Davalı üçüncü kişi ile davalı borçlu arasında ticari ilişki olduğu ve taşınmazların ödenmeyen borçlarına karşılık olarak verildiği davalı borçlunun savunmasıyla kabul edildiğinden, davalı üçüncü kişinin, borçlu ile ticari ilişkisi nedeni ile borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bildiği veya bilmesi gereken kişilerden olduğu sabit olduğu, tasarrufun İİK'nun 280/1 maddesi gereğince iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı üçüncü kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanmasının mümkün olduğu, bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek bedel farkının varlığının değerlendirileceği- Davalı üçüncü kişinin sunduğu banka dekonta göre, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin düzenlendiği tarihte banka hesabından çektiği paranın, tasarrufun iptali davasında, borçluya ödenen para olarak kabul edileceği-
TBK'nin 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaa davasında, asıl amacın borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmek ve bu suretle borçludan olan alacağın tahsilini sağlamak olduğu- İİK 277. maddesinde sözü edilen iptal davalarının borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açıldığı, oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçladığı- Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişilerin tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilecekleri-
Tapuda yazan miktar ödenmiş kabul edileceğinden bedel farkı olmayan satışla ilgili olarak ödeme belgesi ibrazının zorunlu değilse de, davalı borçlu ve üçüncü kişinin bacanak olduğundan, üçüncü kişinin İİK 280/1 kapsamında borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilmesi mümkün şahıslardan olduğu ve bu nedenle, tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği-
İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceğinin hükme bağlandığı- Davaya konu tasarrufun tarafı olan ve borçludan mal alan 3.kişinin, borçlunun zarar verme kastını bildiğinin emareler ile ispat edilebileceği- Borçlunun zarar verme kastı gibi, bu kastın ve işlemin zarara neden olabileceğinin bilinmesinin de içsel ve ispatı güç bir vakıa olduğu, bu nedenle üçüncü kişinin borçlunun kastını bilmesi vakıasının emare ispatının konusunu oluşturacağı- Burada dikkat edilmesi gereken hususun, borçlunun zarar verme kastının objektif olarak bilinebilir olması değil, işlemin diğer tarafı üçüncü kişinin bu işlem neticesinde alacaklıların zarar görebileceğini öngörebilmesi olduğu- Buna karşılık davalı üçüncü kişi de borçlunun böyle bir kastının bulunmadığını ispatlayarak işlemin iptale tabi olması sonucundan kurtulamayacağı-
İİK'nın 280/1 md.si kapsamında göre; tasarrufun iptali davalarında ispat yükünün davacı üzerinde olduğu- Davacının, davalıların kötü niyetli olduğunu ve alacaklılara zarar verme kastı ile hareket ettiğini ispatlamakla yükümlü ve bunun iki davalı için de geçerli olduğu-
Dava konusu araç 24.06.2014 tarihinde borçlu tarafından davalı ...'a satılmış olup davalı ... anılan aracı davalı borçludan olan alacağına mahsuben aldığını belirttiğinden anılan tasarrufun İİK’nun 278, 279/2 ve 280. maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davalılar arasında akrabalık bağı bulunmadığı gerekçesiyle anılan araç yönünden davanın reddinin doğru olmadığı- Borçlunun aynı gün dört adet taşınmazını aynı kişiye satması, borçlu ile davalı ... aynı köy ve ciltte nüfusa kayıtlı olması, dava konusu taşınmazların daha önce davalı ... ile aynı soyadını taşıyan kişiler tarafından borçluya satılmış olması (347 parsel 10.01.2007'de ... tarafından borçluya satılmıştır) borçlunun eski ... Belediye Başkanlığını yapmış olması gibi maddi ve hukuki olgular gözönüne alınarak adı geçen davalılar arasındaki tasarrufların İİK’nun 278, 279 ve 280. maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacının takip dosyasındaki alacak ve ferileri ile sınırlı olarak, taşınmazı elden çıkardığı tarihteki gerçek değerinin tazminat olarak davalı ...'dan alınarak, davacı alacaklıya verilmesine-
Davalı borçlu şirket ortağının oğlu, davalının ise tüm satışları borçlu şirket vekili tarafından gerçekleştirdiği borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilebilecek şahıslardan olduğu sabit olduğundan satışın iptalinin gerekeceği ve davalının yargılama giderinden sorumlu tutulması gerektiği-
Davalıların dava konusu taşınmazdaki hakları 30.07.2012 ve 06.08.2012 tarihlerinde başladığından, bu tarihin baz alınarak satış tarihi 14.04.2013 e kadar taşınmazda hissedar olduklarından borçlunun mali durumunu biliyor olduklarının kabulünün mümkün olmadığı- Dava konusu taşınmaz dışında borçlu ortaklarının şahsi mallarını da satın alınmış olmaları tek başına muvazaanın göstergesi olmadığı- Davalı üçüncü kişilere yapılan satışın borçlu şirketin önemli bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığının araştırılması, uzman bilirkişi aracılığı ile davalı üçüncü kişilere yapılan taşınmaz satış miktarları dikkate alınarak, borçlu şirketin 2002 ve 2003 yıllarındaki bilanço ve mal varlıklarının önemli bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar vermesi gerektiği-