Davalı-davacı kocanın eşinin ilk gecede bakire olmadığını ileri sürerek evden ayrılmasını istediği, davacı-davalı kadının da ortak konuttan ayrıldığı, ancak davalı-davacı kocanın bu suretle eşine haksız suçlamada bulunduğu; buna karşılık davacı-davalı kadının evlendikten sonra da bir başka erkeğin fotoğrafını çantasında taşımaya devam ederek güven sarsıcı davranış içine girdiği, böylece evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit kusurlu olduğu anlaşıldığından, boşanmaya davalı-davacı kocanın davasının da kabulü suretiyle karar verilmesi gerekeceği-
Evlilik tarihinden önce yaşanan olayların boşanma hükmüne esas alınmayacağı, evlilik tarihinden sonra gerçekleşen olayların ise taraflarca hoşgörüyle karşılaması halinde boşanma davasında ''kusur'' olarak kabul edilmeyeceği-
Elektronik ortamdaki fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile bunlara benzer bilgi taşıyıcıların, diğer delillerle desteklendikleri takdirde "delil" olarak hükme esas alınacağı, "facebook" kayıtlarının evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı boşanma davasında tek başına delil olamayacağı-
Davacı kocanın birlik görevlerini yerine getirmemesi, davalı kadının ise eşine hakaret ederek onu bırakıp gitmesi gibi hususlar gözönünde bulundurulduğunda, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan boşanmaya karar verilmesi gerekeceği-
Anlaşmalı boşanma talebiyle kendisine başvuran eşler arasında, gerçekte bir boşanma sebebinin var olup olmadığı, aralarında yaptıkları düzenlemede yer verdikleri hususların geçerli bir sebebe dayanıp dayanmadıkları ve bunların doğru olup olmadığını hakimin araştırmakla yükümlü olmadığı-
Boşanma anlaşmasında yer alan "ortak çocuklar adına iki taşınmaz alınacağına" ilişkin hükmün çocuklar bakımından üçüncü kişi yararına bir edim yükümlülüğü niteliğinde olup, edimini ifa etmeyen davalı hakkında davacının talebi doğrultusunda 6098 sayılı TBK' nun 113/1 uyarınca karar verilmesi gerekeceği-
Davacı kadının Cumhuriyet Savcısı tarafından alınan beyanında evlilik birliği sırasında üçüncü kişi ile birlikteliklerinden bir çocuk dünyaya getirdiğini beyan etmiş, yine doğum raporuna göre de, davacı kadının çocuk dünyaya getirdiği anlaşılmakta olup, sadakat yükümlüğünün ihlali nedeniyle taraflar arasındaki ortak hayatı temelinden sarsacak ve evlilik birliğinin devamına imkân vermeyecek derecede bir geçimsizlik bulunduğu sabit olduğundan davacı kadının daha fazla kusurlu olduğunun kabulünün gerekeceği-
Boşanmaya neden olan olaylarda, eşlerin karşılıklı boşanma istekleri olduğu ve böylece evliliğin devamında taraflar ve ortak çocuk için yarar kalmadığına göre, Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesinde belirtilen koşullar göz önünde bulundurularak kadının boşanma davasının kabulü gerekeceği-
Savunmanın genişletilmesi ancak ön inceleme duruşmasından sonra mümkün olduğundan, davacı kadının tahkikat aşamasında talep ettiği tazminatlar yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Eşlerin birbirlerine sürekli hakaret etmeleri ve gerçekleşen diğer hususlar da göz önünde bulundurulduğunda, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan boşanmaya karar verilmesi gerekeceği-