Davalı-davacı erkeğin boşanmaya sebep olan olaylarda daha ağır kusurlu olduğu ve davacı-karşı davalı kadının da kusurunun gerçekleştiği durumda, erkeğin boşanma davasına karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı-
Davalı kadının birlik görevlerini yerine getirmediği, eşinin ailesini istemediği, onlara hakaret ettiği, davalı erkeğin de birlik görevlerini yerine getirmediği, ailesinin evlilik birliğine müdahalesine tepkisiz kaldığı durumda, boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ve eşit kusur halinde de boşanmaya karar verilmesinin gerekeceği-
Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki irade beyanlarından dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmadığı, anlaşmalı boşanma davasının "çekişmeli boşanma" olarak görülmesi gerekeceği - Ön inceleme yapılarak tahkikata geçildikten sonra usulüne uygun şekilde gösterilen deliller toplanarak gerçekleşecek sonuca göre karar verilmesi gerekeceği –
Davalı-davacı erkeğin eşine karşı fiziksel şiddete başvurması olayından sonra, bağımsız ev temin ettiği, davacı-davalı kadının da baba evinden müşterek konuta geldiği ve tarafların üç aya yakın bir süre birlikte yaşadıkları böylece kadının eşini affettiği en azından hoşgörüyle karşılamış sayılması gerekeceği- Terk nedenine dayalı bir dava bulunmadığından, bu olaya dayalı olarak boşanma kararı verilemeyeceği- Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmayacağı- Davalı-davacının açık muvafakati olmamasına rağmen, ön inceleme duruşmasına kadar tazminat talebinde bulunmayan davacı-davalı kadının ilk defa son oturumda talep ettiği maddi ve manevi tazminat istekleri ile ilgili karar verilmemesi gerekeceği-
Boşanma davası açıldıktan sonra tarafların bir süre birlikte yaşadıkları bu itibarla kadının eşinin kusurlarını affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığı anlaşılan durumda boşanma kararının verilemeyeceği-
Davacı kadının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, davalı ve ailesinin de davacıya fiziksel şiddet uyguladığı ve davalının bağımsız konut temin etmediği durumda, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğundan boşanmaya karar verileceği-
Erkeğin, eşine hakaret ettiği, kadının da eşine hakaret ettiği ve güven sarsıcı davranışta bulunması durumunda, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan boşanmaya karar verileceği-
Ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olduğu, akrabalık veya diğer bir yakınlığın başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamayacağı - Davalı-davacı kadının eşini aşağıladığı, eşini sevmediğini, zorla evlendiğini söylediği anlaşıldığından davacı-davalı erkeğin de dava açmakta haklı olduğu-
Her dava da açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirileceğine göre, dava tarihinden sonra meydana gelen ve ayrı bir davanın konusu olabilecek olaylara dayanılarak boşanmaya karar verilemeyeceği, boşanma davasının reddine karar verilmesi gerektiği-