İflasın ertelenmesi davasında verilen tedbir kararı gereğince borçlu tarafın takibin iptali talebi üzerine, icra takibinin iptali kararı yerine mahkemece takibin durdurulması kararı vermesi gerektiği-
Tedbir kararında, “…ihtiyati hacizlerin…tedbiren önlenmesi …” hüküm altına alındığına göre, bu tedbir kararının; tedbir kararından sonra verilen ihtiyati haciz kararlarının uygulanmasına ve ihtiyati haciz işlemlerinin yapılmasına engel olacağı ve tedbir kararında açıkça bu yönde karar verildiği için artık ihtiyati haciz yapılmasına imkan bulunmadığı-
Takip tarihi itibariyle mahkemece verilmiş ve geçerli bulunan ihtiyati tedbir kararı bulunduğundan, tedbir kararı gereğince takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, daha sonra iflas erteleme kararının reddi ile birlikte ihtiyati tedbirin kaldırıldığı gerekçesiyle takibin iptali talebinin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Açılan iflas erteleme davasında verilen tedbir kararından sonra şirket hakkında icra takibine başlandığı, borçlunun talebi üzerine icra müdürlüğü tarafından iflas erteleme davasında verilen tedbir nedeniyle takibin durdurulmasına karar verildiği, borçlu icra mahkemesine başvurarak takibin durdurulması değil; takibin iptali isteminde bulunduğu, bu istemin tedbir kararı sebebiyle reddi gerekeceği-
Erteleme istemi üzerine, mahkemece, İİK. 179/a'ya uygun olarak erteleme istemi ile kayyım atanmasına ilişkin karar ve ilgili ilanların eksiksiz bir biçimde yapılması ve ticaret siciline tescil ettirilmesi gerekeceği- İflas avansı yatırılmamış olduğu halde iflas kararı verilmesinin isabetsiz olduğu-
Erteleme istemi üzerine, mahkemece, İİK. 179/a hükmüne uygun olarak ticaret siciline gerekli tescil işlemlerinin yapılması gerekeceği- İflas erteleme davalarında davacının ihtiyati tedbir taleplerinin yerinde görülmesi halinde mahkemece malvarlığının muhafazası için gerekli tedbirler alınabileceği ancak maddi hukuk alanında sonuçlar doğuran muhafaza tedbirlerinden kaçırılması ve alacaklıların alacaklarını tahsil amacıyla kullanabilecekleri hukuki işlemlerin durdurulmaması gerekeceğinden, iflas erteleme talebinde bulunan şirketin lehdar olduğu teminat mektupları yönünden muhatap ve teminat mektubunu veren bankanın hukuki durumunu etkileyecek şekilde teminat mektuplarının nakte çevrilmesinin tedbir yolu ile önlenmesinin isabetsiz olduğu-
İflasın ertelenmesini isteyen şirketin çok sayıda taşınmazdan oluşan malvarlığının değer tespiti konusunda atanan bilirkişilerin mesleki alan bakımından yeterli ihtisasa sahip olup olmadıkları konusunda tereddüt hasıl olduğundan ve yasada birden çok bilirkişi atanabileceği açıkça kabul edildiğinden (HMK. mad. 267), davacının mal varlığının rayiç değerlerini tesbit edebilecek sayı ve mesleki yeterlikteki yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak değer tespitleri konusundaki müdahil itirazları giderilmesi gerekeceği- Kayyım raporunda onay alınmadan taşınmaz satışı yapıldığı ve şirket yetkilisinin medyada yaptığı açıklamalar nedeniyle müşteriler arasında infiale yol açtığı belirtildiğinden, buna ilişkin deliller gözetilerek, davacı şirketin iyileştirme projesinin ciddiliği ve inandırıcılığı ile şirket yetkililerinin projeye uygun davranıp davranmadığının da değerlendirilmesi gerektiği-
Bir sermaye şirketinin borca batıklık bildiriminde bulunarak iflasını istemesi halinde, bu durumun mahkemece re’sen tespiti edilmesi gerektiği, bu tespitin yapılmasında, mahkemece gerekli görülen tüm delillerin toplanması, ilgisi görülen kamu kurumlarından alınacak bilgilerin, yapılacak keşif ve mahkemece atanacak bilirkişilerce düzenlenecek raporların değerlendirilmesi gerektiği- Borca batıklığın sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmesi gerektiği- Mahkemece, iflas erteleme talebi ile ilgili ilanlar yapılmış ve kayyım atanmış ise de, kayyım atanmasına ilişkin karar ile kayyımın mahkemece belirlenmiş görevi ve yetkilerinin ve bunların sınırlarının ilanı ve ticaret siciline tescili ile erteleme talebinin ticaret siciline tescili gerekirken, bu hususlar yerine getirilmeksizin karar verilmesinin isabetsiz olacağı-
İflasın ertelenmesi davasında verilen ihtiyati tedbirler için teminat aranmasına ilişkin bir yasal düzenleme bulunmadığı- Şirketin kefalet nedeniyle üstlendiği riskinin belirlenmesi gerekirken hiç yokmuşçasına borca batık olmadığının kabulünün isabetsiz olduğu- İşletme uygulamasında kısa vadeli borçların vadesinin bir yıla kadar, uzun vadeli borçların vadesinin ise beş yıl ile on yıl arasında olduğunun kabul edildiği, borca batıklığın hesaplanmasında her ikisinin de dikkate alınması tabii ise de uzun vadeli borçların, kısa vadeliler kadar güncel ve ağır bir yük getirmeyeceğinin göz önünde tutulması, özellikle bunların ödenmesinin hemen istenmeyecek olması nedeniyle iyileştirme projesinin uygulanabilirliğinin belirlenmesinde ayrıca değerlendirilmesi gerekeceği- Davacının yurtdışında aldığı işler nedeniyle beklediği gelir ve grup şirketlerinden birinin satışından gelecek paralar ile ortakların taahhütlerinin hukuki neticeleri ve pasif yapısına etkilerinin bilirkişi raporunda değerlendirilmemiş olmasının isabetsiz olduğu-
Aksi belirtilmedikçe ihtiyati tedbirin, kararın kesinleşmesine kadar devam edeceği ,ancak iflasın ertelenmesi davaları sonunda verilen iflas kararları üzerine oluşan yeni hukuki durumun, özellikle müflisin tasarruf yetkisi ve rehinle temine edilmiş alacakların tahsili için girişilmiş takipler bakımından farklı bir rejim ortaya koyduğu ve aynı Yasa'nın 396/1. maddesi uyarınca yapılacak başvuru üzerine mahkemece tedbirin kaldırılmasının her zaman mümkün bulunacağı-