Davacı tarafından davalı aleyhine boşanma davasının açıldığı ve bu davanın feragat sebebiyle reddedilmesinden sonra geçen 3 yıl içinde ortak hayatın taraflarca kurulamadığı, davacının "altı yıldır ayrı yaşamalarına" dayandırdığı boşanma davasının TMK 166/son maddesi uyarınca değerlendirilmesi gerekeceği-
Vekalet ücreti yönünden karar düzeltme isteminin, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı sayılı Kanunun kanun yollarına ilişkin hükümlerini uygulanmasına devam edileceği- Davacı-karşı davalı vekili mürafaya katılmadığı ve her iki tarafın temyiz itirazları da reddedildiğinden, davacı-karşı davalı lehine vekalet ücreti verilmesi doğru olmayıp, karar düzeltme isteğinin kabulüne karar verileceği-
"Tazminat hakları saklı tutulmak üzere" anlaşmalı boşanma kararı verilemeyeceği-
Davacı kocanın kadını öldürmekle tehdit ettiği, boşanmaya neden olan olaylarda davacının tam kusurlu olduğunun kabulü ile tam kusurlu kocanın boşanma davasının reddine karar verileceği-
Aile bireyleri arasında, ailevi ilişkilerden kaynaklanan mali uyuşmazlıklara ilişkin vakıalar hakkında tanıklıktan çekinilemeyeceği-
Kadının, hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış sebebine dayandırdığı anlaşılan dava dilekçesinde, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, erkeğin, düzenli olarak bir işte çalışmadığı, alkol alıp, eşine tokat attığı gerçekleşmiş ise de; hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış olarak kabule yeterli görülmediği-  Ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin sabit olduğu, kadın ve müşterek çocuk bakımından aile birliğinin korunmasına değer bir yarar kalmadığı anlaşıldığından, boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Zina sebebiyle açılmış bir davada, zina eylemi sabit olduğu takdirde, hak düşürücü süre boşanma kararı verilmesine engel ise, af söz konusu olmadıkça, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma kararı verilmesinin mümkün olduğu-
Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı (kadın) az da olsa kusurlu olup, evliliğin devamında davacı-karşı davalı (kadın) bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığından, kocanın davası yönünden Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşullarının oluştuğunun kabulü gerekeceği-
Karşılıklı açılan boşanma davasında, kadında cinsel ilişkiye engel patolojiye rastlanmadığı rapor ile sabit ise de, kadında görülen bir cinsel işlev bozukluğu olan vajinismus, fiziksel bir engel olmamasına karşın kadının korku ve kaygılarından dolayı cinsel ilişkiye izin vermemesi şeklinde psikolojik nedenlere de dayanabileceğinden ve bu durumunun tespit ve tanısı günümüz tıbbi gelişmeleri ile mümkün olduğundan kocanın eşinde bulunduğunu iddia ettiği vajinismus savının da araştırılmasının zorunlu olduğu-
Taraflarca ayrı ayrı harcı yatırılarak açılan tüm boşanma davaları hakkında karar verilmesi gerektiği-