Red kararıyla kesinleşen boşanma davasında davacı kadın eşin kusurunun ispat edilemediği,bu süreden sonra geçen sürede tarafların biraraya gelmediği ve fiili ayrılık döneminde davacı kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirecek kusurlu bir davranış da kanıtlanamadığı için tarafların eşit kusurlu kabul edilemeyeceği-
Davacının, alkollü içkilerin de satışa arzedildiği dükkanda eşini sürekli olarak çalışmaya mecbur tuttuğu, davalının gece geç saatlere kadar, genellikle hafta ve bayram tatilleri de dahil bu dükkanda isteği dışında çalıştırıldığı, çoğu zaman dükkanın üzerindeki depo benzeri yerde kaldığı, sonunda davalının çalışma şartlarına dayanamayıp evi terk ettiği, bu nedenle davacının dava açmakta haklı olduğu-
Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerektiği-
Davacı (koca)'nın, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, başka kadınlarla ilişkisi olduğu, eşine şiddet uyguladığı ve hakaret ettiği; davalı (kadın)'ın ise, eşine şiddet uyguladığı ve hakaret ettiği, bu durumda, davacının diğer eşe göre ağır kusurlu olduğu, davalı kadın yararına maddi manevi tazminat takdiri gerekeceği-
Davacı tarafından açılan ve fiili ayrılığa esas alınan boşanma davasının reddedilmiş olmasının, o dava tarihine kadar yaşanan olaylarda davalıya atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığı konusunda kesin hüküm oluşturacağı-
Anlaşmalı boşanma talep edilmediğinde evliliğin bir yıl sürme şartının aranmadığı-
Taraflar arasında, aynı mahkemede davalı kadın eş tarafından, davacı erkek eş aleyhine açılan ve görülmekte olan bir başka boşanma davasının daha olduğu ve her iki davanın birleştirilerek görülmesinde delillerin hep birlikte değerlendirilerek sonuca ulaşılmasında taraflar ve usul açısından yarar olduğu-
Birlik görevlerini yerine getirmeyen davalı (kadın)'a göre güven sarsıcı davranışlarda bulunan davacının (koca), boşanmaya neden olan olaylarda daha ziyade kusurlu olduğu-
Tarafların karşılıklı olarak birbirlerine hakaret ettikleri, davalı (kadın)'ın davacı (koca)'nın akrabalarını istemediği, müşterek konuttan ayrılarak İstanbul'da yaşayan oğlunun yanında kalmaya başladığı, davacının isteği üzerine kendisi ile görüşmeye gelen aracılara “ne dönerim, ne de boşanırım" dediği bu suretle birlikte yaşamaktan kaçındığı bu nedenle kusurlu sayılması gerektiği-
Davalı eşin, cevap dilekçesinde altınlarının aynen iadesini, mümkün olmadığı takdirde bedelini de istediği bu isteğin, boşanmanın eki niteliğinde olmadığından ayrıca harca tabi olduğu-