Birlik görevlerini yerine getirmeyen davalı (kadın)'a göre güven sarsıcı davranışlarda bulunan davacının (koca), boşanmaya neden olan olaylarda daha ziyade kusurlu olduğu-
Tarafların karşılıklı olarak birbirlerine hakaret ettikleri, davalı (kadın)'ın davacı (koca)'nın akrabalarını istemediği, müşterek konuttan ayrılarak İstanbul'da yaşayan oğlunun yanında kalmaya başladığı, davacının isteği üzerine kendisi ile görüşmeye gelen aracılara “ne dönerim, ne de boşanırım" dediği bu suretle birlikte yaşamaktan kaçındığı bu nedenle kusurlu sayılması gerektiği-
Davalı eşin, cevap dilekçesinde altınlarının aynen iadesini, mümkün olmadığı takdirde bedelini de istediği bu isteğin, boşanmanın eki niteliğinde olmadığından ayrıca harca tabi olduğu-
Kararın davacı kadın eşe usulsüz olarak tebliğ edilmiş olması sebebiyle henüz kesinleşmediği, davacı kadın eşin bu dilekçesi temyiz dilekçesi olarak nitelendirilip dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtaya gönderilmesi gerektiği, bu nedenle yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemeyeceği-
Davalının eşine sürekli olarak fiziki şiddet uyguladığı, tarafların birbirlerine hakaret ettikleri, bir kaç defa da davalının eşini kapı dışarı ettiği, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talep edildiğine göre, bu talep hakkında karar verme yetkisinin kanun yolu incelemesini yapacak olan Yargıtay’a ait olacağı- Ayrı bir davanın konusu olabilecek davadan sonra gerçekleşmiş olaylara dayanılarak boşanmaya karar verilemeyeceği-
Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan, eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmediği, boşanmaya (TMK.md. 166/1) karar verilmesi gerekeceği-
Eşlerin davaya rağmen biraraya gelmelerinin ve birlikte yaşamalarının evlilik birliğinin temelinden sarsılmadığını, ortak hayatın çekilebilir olduğunu gösterdiği-
Davalı kadının, davacıya ve annesine hakaret içeren ve aşağılayan mesaj çektiği ve çekilen mesajın tepki boyutunu aştığı, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan, davacının dava açmakta haklı olduğu-
Eşin ihtiyacı olmamasına rağmen çevreden yardım toplamak suretiyle diğer eşi toplum içinde küçük düşürdüğü ve bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut olduğunun kabulünün gerektiği-