Borçlunun, 202.000,00 TL rayiç değerli taşınmazını, eski eşine -'anlaşmalı boşanma' sonucunda- 1 TL bedelle satmasının, iptale tabi olduğu-
Borçlunun adresinde haciz tutanağı düzenlenmiş ve mahalde borçlunun hazır olduğu, borcu ödeyecek durumu olmadığını beyan ettiği ve haczi kabil menkul malın bulunmadığının belirtildiğinden haciz tutanağının, geçici aciz vesikası niteliği taşıdığı ve mahkemece iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Devredilen işletmede haciz yapılabilmesinin, devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlı olduğu, muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabileceği- Davacı üçüncü kişi ile borçlu şirketin ticari defter ve muhasebe kayıtları üzerinde ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olup olmadığı hususu da dikkate alınmak sureti ile inceleme yaptırılarak borçlu ile üçüncü kişi arasında varsa alacak-borç durumunun belirlenmesi, ayrıca devre ilişkin olarak sunulan SGK yazısı ve davacı üçüncü kişinin kadro devri yapıldığına dair iddialarının netleştirilmesi için devre dair dayanılan tüm bilgi ve belgelerin ve SGK kayıtlarının dosya arasına alınarak devre ilişkin kayıtların ve varsa ödemelerin defter kayıtlarında yer alıp almadığının denetlenmesi, davalı üçüncü kişi ile borçlu şirket arasında öteden beri devam eden ticari ilişki olup olmadığı; delil olarak sunulan fatura var ise ticari defterlerde kaydının bulunup bulunmadığı ve faturalardaki malların hacizli mallara uygunluğu hususlarında yapılan ödemeler, vergi ve banka kayıtları da dikkate alınarak bilirkişi raporu alınması, öte yandan mahkemece, haciz tutanağında mahcuzlarla ilgili bir kıymet takdirinin yapılmadığı, bu anlamda davaya konu edilen mahcuzların kıymet takdirleri yapılmadan davanın sonuçlandırıldığı anlaşıldığından dava konusu mahcuzun kıymet takdiri yaptırılarak takip konusu alacak ile dava konusu mahcuzun değerinden hangisi az ise onun üzerinden eksik harcın tamamlatılması hususlarının nazara alınması ondan sonra dosya da yer alan diğer bilgi ve belgeler de dikkate alınarak karar verilmesi gerekeceği-
Davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin sorulması, gerektiğinde davacı ile davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilmesi gerekeceği- Borcun doğum tarihinin, tasarruf tarihinden önce olduğunun anlaşıldığı, davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun kayınbiraderi olduğu, İİK 280/1 hükmü gereğince borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğundan verilen tasarrufun iptaline ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Devredilen gayrımenkulün fabrika niteliğinde bulunmasına, İİK. 280/3 hükmü gereğince ticari işletme devri niteliğinde bulunmasına ve devrin İİK. 280/3 hükmü gereğince belirlenen usule uygun yapılmamış olmasına göre yapılan devir işleminin iptaline karar verilmiş olmasında bir usulsüzlük bulunmadığı-
Davalı üçüncü kişinin, davalı borçlunun baldızı olması sebebi ile İİK 280/1 hükmü gereğince davalı borçlunun durumunu bilen veya bilmesi gereken kişi olduğunun anlaşılmasına, davalı dördüncü kişinin de dava konusu ev için yaptığı tadilat masraflarının da fatura ile ispat edilmesine göre kötü niyetli olmadığının anlaşılmasına göre "tasarrufun iptaline" ilişkin verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Davalı borçlu ile davalı üçüncü kişi arasında kardeşlik ilişkisinin bulunmasına, İİK 280/1 hükmü gereğince davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun durumunu bilen veya bilmesi gereken kişi olduğunun anlaşılmış olmasına ve bedel farkının da bulunmasına göre tasarrufun iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Davalılar arasında hısımlık ilişkisi olduğunun da belirtilmesine göre İİK. 280 hükmü ve diğer maddeler de tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunmasının zorunlu olduğu- Gerekçesiz bir kararın Yargıtay tarafından denetlenmesinin mümkün olmadığı- Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantının açıklanması gerektiği-
Mahkemece; dava koşullarının gerçekleşmiş olduğu belirlendikten sonra, İİK.'nin 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği- Davalı üçüncü kişi, tapudaki bedelin haricinde borçluya banka kanalı ile daire satış bedeli olarak, 44.030,00 TL + 45.430,00 TL + 40.030,00 TL olarak toplam 129.490,00 TL ödendiğini belirterek açıklamalı banka dekontu sunmuş olduğundan davalılar arasında başka bir taşınmaz satışı da olduğu iddia ve tespit edilmediğinden banka kanalı ile yapılan ödemeler dikkate alındığında, ivazlar arasında önemli bir oransızlık olmadığı sabit olduğundan, davacı tarafından açılan tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
