Davalı banka tarafından, gerçekte nakit para giriş ve çıkışı olmamasına rağmen, sistem üzerinden yapılan işlemleri perdelemek amacıyla para ödeme dekontu ve para yatırma dekontu düzenlenmesinin fiktif işlem niteliğinde olduğu, davalı banka tarafından kabul edilen bu durumunla ilgili olarak "yapılan işlemlere baştan itibaren davacı şirketlerin yetkilisinin rızasının bulunduğu, onun sözlü talimatları doğrultusunda işlem yapıldığı savunulmakla, davacı şirketler ile davalı banka arasında bir sözleşme ilişkisi bulunmadığına göre davalı bankanın sorumlu olup olmadığı hususunda, davacı şirketlerin yetkilisinin yapılan işlemlere önceden sözlü veya örtülü rıza göstermesi hukuka uygunluk sebebinin araştırılması gerektiği- Davalı banka tarafından yapılan işlemler nedeniyle davacı şirket yetkilisinin rızasının bulunup bulunmadığının, hayatın olağan akışı ve TMK’nin 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralı da gözetilmek suretiyle tespiti gerektiği-
Davalı şirket tarafından imzalanan “Taahhütname” başlıklı belgenin 3. bendindeki hükümde kar mahrumiyetinden söz edilmiş ise de ilgili bent içeriği ve yaptırım itibariyle akaryakıt sözleşmesi ile ilgili olarak yıllık asgari alım taahhüdüne uymama halinde öngörülen sözkonusu hükmün TBK 179/2 (BK 158/2) maddesindeki ifaya ekli cezai şart niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği, ilgili taahhütnamede “kar mahrumiyeti” denilmiş olmasının bu hükmün cezai şart olduğu hususunu değiştirmeyeceği- Sözleşmenin devamı sırasında ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin ürün vermeye devam edilmesi halinde önceki yıllara ait cezai şart istenemez ise de, son yıla ilişkin cezai şartın istenebileceği-
Tapu iptali ve tescil davalarının da iptali istenen tapu kayıtlarında malik ya da malikler kim ise o kişi veya kişiler taraf gösterilerek açılması gerektiği; çünkü açılan davanın kabulü durumunda kurulan hükmün tapuda infazı, hüküm ancak kayıt maliki hakkında kurulmuş ise mümkün olduğu- Dava konusu taşınmazlarda davalılar ya da murislerinin kayıt maliki olmadıkları, dolayısıyla davalıların taraf sıfatının bulunmadığı gözetilerek bunlar hakkındaki davanın sıfat yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği, davanın esası hakkında hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması hâlinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanununun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanunun 507 ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına- Doğru taşınmazlar hakkında dava açılmasına rağmen parsel numaralarının maddi hata sonucunda yanlış yazıldığı durumda, yerel mahkemece resmî akitte yazılı parsel numaralarına göre doğru tapu kayıtları getirtilmeden karar verilmesinin isabetli olmadığı- Davacının açtığı tenkis davasından feragat etmesi, feragat tarihinden önce 1000 parsel sayılı taşınmazın davacıya devredilmesi, açtığı tapu iptali ve tescil davasını takipsiz bırakması ve yine 3469 parsel sayılı taşınmazda kök muristen intikal eden 8/12 payın 02.12.1994 tarihinde davacıya devredilmesi olguları ile dinlenen tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davacının 3469 parseldeki payı mirasçılar arasında rızai taksime konu edilen taşınmazlardaki miras payı karşılığında aldığı ve dava konusu taşınmazlarla bir ilgisinin bulunmadığı anlaşıldığından davacının dava hakkını kötüye kullanıldığının kabul edilemeyeceği-
Ayıba bağlı seçimlik haklar yönünden tüketicinin tercih hakkı değerlendirilirken hakkın kötüye kullanılması durumu ve dürüstlük kuralının dikakte alınması gerektiği-Bu nedenle tamir edilebilir nitelikte arızası bulunan dava konusu aracın misli ile değiştirilmesinin doğru olmadığı-Manevi tazminata hükmedilmesi için kişilik haklarının zarara uğraması gerektiği-Kişilik haklarının zarar görmediği durumlarda eylem hukuka aykırı olsa dahi manevi tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Yüklenicinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan edimini ifa edebilmesi için davalı arsa sahibi tarafından izin ve yetki verilmesi, sözleşme gereği kendisine düşen dairelerin arsa payına düşen hissenin iptali ve adına tescili istemi-
. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinin hukukî imkânsızlık nedeniyle geçersizliği karşısında, davalıdan sözleşme öncesi sorumluluk kapsamında tazminat talep edilip edilemeyeceği-
Dava konusu taşıma sözleşmesinin hukukî imkânsızlık nedeniyle geçersizliğinde, tarafların faaliyette oldukları taşıma sektöründe basiretli davranma yükümlülüğü altındaki bir tacir olarak bilinmesi gereken hususların niteliği de göz önüne alındığında, geçersizliğe dayalı olarak ortaya çıktığı iddia olunan zarardan, davalı taşıyıcının kusurlu davranışının bulunmaması nedeniyle sözleşme öncesi sorumluluk kapsamında herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığının kabulünün gerekeceği-
İİK. 40 uyarınca, alacaklının iade etmesi gereken miktardan haberdar edilmesinin bir muhtırayla sağlanması gerektiği- Alacaklının muhtıra tebliğine rağmen bu parayı iade etmemesi hâlinde temerrüdün oluşacağı ve kendisinden "yasal faiz" istenebileceği- Borçlunun "ödeme tarihinden itibaren faiz" isteğinin "genel mahkemede" açılacak ayrı bir davanın konusunu oluşturacağı- Alacaklının iade etmesi gereken paraya, muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren (muhtıra ile süre verilmiş ise bu süreden sonra) uygulanacak faiz oranı "yasal faiz" olup, takip hukukuna göre gerçekleştirilen eski hâle iade içerisinde taraflar arasındaki ilişkinin "ticarî iş" olduğu dikkate alınarak faiz oranının belirlenemeyeceği-
Dava dilekçesinde davalılar murisleri ve murisin ilk eşinden olma evlatları ... ile ...'in miras taksimi sonucu kendilerine isabet eden taşınmazları adlarına kaydettirdikleri iddia edildiğine göre geçersiz olduğu kabul edilen ............. tarihli miras taksim sözleşmesi gereği muristen, ... ile ... veya mirasçıları adına intikal yada murise ait herhangi bir taşınmazın tescil edilip edilmediği yani davalılar tarafından geçersiz olduğu ileri sürülen miras taksimine dair edimin ifası anlamında bir edinme olup olmadığı konusunda mahkemece herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadığı, iddia edildiği üzere davalılarca geçersiz olduğu ileri sürülen miras taksimi dolayısı ile taşınmaz edinilmiş olmasının tespiti halinde artık sözleşmenin şekil şartına uymadığından geçersiz olduğunu ileri sürmenin hakkın kötüye kullanımı mahiyetinde olacağı ve bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayacağı düsturuna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerektiği, bu durumda, mahkemece, dava dilekçesinde ileri sürüldüğü üzere, geçerlilik şekil şartına uymadığı için geçersiz kabul edilen ............... tarihli miras taksim sözleşmesi gereği ... ile ... veya mirasçıları adına murise ait herhangi bir taşınmazın intikal veya tespit görüp görmediği hususunda toplanan ve toplanacak deliller kapsamında araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, davalı kooperatifin defter, kayıt ve belgelerinin öncelikle kooperatiften istenilmesi, ibraz edilmezse kooperatifin adresinde defter ve kayıtların incelenmesi için keşif yapılması, buna rağmen inceleme yapılamaz ya da defter ve belgelere ulaşılamaz ise Ticaret Sicil Memurluğundan, mümkün olmazsa kooperatif ana sözleşmesinin 41. maddesi uyarınca ilgili bakanlık il müdürlüğünden, kooperatifin bilançosu, gelir gider cetvelleri, yönetim ve denetim raporları, genel kurul tutanakları, ortaklık cetvelleri celbedilip kooperatif konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak, genel kurul kararları ile aidat alınmasına ilişkin karar alınıp alınmadığı ve davacının varsa kooperatifin banka hesabına aidat yatırıp yatırmadıkları, diğer anlatımla kooperatifin aidat toplayan bir kooperatif olup olmadığı, davacının varsa ödeme yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği, davalının davacıyı genel kurul toplantılarına çağırıp çağırmadığı, hazirun listelerinde isminin yer alıp almadığı, kooperatif ile ilişkisini devam ettirip ettirmediği hususunda rapor alınıp, ana sözleşme ya da alınan bir genel kurul kararı uyarınca ortağın kooperatifle bağlantı kurmasını zorunlu kılan başka bir yükümlülüğü varsa, bunun üzerinde de durularak, sonuç olarak davacının ............ tarihi ile dava tarihi arasında geçen süre itibariyle davanın TMK'nın 2. maddesine uygun olup olmadığının ve davanın bu nedenle reddi gerekip gerekmediğinin yeterince tartışılması, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekeceği-