemesi sonucu imzanın asıl dosya davacısı arsa sahibine ait çıkması halinde ise, sözleşmenin devrine arsa sahibinin muvafakat verdiği kabul edileceğinden, iki adet daire bedelinden davalı arsa sahibinin de ilk yüklenici ile birlikte sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerektiği-  Arsa sahibinin imza inkarına rağmen imza incelemesi yaptırılmadan eksik inceleme ile karar verilemeyeceği- "'İş Bitirme Tutanağı' ve 'Yapı Kullanma İzin Belgesinde', davalı arsa sahibi adına vekâleten bu belgelerin imzalandığı, bu aşamada arsa sahibinin yükleniciye dair bir itirazının bulunmadığı, dava açıldıktan sonra sözleşmenin açıklanan nedenlerle devredildiğinin bilinmediğinin ileri sürülmesinin ve muvafakatnamedeki imzanın inkâr edilmesinin iyi niyet-dürüstlük kuralına aykırı olduğu, muvafakatnameye yönelik imza araştırması yapılmasına gerek bulunmadığı, TBK 205 gereğince, devredenin, bu sözleşmeden doğan taraf olma sıfatıyla birlikte bütün hak ve borçlar devralana geçtiğinden arsa sahibinin sözleşme gereğince birinci yükleniciye devretmesi gereken bağımsız bölümleri sözleşmeyi devralan davacı şirkete devretmesi gerekirken üçüncü kişilere satması nedeniyle, bu bağımsız bölümlerin dava tarihindeki rayiç bedellerinden sorumlu tutulmamasının doğru olmadığı" şeklindeki  görüşün kabul edilmediği-
Kooperatifle beş yıl boyunca irtibata geçilmemesi, aidat borcuyla ilgili araştırma yapılması halinde de, bu sürenin uzun bir süre olarak kabul edilemeyeceği- Davacının üyelik haklarından vazgeçtiği ve eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini taşıdığı da söylenemeyeceğinden, kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali istemiyle açılan davanın dürüstlük kuralına aykırı ve hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmadığı- Kooperatifi merkezinin yeni adresi davacı ortağa bildirilmediğinden, adres değişikliğinin sorumluluğunun davacıya yüklenemeyeceği- Davalı kooperatif tarafından parasal yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle ihraç kararının dayanağı olarak davacıya gönderilen ihtarnamelerin usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediği, içeriğinde belirtilen borç tutarlarının birbirinden farklı olduğu ve bu farklılığın nedeninin açıklanmadığı anlaşılmakla, ihraç kararının usul ve yasaya uygun olmadığı- Ortaklıktan çıkarma kararının dayanağı olan ihtarnameler geçersiz olup, üyelikten ihraç kararının kanuna uygun olmadığı ve davacının akçalı yükümlülüklerini yerine getirmeyerek zımnen ortaklıktan vazgeçtiğine dair uzunca bir süre kooperatif ile irtibata geçmeme durumunun bulunmadığı gözetilerek, "kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptaline" ilişkin davanın kabulü gerektiği-