Dava, kooperatif üyeliğine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olup tescili istenen bağımsız bölüm hakkında yine kooperatif üyeliğine dayanılarak davalı tarafından tapu iptali ve tescil talepli dava açılmış olup, bu davada da kabul kararı verildiği ve davanın derdest olduğu anlaşıldığından, mahkemece her iki dava dosyası birleştirilerek kooperatifin tüm defter, belge ve kayıtları getirtilip yapılacak inceleme sonucu hangi kooperatif üyesine öncelik tanınması gerektiği araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
1086 sayılı HUMK zamanında açılmış, davacılar iddialarını ispat edebilmek için tanık deliline dayanmışlar, mahkemece duruşmada tanık, diğer delil ve masraflar için gider avansı yatırılmış ise de, tanıkların isim ve açık adresleri ile hangi hususlarda dinlenecekleri hususunda davacılara süre verilmediği anlaşılmakla; mahkemece davacılara tanıkların isim ve açık adreslerini bildirmesi ve hangi hususta dinleneceklerinin açıklanması için süre verilmesi, bildirilmesi halinde tanıkların dinlenilmesi ile, toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmesi gerektiği-
Taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan sözleşmeye göre, çekişmeli taşınmazın devri karşılığında davalı tarafından dava dışı şirkete 400.000 TL’lik hammadde teslim edileceği kararlaştırılmış olup, davacı tarafından, söz konusu hammaddenin teslim edilmediği iddiası ileri sürülmüş, davalı da protokol ve ibranamedir başlıklı belge ile perakende satış fişleriyle edimini ifa ettiği savunmasında bulunmuş olduğundan, edimin ifasının yerine getirilip getirilmediği mahkemece yöntemince belirlenerek sonuca gidilmesi gerektiğinde- Mahkemece, teslim olgusu ile ilgili belge ve diğer deliller üzerinde durulmadan, kendisine teslim yapılacak dava dışı şirketin ticari defterleri ile maliye kayıtlarından yararlanılarak anılan husus açıklığa kavuşturulmadan sonuca gidilmesinin hatalı olduğu- Ticari defterler ile maliye kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yapılarak, sunulan ibraname ve fişlerin geçerliliği de araştırılarak hammadde teslim olgusunun kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının Sosyal Güvenlik Kurumuna yetmiş gün çalışmasının bildirilmesine rağmen fiili çalışma iddiasının olmadığı ve davalılar aleyhine işbu dava konusu taleplerin istendiği dönem ile aynı dönem için açılan hizmet tespit davasında davalı Kocaman İnş. San. Tic. Ltd. Şti. yönünden verilen husumetten red kararının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği de göz önünde bulundurulduğunda farklı tüzel kişilikleri bulunan, grup şirketi olan davalı şirketler arasında organik bağ (hukukî ve fiili irtibat) bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacının tüm çalışma süresine ilişkin işçilik alacaklarından davalı şirketlerin birlikte sorumlu tutulmalarının gerekip gerekmediği-
Davalı kooperatiflerin, kendileri ile birlikte davalı yüklenicinin de taraf olduğu ................ Asliye Hukuk Mahkemesi'nin .............. E. sayılı dosyasında, dava konusu bağımsız bölümün de içinde bulunduğu B2 blok'un davalı yükleniciye değil, arsa sahibi olarak kooperatife ait olduğuna karar verildiğini ve bu kararın kanun yollarından geçerek kesinleştiğini savundukları, bu nedenle mahkemece bu durumun incelenip dava konusu bağımsız bölümün davalı yükleniciye bırakılan ve temlik sebebiyle davacının tapu iptal ve tescil talebinde bulunabileceği bağımsız bölümlerden olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmayacağı, somut olaya gelince; dava konusu taşınmazda mahkemece yapılan keşif ve keşifte dinlenen bilirkişi vasıtasıyla davacının kullandığı yer belirlenmiş ise de davalıya payını satan önceki maliklerin eylemli olarak taşınmazda ayrı ayrı kullandıkları yerlerin belirlenmediği, bu durumda, fiili taksimin varlığından söz edilemeyeceği-
Alacaklının kira alacağının tahsili amacıyla tahliye talepli başlattığı ilamsız icra takibinde -05.07.2014 tarihli 900,00TL, 05.08.2014 tarihli 900,00TL ile ekli kira sözleşmesi içeriğine göre bakiye kalan 1.456,00TL- kira alacağının ve borçlunun tahliyesinin talep ettiği, borçlunun ödeme emrine itiraz etmediği, alacaklı vekilinin icra mahkemesine başvurarak borçlunun 1800 TL ödediğini, bakiye kalan kira alacağının ödemediğini ve borçlunun temerrüde düştüğünü ileri sürerek kiralanandan tahliyesini talep ettiği uyuşmazlıkta, borçlu kiracının, süresi içinde ödeme emrine itiraz etmediği için, ödeme emri ile istenen kira borcu kesinleştiğinden, İİK. 269/a uyarınca, icra mahkemesince 30 günlük ihtar müddeti içinde takipte kesinleşen kira borcunun ödenip ödenmediğinin incelenmesi gerektiği- "Borçlu ödeme emrine itiraz etmese bile, icra mahkemesinde ödeme emri tebliğinden önceki ödemeleri ileri sürebileceği, icra mahkemesinin ihtarın haklı olup olmadığını inceleyebileceği, bu nedenle ödeme emri tebliğinden önce kira borcunun ödenip ödenmediğinin araştırılması gerektiği" gerekçesiyle direnme kararının ilave gerekçeler ile bozulması gerektiği şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Mahkemece, uzun süre davalı kooperatif ile ilişki kurmayan ve aidat ödemesi yaptığına dair iddiası da bulunmayan davacının, ............. tarihinde vergi dairesine vergi kaydının silinmesi için yaptığı başvurusu da dikkate alınarak, üyelik haklarından zımnen vazgeçtiği ve ortaklıktan çıkma iradesini bu şekilde ortaya koyduğu belirtilip, davanın TMK'nın 2. maddesinde öngörülen iyiniyet kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacı banka ile müşterisi arasında, araç satış işlemlerinde ve kredi tahsisinde, davalının dava konusu taahhütnameye benzer olan taahhütnameleri faks vasıtasıyla göndermesi üzerine araç satın alan üçüncü kişi lehine tahsis edilen araç kredisinin davalıya havale edildiği, davalının da bunun karşılığında satışı yapılan araç ruhsatının üzerine davacı lehine rehin tesisini sağladığı şeklindeki yerleşik uygulamanın varlığına yönelik iddia bakımından mahkemece nasıl bir araştırma yapılması gerektiği- Taahhütname aslının bulunamaması ve bulunmadığının müzekkerede belirtilerek fotokopi belge üzerinde inceleme yapılması isteminin açıkça belirtilmesi ve söz konusu fotokopi belgenin orijinal belgeden çekilmiş fotokopi olduğunun kabulü hâlinde, Adli Tıp Kurumunca istem doğrultusunda, fotokopi belge üzerinde mevcut koşullar altında inceleme yapılarak sonuç bildirir rapor sunulup sunulamayacağı-
Tüzel kişilik perdesinin aralanması(kaldırılması)- Organik bağ- Öğreti ve uygulamada kabul edilen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi; bazı şartların varlığı hâlinde, tüzel kişilik ve mal ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan, mevcut tüzel kişiliğin arkasına saklanan gerçek veya tüzel kişinin borçtan sorumlu tutulmasını ifade ettiği- Bu teori, yalnızca ticaret hukukunda değil iş hukuku, vergi hukuku, icra ve iflas hukuku ve diğer hukuk dallarında da uygulama alanı bulmuş; hatta 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 5941 sayılı Çek Kanunu gibi kanunlarda kamu yararı gibi özel menfaatlerin korunması amacı güdülerek gerektiğinde bu teorinin uygulanması ve sorumluluğa karar verilebilmesi için bir takım düzenlemeler yapılmış olduğu- Tüzel kişilik perdesinin aralanması, tüzel kişilerin borçlarından dolayı başkalarının sorumlu tutulamayacağı ilkesinin, özellikle şirketlerin sadece sermayeleri ile sorumlu olacakları ve tüzel kişilerin borçlarından dolayı ortakların sorumlu tutulamayacağı kuralının önemli bir istisnasını teşkil ettiği- Görüldüğü üzere tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi her somut olayın özelliği gözetilerek değerlendirilmeli ve TMK’nin 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılma yasağı gözetilerek tüzel kişiliğin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kullanılıp kullanılmadığı, tüzel kişiliği düzenleyen normların dışına çıkılıp çıkılmadığı incelenmesi gerekeceği- Organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmediği- Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebileceği- Aralarında bazı farklılıklar bulunmakla beraber organik bağ ile perdenin çapraz aralanması kavramları birbirinin alternatifi olan kavramlar olmadığı, bu nedenle aynı olayda hem organik bağ hem de tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması yolları işletilerek sonuca ulaşılabilmesinin mümkün olduğu-