Sanığın üzerine atılı “gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suçunu” nun, borçlunun mal beyanı dilekçesini verdiği tarihte işlenmiş sayılacağı; alacaklı vekili icra müdürlüğünde işlem yaptığı sırada suçun işlenmiş olduğunu öğrenmiş olacağından, İİK.’nun 347. maddesinde belirtilen üç aylık ve herhalde bir yıllık süre geçtikten sonra şikayette bulunması halinde, icra mahkemesince “şikayetçinin şikayet hakkının düşürülmesine” karar verilmesi gerekeceği-
İİK'.nun 338. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suçunun yaptırımının hapis cezası olması karşısında, İ.İ.K.nun 349. maddesindeki ihtarat yerine C.M.K.nun 195. maddesinde yazılı ihtaratı içeren duruşma davetiyesi tebliği ile yetinilerek sanığın yokluğunda yargılamaya devamla cezalandırılmasına karar verilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanmasının isabetsiz olacağı-
İİK.’nun 338. maddesine dayalı olarak yapılan şikayette “sanıkların İİK.’nun 89/IV maddesi uyarınca tazminata da mahkum edilmesi” istendiği halde, mahkemece bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin isabetsiz olduğu-
İİK.’nun 89/IV maddesindeki düzenleme karşısında “haciz ihbarnamesine verilen cevabın gerçeğe aykırı olduğu” iddiası nedeniyle, üçüncü kişinin cezalandırılması isteğinin, “cezanın kişiselliği” prensibi de dikkate alınmak suretiyle ayrı bir yargılama usulüne tabi olduğundan, tazminat istemi yönünden davanın genel hükümlere göre çözümlenmesi gerekeceği; ceza verilememesi halinin, tazminata hükmedilmesinden bağımsız bir konu olduğu ve tazminat yönünden bağlayıcılığı bulunmadığı-
Sanığın mal beyanında bildirmediği taşınmazı/aracı üzerinde haciz ve rehinler bulunduğunun anlaşılması halinde, taşınmazın/aracın değeri ile üzerindeki haciz ve rehin bulunan dosyaların alacak miktarları belirlenerek, taşınmazın/aracın, bu dosya borcu yönünden alacaklıyı tatmin edebilecek miktarda bir paranın kalıp kalmayacağı yönünde bir araştırma yapılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerekeceği-
-“Gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suçu”ndan dolayı icra mahkemesine verilen şikayet dilekçesinde, borçlu tüzel kişiliği temsil eden şirket yetkilisinin isminin “sanık” olarak belirtilmesi gerekeceği; şikayet dilekçesinde gösterilmeyen kişilerin araştırılmasına (ve cezalandırılmasına) yasal imkan bulunmadığından, mahkemece “davanın reddine” karar verilmesi gerekeceği-