Davalı, seçme hakkını kullanarak taşınmaz payını aynen vermek istediğine göre, mahkemece mirasbırakanın tasarruf nisabının karşılığını bedel olarak belirleyerek davacıya bu bedel mahkeme veznesine depo ettirilerek sonrasında tescile karar verilmesi gerektiği- Bozma kararından sonra mahkemece HMK.'nun 297. maddesinde belirtilen unsurları içeren yeni bir karar verilmesi gerektiği, bozma sonrası hüküm tesis edilirken bozma kapsamı dışında bırakılan ancak onanmasına da karar verilmeyen hususlarda hüküm tekrarı yapılması gerektiği, davacının satış vaadine dayalı tapu iptal ve tescil isteği ile diğer davacıların muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil olmadığı takdirde tenkis istekleri bakımından hüküm kurulmamasının hatalı olduğu-
Hükmün gerekçe kısmında belirtilen nedenlerden davanın kabul nedeninin anlaşılamaması halinde, hükmün usul ve yasaya aykırı olacağı-
Adi ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesinin ayrı ayrı hukuki işlemler olduğu, tarafların sona eren ortaklığın tasfiyesi hususunda anlaşamadıkları gözetilerek, ortaklığın sona ermesinin yasal sonucu olan tasfiyenin de mahkemece TBK. 642 vd.nda belirtilen sıra ve yöntem izlenerek bizzat yaptırılması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği, sadece ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile tasfiye memuru tayinine karar verilmesi, ayrıca tasfiye biçiminin açıklanmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Yargıtay incelemesinin ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olacağı- Temyiz konusu yapılan mahkeme hükmü, kararın gerekçesinin ne olduğunu ihtiva etmediğinden bu kararın Yasaya aykırı olduğu ve Yargıtay denetimi olanağını da ortadan kaldırdığından, mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen anılan hususlar karar yerinde tartışılıp değerlendirilmeksizin ve hiçbir gerekçe belirtilmeksizin karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece, "...dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi...." şeklinde gerekçe oluşturulmuş ise de, hüküm fıkrasında "dava tarihinden itibaren avans faiz ile birlikte" şeklinde karar verilmiş olup, hüküm ile gerekçe arasındaki bu çelişki nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi uyarınca hükmün bozulmasına karar vermek gerektiği-
Tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre (HMK. mad. 297 uyarınca) tarafların hak ve yükümlülükleri saptanıp tasfiye işleminin sonlandırması ve bu doğrultuda hüküm kurulması gerektiği- Yapılan tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre varsa alacağa hükmedilmesi gerektiği-
Taraflar arasında imzalanan kira sözleşmesinde kiracıların davalılar olması ve davanın da davalı kiracılar aleyhinde açılması, ayrıca önceki bozma ilamında bu hususun kesinleşmiş olması karşısında, kurulan hükmün ‘…davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline’ şeklinde oluşturulması gerekirken davacı lehine usulü kazanılmış hakkı ihlal edecek ve infazda tereddüt yaratacak şekilde HMK'nun 297. maddesine aykırı hüküm tesisinin doğru olmadığı-
İİK. mad. 150/b uyarınca, kiracının, kendisine tebligat yapılmadan önce kira bedelini mal sahibine (borçluya) ödediğini bildirmesi üzerine ortaya çıkan uyuşmazlığın icra mahkemesince çözümlenmesi gerektiği- HMK. mad. 297 gereğince, şikayetçi 3. kişinin ödeme iddiası yönündeki talepleri, TMK'nun 863/3. maddesi koşulları ile birlikte değerlendirilerek incelenip, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği, ödeme iddiası hiç değerlendirilmeden eksik inceleme ile hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olmasının aranması gerekeceği, gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliğinin de tartışma götürmez bir gerçek olduğu-
Bozma ilamına karşı "DİRENİLMESİNE, sair hususların gerekçeli kararda yazılmasına," denilmekle yetinilmiş olması halinde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar kurulmamış olduğundan,  ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmü bulunmadığı-