İlke olarak taraflar arasında bir anlaşmazlığı hükme bağlayan ilamlara karşı tasarrufun iptali davası açılamaz ise de, boşanma davasında tarafların mal bölüşümü mahkeme tarafından belirlenmediğinden, tarafların mahkemeye anlaşma şeklinde bildirdikleri iradeleri ile mal paylaşımı mahkemece yapılmamış, olduğundan, alacaklısından mal kaçırma amacında olan borçlu bu yolla amacına uygun olarak bir mahkeme kararı elde edebileceğinden, tasarrufun tarafları karı koca olduğundan, boşanma protokolü ile borçlu koca tarafından karısına anlaşmalı boşanma sonucu düzenlenen boşanma protokolü gereğince boşanan, eşe devredilen taşınmazlar hakkında iptal davası açılabileceği-
3. kişinin tasarrufa konu malın elden çıkarıldığı tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminatla sorumlu tutulması gerektiği- Tasarrufun iptali davasında borcun doğum tarihinin tasarruf tarihinden önce olması dava şartı olup, söz konusu şartın gerçekleşmemiş olması nedeni ile davanın reddi halinde kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-
Davacı vekiline davalı borçlu şirketle ilgili geçici veya kat'i aciz belgesi sunması için süre verilmesi, aciz belgesi sunulduğu takdirde dava konusu tasarrufların İİK 280/1 madde gereğince takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi; aciz belgesi sunulmadığı takdir ise dava koşulu yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece; davalı-borçlu şirketin malvarlığında önemli bir yeri tutan tasarrufların, örtülü işletme devri niteliğiyle alacaklı lehine karinenin oluştuğu, aksinin de davalı tarafından ispatlanmadığı belirtilmişse de; dava konusu taşınmazların davalı borçlu şirketin ticari işletmesinin mühim bir kısmını oluşturup oluşturmadığı konusunda bilirkişi raporu alınmadan karar verilmesinin doğru olmadığı, bu durumda mahkemece yapılması gereken işin; konusunda uzman bir bilirkişi aracılığı ile davalı borçlu şirketin tüm ticari sicil kayıtları ve tüm ticari defterleri getirilerek üzerinde inceleme yapılarak, şirketin sermayesinin belirlenip, dava konusu taşınmazların toplam değerinin (bilirkişi tarafından belirlenen) söz konusu şirketin belirlenen sermayesinin mühim bir kısmını oluşturup oluşturmadığı konusunda ayrıntılı ve denetime elverişli bir rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar vermekten ibaret olacağı- Dosya kapsamında yer alan SGK kayıtlarına göre; davalı borçlu şirket yetkilisi ve davalı üçüncü kişinin daha önce ... ünvanlı işyerinde çalıştıkları anlaşıldığından; davalı üçüncü kişinin davalı borçlu şirketin İİK. 280. madde kapsamında alacaklıya zarar verme kastıyla taşınmazlarını sattığını bilebilecek kişilerden olup olmadığının değerlendirilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında mahkemece; İİK'nun 278/III-1'de öngörülen 'yakın hısımlık bulunup-bulunmadığının', İİK.'nun 278/III-2'de öngörülen 'ivazlar arasında fark bulunup/bulunmadığının', İİK.'nunun 280/I'de öngörülen 'malvarlığı' borçlarını ödemeye yetmeyen borçlunun, alacaklalılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler geçersiz olduğundan, borçlunun içinde bulunduğu mali durumunun ve zarar verme kastının, 'işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunup/bulunmadığının' irdelenerek, kötü niyetli üçüncü kişiler hakkında da iptal davası açılabileceği göz önünde bulundurularak, kötü niyeti kanıtlama yükümlülüğünün davacı-alacaklıya düştüğü de düşünülerek, buradaki kötü niyetten maksadın 'borçlunun durumunun dava konusu şeyi satın alan tarafından bilinmesi veya bilinebilecek durumda olması' olduğu- Dava konusu taşınmazın/taşınırın kısa sürelerle el değiştirmesinin, tek başına 'yapılan tasarrufların muvazaalı olduğu' anlamına gelmeyeceği, muvazaa durumunun başka delillerle de ispatının gerekeceği- Ticari işletme devrinin 'borçlu ile hukuki ilişkiye giren üçüncü kişi yönünden' değerlendirilmesi gerekeceği; sonraki ikinci, üçüncü vs. satışlarda bunun önem taşımayacağı (özel bir iptal nedeni teşkil etmeyeceği)-
Aciz belgesi niteliğindeki haciz tutanağının (en eskisinin) tarihine göre; tasarruf iki yıllık süreden sonra yapılmış olduğundan, ivazlar arasında oransızlık nedeni ile tasarrufun iptal edilemeyeceği- Borçlu ile üçüncü kişi arasındaki satışın hem trampa olarak kabul edilmeyip, hem de dava konusu olmayan taşınmazın, taşınmada oturan kiracıya satılmasının danışıklı olarak kabul edilmesinin çelişkili olduğu ve bu durumun İİK 280/1 gereğince üçüncü kişinin, borçlunun mali durumunu bildiği ve alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğinin kabulü için yeterli bir gerekçe olmadığı-
Borçlu şirketin iflasından önce dava konusu taşınmazlar üzerinde diğer davalı lehine tesis ettiği ipoteklerin iptalini istemi- Temlik alan temlike eden alacaklının haklarının halefi olduğundan, borcun doğum tarihinin, temlik tarihi değil, ilk alacaklının alacağının doğduğu tarih olarak kabul edilmesi gerektiği- İflas eden borçlunun ayrı bir tüzel kişiliği mevcut olup davacının özel şahıs olduğu, müflis şirketle aralarında organik bağ olmasının ve bu davadaki alacağı temlik alarak davayı devam etmesinin TMK. m. 2 kapsamında değerlendirilemeyeceği- Davalı üçüncü kişi bankanın, davalı müflis şirkete kullandırdığı kredi ile davalı bankanın kredi borçları ödenerek, ipotek tesis edildiğini, buna rağmen kullandırılan kredi tarihinden yaklaşık 1 yıl sonra ipotek tesis edilmesi ve bundan yaklaşık 1 ay sonra ipoteklerin fekkedilerek daha yüksek verilen kredinin nerde ise 6 katı bedelli yeni ipoteklerin tesis edilmesine ilişkin tasarrufunun İİK. m. 280 uyarınca iptali gerektiği-  Uzman bilirkişi aracılığı ile ipotek akit tablosu, davalı banka lehine tesis edilen ticari işletme rehni belgeleri ile ihale tutanağının incelenerek, ihale tutanağındaki makine ve techizatın ipotek kapsamında olup olmadığı veya hangilerinin kapsamında kaldığı tesbit edilerek, tesbit dışında kalan makine ve techizat bedelinin, davacıya ödenen ihale bedeli ile oranlamasının yapılarak ortaya çıkan rakamın davalı üçüncü kişiden tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlunun beyanındaki soyut "tarla komşuluğu" olgusu, yasanın (İİK. 280) aradığı “borçlunun içinde bulunduğu mâli durumu bilme ve bilmesini gerektiren açık emare” olarak kabul edilerek, başkaca hiç bir delil ve emareye ihtiyaç duyulmadan "tasarrufun iptali" davasının kabulü isabetli midir? Davalı üçüncü kişinin, (borçlunun) "alacaklılarına zarar verme kastını" da bilmesi veya bilinmesinin gerekmesi (de) aranmalı mıdır?
Tasarrufun iptali davası-
Bozmadan sonra borcun davalı tarafından ödenerek kapatılması halinde, taşınmaz için ödenen bedelin, borç ödemesi olarak yatırılan bedel eklenerek hesap edilmesi gerektiği ve bu durumda ortaya dikey bir bedel farkı çıktığı tespit edilirse, bu taşınmaz yönünden de tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği-