Davalı üçüncü kişinin borçludan alacaklı olduğunu ve dava konusu taşınmazları ödenmeyen borçlarına karşılık olarak aldığını beyanı üzerine ; davalı borçlu ile aralarındaki alacak-borç ilişkisi nedeni ile davalı üçüncü kişiye devredilen taşınmazlar yönünden davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun İİK. 280/1. maddesi kapsamında alacaklıya zarar verme kastıyla taşınmazını sattığını bilebilecek kişilerden olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu tasarrufların, davacı İdare'nin ...... tarihli yazı ile bildirdiği tasarruf tarihine kadar olan vergi borcu miktarı kadar alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekeceği- Davalı .... eldeki davada 4. kişi ve davalılar ....,..... ve ..... 5.kişi durumunda olduklarından onlar hakkında iptal kararı verilebilmesi için kötüniyetli olduklarının davacı tarafından ispatlanması yani adı geçen 4. ve 5. kişilerin borçlunun durumunu ve amacını bilen veya bilebilecek kişilerden olduğunun ispatlanması gerekli olup 4.ve 5.kişiler yönünden bedel farkı varlığının iptal nedeni olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu nedenle, mahkemenin davalı 4. kişi ....... adına kayıtlı taşınmazlar yönünden bedel farkını gerekçe göstererek davayı kabul etmesi, davalı 5.kişiler ......., ..... ve ........... yönünden ise davanın bedele dönüşmesi düşünülmeden reddinin doğru olmadığı- Mevcut delillerin 6183 sayılı AATUHK'nun 30.maddesi gereğince değerlendirilmesi; iptal koşullarının varlığı halinde 31/10/2005 tarihli tasarruf tarihine kadar olan davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak dava konusu bu tasarrufların iptaline, davalı 5.kişilerin kötüniyetli oldukları ispatlanamadığı, davalı 4.kişinin kötüniyetli olduğu sonucuna varıldığı takdirde davanın davalı 3.kişi ve 4.kişi yönünden bedele dönüşmesi nedeniyle 6183 Sayılı AATUHK'nun 31.maddesi gereğince davacının tasarruf tarihine kadar olan alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak davalı 3. kişi ve davalı 4. kişinin bu taşınmazları elden çıkardıkları tarihteki değeri kadar tazminatın davalı 3. kişi ve 4. kişiden tahsiline karar verilmesi, davalı 4.kişinin kötüniyetli olmadığı sonucuna varılması halinde ise, 6183 Sayılı AATUHK'nun 31.maddesi gereğince davacının tasarruf tarihine kadar olan alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak yalnızca davalı 3. kişinin bu taşınmazları elden çıkardığı tarihteki değeri kadar tazminatın davalı 3. kişiden tahsiline karar verilmesi gerekeceği- 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Bozma ilamında davalının satın aldığı taşınmazda daha önceden hissedar malik olduğu belirtilmişse de, bu durumun maddi hataya dayalı olduğu mahkemece anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Davalı borçlunun, dava konusu taşınmazları devrettiği davalı üçüncü kişilerin dayı çocukları oldukları anlaşıldığından, mahkemece, davalı üçüncü kişilerin İİK'nun 280/1 maddesi kapsamında borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu aksinin de ispat edilememesi üzerine, davanın davalı üçüncü kişilere devredilen taşınmaz hisseleri yönünden kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece yapılan incelemede, davalı borçlular ile davalı dördüncü kişinin birbirinden farklı köylerin nüfusuna kayıt olduğu, davalı dördüncü kişinin taşınmazı devraldıktan sonra kendisinin ikamet ettiği, davalının dava konusu taşınmazı bankadan kredi çekerek aldığı ve bu kredi evraklarını dosyaya sunduğu, adına kayıtlı aracı dava konusu taşınmazın bedelinin bir kısmını ödemek amacıyla evi satan üçüncü kişiye devretmiş olduğu anlaşıldığından, ayrıca davalı dördüncü kişi ile davalı borçluların aynı ilçe nüfusuna kayıtlı olmasının kötü niyeti ispata yeterli olmayacağından, davanın dördüncü kişi yönünden reddi ile davalı üçüncü kişinin taşınmazı elden çıkardığı tarihteki gerçek değeri üzerinden tazminatın alacak ve fer'ileriyle sınırlı olmak üzere davalı üçüncü kişiden tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
Davalı 4. kişinin kayınbiraderinin davalı borçluyu tanıdığı, davalı borçlu ile çok da yaygın olmayan aynı motorsiklet klubüne üye olduğu dosya içerisindeki bilgilerden anlaşılmakta olup, davalı 4. kişinin söz konusu gayrimenkulü satın aldıktan sonra da davalı borçlunun işini devam ettirerek motorsiklet malzemeleri sattığının anlaşılmış olmasına göre davalı 4. kişinin davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olup olmadığı tartışılmaksızın davalı 4. kişi yönünden istinaf talebinin kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
İcra dosyası içeriğinden borçlunun alacağa yeterli taşınır ve taşınmaz malının bulunmadığı ve karar düzeltme aşamasında sunulan haciz tutanağının İİK. 105 kapsamında aciz belgesi niteliğinde olduğu anlaşıldığından, davanın esasına girilmesi gerektiği- Borca karşılık olarak yapılan devrin İİK. mad. 279/2-2 gereğince iptali gerektiği- Kötü niyeti ispatlanmayan dördüncü kişiler hakkındaki tasarrufun iptali davasının reddine ve bu durumda davalı üçüncü kişinin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki değeri oranında tazminatla (alacak ve ferilerini geçmeyecek şekilde) sorumlu tutulması gerektiği-
Mahkemece, davalı üçüncü kişi ile davalı borçlunun kardeş olduğu, davalı dördüncü kişi ile de davalı üçüncü kişinin de akraba olduklarının anlaşılmasına göre davalı dördüncü kişinin davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olup olmadığı tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, davalı dördüncü kişinin davalı borçlunun durumunu bilen kişi olduğunun(kötü niyetli olduğunun) anlaşılmasına göre davanın kabulüne, tasarrufun iptali ile davacı alacaklıya cebri icra yetkisi verilmesine karar verilmesi, davalı dördüncü kişinin davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olduğunun anlaşılamaması(iyi niyetli olması) halinde davalı dördüncü kişi yönünden davanın reddine, davalı üçüncü kişi yönünden ise dava konusu gayrimenkulü davalı dördüncü kişiye devredildiği tarihteki gerçek değeri belirlenerek davalı davalı üçüncü kişinin tazminat ile sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerektiği-
Borcun doğum tarihinde davalı şirketin sahibi ve yetkilisinin diğer davalı şirketin de ortağı olduğu, devredilen taşınmazın ticari işletmeye ait fabrika olup, devrin işletme devri niteliğinde olduğu, İİK 280/sondaki bilgilendirme prosedürünün yerine getirilmediği, davalı şirketlerin önceki ortak ve müdürlerinin aynı kişi olduğu, aynı iş kolunda faaliyet gösterdikleri, davaya dayanak icra dosyasındaki ödeme emrinin eskiden diğer şirkete ait olan adreste tebliğ edildiği, davalı şirketlerin şube adreslerinin de aynı olduğu, önceden her iki şirketin 4 gün arayla şube adreslerini değiştirdiği, şirketler arasındaki organik bağın davalıların beyanlarında örtülü olarak "küçük ortak" denilerek kabul edildiği dikkate alındığında, davaya konu tasarrufun İİK 278/III-2, 280/1 ve 3 maddelerine göre iptalinin gerektiği-Davacı yargılama sırasında iflas idaresinden yetki aldığından ve dava konusu taşınmazın tapuda vasfının "kagir iki katlı soğuk hava deposu ve işletme binası ve arsası" olarak geçmesi nedeni ile satışın, bir işletme devri niteliğinde olduğu ve iptal kararının isabetli olduğu-
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre davanın niteliği itibarıyla 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olmasına rağmen, mahkemece davanın BK'nun 19. maddesi olarak nitelenmesinin hatalı olduğu- Mahkemece üç rapor alınmasına rağmen, alınan raporların hükme elverişli olmadığı, bir ve ikinci raporların eksiklikleri ve tarafların itirazlarına göre yeniden rapor alınmış ise de itibar edilmeme gerekçesinin gösterilmediği- Borçlu şirket tarafından, davalı şirkete çeşitli zamanlarda yapılan para aktarımlarına ilişkin tasarrufun iptali davasında, mahkemece, davalıların ticari defterleri ve aralarındaki hasılat kirası niteğindeki sözleşme hükümlerini değerlendirecek bir rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Davalı borçlu ve dinlenen tanık anlatımlarında, borçlu şirketin paravan bir şirket olarak kurulduğu iddia edildiğinden, borçlu şirketin kurucuları ile üçüncü kişi şirket arasında bir ilişki olup olmadığı, borçlu şirket ortaklarının Sosyal Güvenlik Kayıtları, mali durumları ile zabıta araştırması yapılarak bir değerlendirme yapılması gerekeceği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Menfi tesbit davası açan davalılar, yönünden, bozulan ancak henüz kesinleşmemiş olan bu davanın tasarrufun iptali davasında bekletici mesele yapılması gerektiği- Hakkındaki takip kesinleşen ve menfi tesbit davası açmayan borçlu yönünden ön sorun bulunmadığı- Davalı borçlu hakim ortağı olduğu bankayı zarara uğrattığı gerekçesi ile banka BDDK'ya devredilmiş ve davalı borçlunun mallarına TMSF tarafından el konulmuş ve davalı üçüncü kişi TMSF ile anlaşarak borçluya ait değişik medya kuruluşlarını işletmek üzere lisans hakkını almış ,daha sonra gelişen olaylar nedeni ile borçlu TMSF'ye şikayet dilekçisi vererek, TMSF'nin bilgisi dışında davalı üçüncü kişiyle anlaşmalar yapıldığını belirterek, bu sözleşmeleri TMSF'ye sunmuş olup davalı borçluya ait mal varlıklarının davalı üçüncü kişiye ait şirketlere aktarılarak bir birlik oluşturduğu, tarafların eşit yönetim ve eşit hisse devrinden söz edilen sözlemeler yaptığı anlaşıldığından, taraflar arasında bir tasarruf işleminin olmadığından söz edilmesinin mümkün olmadığı- Borçlu ve grubuna ait borçlardan dolayı satış sonucu yapılan sıra cetveline göre artan bir paranın kalmadığı anlaşıldığından, tasarrufun iptali istemi ile açılan davanın konusu kalmadığından, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, davanın konusuz kalması halinde hakim davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderini takdir ve hükmetmeyeceğinden, davalı borçlu ile ilgili davanın ön koşulları mevcut olup davalı üçüncü kişi ile yapılan işlemlerin mal kaçırma amacı ile yapıldığından ve bu hali ile davacının haklı olduğu anlaşıldığından yargılama giderinin buna göre belirlenmesi gerektiği- Davacı alacaklı iki ayrı takip dosyasından, borçlular aleyhine takip yapığından ve görünürde tasarrufun sadece gerçek kişi borçlu tarafından yapıldığı düşünülse de, dosya içerisinde mevcut belgeler ve TMSF tarafından alınan karar ve protokollerden borçlu şirketin hakim ortağı gerçek kişi borçlu olup, yapılan devir işlemlerinin bu iki şirketin isminin geçtiği ve davalı üçüncü kişinin sözleşmede imzası bulunan ve kendi grubu adına, karar verip imza atan kişi olması nedeni ile davacı alacaklının davalılara husumet yöneltmesinde bir sorun olmadığı-