Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı (kadın) az da olsa kusurlu olup, evliliğin devamında davacı-karşı davalı (kadın) bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığından, kocanın davası yönünden Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşullarının oluştuğunun kabulü gerekeceği-
Karşılıklı açılan boşanma davasında, kadında cinsel ilişkiye engel patolojiye rastlanmadığı rapor ile sabit ise de, kadında görülen bir cinsel işlev bozukluğu olan vajinismus, fiziksel bir engel olmamasına karşın kadının korku ve kaygılarından dolayı cinsel ilişkiye izin vermemesi şeklinde psikolojik nedenlere de dayanabileceğinden ve bu durumunun tespit ve tanısı günümüz tıbbi gelişmeleri ile mümkün olduğundan kocanın eşinde bulunduğunu iddia ettiği vajinismus savının da araştırılmasının zorunlu olduğu-
Taraflarca ayrı ayrı harcı yatırılarak açılan tüm boşanma davaları hakkında karar verilmesi gerektiği- 
Kadının eşine hakaretine karşılık, kocanın evinin geçimini temin etmemek ve eşine ilgisiz davranmak suretiyle birlik görevlerini yerine getirmediği, eşinin hastalığı ve ameliyatı ile ilgilenmediği, “kendimi evli görmüyorum” dediği ve babasının eşine karşı olan eylemine sessiz kaldığı anlaşıldığından, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda; kocanın daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerektiği-
Kocanın birlikte yaşamaktan kaçınarak birlik görevlerini yerine getirmediği, müşterek evin elektrik ve doğalgazını kestirdiği, oğlunun evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığı, buna karşılık kadının da, "eşinin zengin olduğunu zannederek evlendiğini" söylediği, eşinin ameliyatı ile ilgilenmediği, eşini rencide edici söz ve eylemlerinin bulunduğu anlaşıldığından, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerektiği-
Davalı eşin cezaevinde bulunması sebebiyle evlilik birliğine ilişkin görevlerini ifa etmesi olanağı bulunmadığı ve davacı eşin de uzun süre bu duruma katlanması beklenemeyeceğinden, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik olması nedeniyle boşanmaya karar verilmesi gerekeceği-
Davacı tarafından daha evvel açılıp reddedilen ve kesinleşen boşanma davasına ilişkin kararın, bahse konu davada kesin hüküm oluşturup oluşturmadığının tespiti açısından önceki boşanma davasına ilişkin dava dosyasının getirtilerek incelenmesi ve her iki davada da aynı hukuki sebebe dayanılıp dayanılmadığı, aynı hukuki sebebe dayanılmakta ise ilk davada ileri sürülen vakıalardan başka yeni vakıalar ileri sürülüp sürülmediğinin araştırılması gerekeceği-
Davadan feragatin, kesin hükmün hukuki sonuçlarını hasıl ettiği, feragat edilen davanın, feragat tarihinde derdestlik vasfını kaybedeceği-
Boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı kadının, başka erkeklerle cep telefonu ve sanal ortamda çok sayıda görüşmeler yapması halinde, evlilik birliğinin mutluluğunu sağlama ve eşine sadık kalmak yükümlülüğünü ihlal etmiş olacağı, evlilik birliğini ve ortak hayatı sürdürmesi diğer eşten beklenmeyecek derecede temelinden sarstığının da açık ve tartışmasız olacağı, yani kadının ağır kusurlu olacağı ancak koca da hakaret edip evin kilidini değiştirdiğinden kusurlu olduğundan, davalı-karşı davacı kadının boşanma davasının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekeceği-
“Davalı kadının ayrı yaşadığı dönemde, kendisini eşiyle barıştırmak için gelen aracılara “boşuna geldiniz, ben deli gütmeyeceğim, ben hayatımı yaşayacağım” dediği ve yine davalı kadının, davacı kocayı almak için gelen, davacının abisi ve yanındakilere “bunu buradan götürün, ondan ayrılmak istiyorum, bir daha gelirse kötü olur” şeklinde beyanlarda bulunduğu anlaşıldığından, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik olduğu ve olayların akışı karşısında davacının dava açmakta haklı olduğu