İcra hukukundaki istihkak davası sonunda verilen kararların maddi anlamda “kesin hüküm” teşkil etmeyeceği ve bu kararlara karşı yargılamanın iadesi yoluna gidilemeyeceği, istihkak davasındaki amacın haczedilen mal üzerinde cebri icranın yürüyüp yürümeyeceğini saptamak olduğu-
İstihkak davasına genel hükümler dairesinde ve basit yargılama usulüne göre bakılacağı; davacıdan başvurma ile birlikte, ayrıca ¼ oranında peşin nispi harç alınıp, duruşma açılarak, taraflara duruşma gün ve saatini bildirir davetiye tebliğ olunarak gösterecekleri deliller toplanıp, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği; “şikayet” olarak nitelendirilmek suretiyle dosya üzerinden karar verilemeyeceği-
“İstihkak” ve “şikâyet” in, süre, harç, yargılama prosedürü ve temyiz imceleme yeri yönünden farklı usule tabi olduklarından, icra mahkemesince “istihkak” ve “şikayet” in birleştirilerek değil, ayrı ayrı görülmeleri gerekeceği-
Borçlu tarafından takip konusu alacağın zamanaşımına uğradığı iddiası ile açılmış olan davasının sonucunun istihkak davasında bekletici mesele yapılması gerekeceği-
İstihkak davasında takip alacaklısının zorunlu dava arkadaşı olduğu, bu nedenle davalı olarak gösterilmesi gerektiği, takip alacaklısının davalı olarak gösterilmemiş olması halinde alacaklının davaya katılmasının sağlanarak kendisine dava dilekçesi ve davetiye tebliğ olunarak taraf teşkilinin sağlanması gerekeceği-
Feri müdahil aleyhine bir hüküm kurulamadığında, feri müdahilin hükmü tek başına temyiz etmesinin olanaksız olduğu – Mahkemenin ilk kararında davalı alacaklı lehine “maktu” vekalet ücretine takdir edilmiş ve bu hükmün davalı alacaklı tarafından temyiz edilmemiş olması halinde hükmün davalı yararına kesinleşmiş olacağı; davacının karar düzeltme talebi ile kararın daha sonra bozulmuş olmasının, davalı lehine daha önceden doğan kazanılmış hak kuralının bu hükümle bertaraf edilmiş olduğunun kabul edilemeyeceği; bu durumda mahkemece bozmadan, sonra davalı alacaklı yararına “nispi” vekalet ücreti takdir edilemeyeceği-
Tebligat Kanunu'nun 12. maddesi gereğince ticaret şirketi yetkili temsilcisinin tebliğ yerinde hazır olmaması halinde, tebligatın tüzel kişinin o yerdeki memur ve müstahdemlerinden birisine yapılması gerekeceği; borçlu şirkette çalışmayan kişiye yapılan tebligatın geçerli olmayacağı-
İİK. nun 97/XV maddesi uyarınca istihkak davasının kabulü üzerine davacı yararına –malın değerinin %15’ inden aşağı olmamak üzere- tazminata hükmedilmesi için, “alacaklının kötü niyetinin kanıtlanması” gerekeceği; buradaki kötü niyetten amacın ”haciz sırasında, haczedilen malların davalıya ait olduğunun alacaklı tarafından bilinmesine karşın alacaklının icra memurundan o malların haczedilmesini istemesi” olduğu-
Borçlu ile davacı 3. kişi arasındaki ilişkinin ticari işletme devri (örtülü işyeri devri) niteliğinde olduğu durumlarda olaya İİK. nun 44 ve BK’ nun 179. maddesinin (şimdi; TBK. mad. 202) uygulanması gerekeceği, 3. kişi tarafından “işyeri devri ile ilgili İİK. nun 44. maddesinde öngörülen koşulların yerine getirildiği” 3. kişi tarafından iddia ve ispat edilmedikçe, işyerini devralan davacı-3. kişinin BK. nun 179. maddesi (şimdi; TBK. mad. 202) uyarınca işletmenin borçlarından sorumlu olduğu, bu nedenle mahkemece “3. kişinin istihkak iddiasının reddine” karar verilmesi gerekeceği-
3. kişinin açtığı istihkak davasının kabulü halinde; istihkak davası sonuçlanmadan hacizli malın paraya çevrilmiş olması durumunda, davanın konusunun bedele dönüşmüş olacağı (İİK. nun 97/X); somut olayda dava konusu hacizli mallar yargılama sırasında yapılan ihalede alacağına mahsuben alacaklıya satılmış ve ihalenin kesinleştiği anlaşıldığından, bu bedelin alacaklıdan alınarak davacıya verilmesi gerekirken, infazda kuşku yaratacak ve ihaleyle ilgisi bulunmayan borçlu da sorumlu tutulacak şekilde karar verilemeyeceği-