Mahkemece kararın gerekçe kısmında; ayrı ayrı paragraflarda olmak üzere şikayetin kabulüne ve şikayetin reddine şeklinde iki farklı açıklama yapılarak gerekçenin kendi içerisinde çelişki oluşturulduğu gibi yine karar kısmı ile gerekçe arasında uyumsuzluk olacak şekilde sonuca gidildiği anlaşılmış olup, anılan çelişkinin giderilerek hüküm tesisi için mahkeme kararının bozulması gerekeceği-
Borçlunun dava dilekçesinde, icra emrinde talep edilen takip sonrası faiz oranına ilişkin de şikayette bulunduğu, mahkemece bu konuda bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı görüldüğünden, mahkemece borçlunun takip tarihinden sonra işleyecek faiz oranına yönelik şikayeti konusunda da inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir hüküm tesis edilmemesinin isabetsiz olduğu-
Borçlu tarafından nafaka alacağına işleyecek faize de itirazda bulunulduğundan, işleyecek faize ilişkin itirazının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece hüküm fıkrasında, hüküm altına alınan miktarın ne kadarlık kısmının hangi döneme ait olduğunun, hangi miktara hangi tarihten itibaren faiz işletileceğinin açıkça belirlenmediği, o halde mahkemece, her dönem için hükmolunan ecrimisil miktarı ve her dönem için faiz başlangıç tarihi açıkça belirtilerek hüküm kurulması gerekirken, infazda tereddüt yaratacak şekilde ("............ TL ecrimisilin dönem sonları itibarıyla hesap edilecek yasal faizi ile birlikte.....") hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Mahkemece, her dönem için hükmolunan ecrimisil miktarının ve bu miktara esas olan faiz başlangıç tarihinin, hükümde "açıkça" gösterilmesinin gerektiği-
Mahkemece kararının gerekçesinde olayın oluş şekli anlatılarak sigortalı araç sürücüsünün kavşaklarda geçiş önceliğine ilişkin kuralı ihlal ederek %80 oranında davacının ise kavşağa giren aracı dikkate almayarak yoluna devam etmek suretiyle %20 oranında kusurlu olduklarının kabul edildiği belirtildiği halde davalı sürücünün %100 kusurlu kabul edildiği, kusur indirimi yapılmayan hesap raporundaki miktar üzerinden hükmün kurulduğu, bu durumun HMK'nin 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiği-
Mahkemece faiz yönünden verilen kararın infaza elverişli olmadığı, hüküm fıkrasında dönem sonları açıkça miktarlar ve faiz başlangıç tarihleri gösterilerek karar verilmesi gerekeceği-
Kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği davalı borçlunun talimatı ile eşi adına tescil edilen belirtilen taşınmazın borçlu tarafından eşine devredilmiş sayılacağı- Taşınmazın kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği borçlu yerine doğrudan kızı adına tescil edilip edilmediği araştırılarak, böyle bir durumun varlığı halinde davalı kızının bir kısım hissesini dava dışı bir başkasına sattığı da dikkate alınarak davanın İİK. mad. 283 gereği bedele dönüşüp dönüşmediğinin değerlendirilmesi gerektiği- Hükmün infazda zorluk oluşturmadan, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gerektiği-
Gerekçede taşınmazın kiraya verilerek kullanıldığının sabit olduğunun belirtildiği ancak davanın kabulüne karar verildiği, davacının bu açıklamaya rağmen neden borçlu olduğunun da belirtilmediği, bu şekilde, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki meydana getirildiği, bahsi geçen karar, açıklanan bu nedenle Yargıtay denetimine, usul ve yasaya uygun olmadığından hükmün bozulması gerektiği-
Mahkemece verilen hükmün ilk bendinde; "Davacının davasının kabulü ile ........... İcra Müdürlüğü'nün .......... Esas sayılı takibinin ............. havale tarihli bilirkişi raporlarında belirtilen asıl alacak ve faiz miktarları üzerinden devamına" şeklinde hüküm kurulduğu, anılan ilamın hüküm kısmının bu haliyle şüphe ve tereddüte yer vermeyecek biçimde açık ve infaz kabiliyetinin olmadığının anlaşıldığı, mahkemece HMK'nun 297/2. maddesine uygun hüküm kurulması gerekeceği-