Anlaşmalı boşanma yönünde verilen karar kesinleşinceye kadar tarafların gerek boşanmanın mali sonuçları gerekse de çocukların durumu hususunda kabul edilen düzenlemeleri hususundaki irade beyanlarından dönebilecekleri, bu halde anlaşmalı boşanma davasının çekişmeli olarak görüleceği-
Dava konusu evlilikte TMK. mad. 166/1-2 uyarınca temelden sarsılma olgusunun gerçekleştiği, davalı tarafından ABD'de açılan boşanma davası ile tarafların boşanmalarına karar verildiği ancak Türk Mahkemelerince tanıma ve tenfizine karar verilmediği, davalı kadının evliliği devam ettirmeme iradesini ortaya koyduğu, burada boşanma davasının reddini istemesinin açıkça hakkın kötüye kullanımı olduğu- Tanıkların beyanlarının alınması için ABD yetkili makamlarına talimat yazıldığı, ABD'de görülen boşanma davasında tanık olarak dinlendikleri ve oradaki beyanlarının dosyaya sunulduğu, HMK. mad. 241 gereğince, mahkemenin gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenen husus hakkında yeterince bilgi edinildiği, bu nedenlerle savunma hakkının kısıtlanmasının söz konusu olmadığı; davacı kocanın kadına şiddet uyguladığı sabit olduğundan, kocanın ağır kusurlu olduğu, davalı kadının ise az kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği-
Tedbir nafakası davası sonrasında davalı tarafından boşanma davası açıldığından, bağlantı sebebiyle birleştirme talebi ikinci davanın açıldığı mahkemeden istenebileceği ve birleştirmeye bu mahkemece karar verilebileceği nazara alınmadan, birleştirmeye karar verilmeyeceği-Taraflar arasında boşanma davası olsun yahut olmasın eşler evlilik birliğinin ayrı dava ile korunmasını isteyebileceğinden, tedbir nafakası davası ve boşanma davası aynı sebepten doğmadığı için biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunmadığı-
Tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK. md.4 BK. md. 42 ve 44 ) dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- Dava tarihinden sonra meydana gelen olayların boşanma davasında dikkate alınamayacağı-
Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu, davacının boşanma davasının kabulüne karar verileceği-
Davalı koca yanında davalı kadının da boşanmaya neden olan olaylarda kusurlu olduğu, kocanın davası yönünden Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşulları oluştuğundan bahisle davalı-davacı kocanın boşanma davasının kabulüne karar verileceği-
Davalı kadının kocasına hakaret edip tehdit ettiği, davacı kocanın da evin kilidini değiştirdiği gibi su ve elektriğini kestirdiği, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan, davacının dava açmakta haklı olduğu-
Tanık beyanlarından, davacı-davalının, eşine zaman zaman hakaret ettiği, aşırı kıskançlık oluşturan davranışlarının olduğu, evlilik birliğinin gerektirdiği bazı görevleri yerine getirmediğinin anlaşıldığı, diğer yandan Sulh Ceza Mahkemesi kararı ile tarafların birbirlerine karşı basit müessir fiilde bulunmaktan dolayı ceza aldıkları da sabit olup, bu deliller çerçevesinde davalı koca yanında davalı kadının da boşanmaya neden olan olaylarda kusurlu olduğu anlaşıldığından; davalı-davacı kocanın davası da kabul edilmek suretiyle karar verilmesi gerektiği-
Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi gerekeceği-
Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin anlaşmasının bozulması ile anlaşmalı boşanma hükmünün bütünüyle geçersiz hale geleceği ve boşanma davasının "çekişmeli boşanma" olarak görülmesi gerektiği-