Kısa kararda hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanmaması, kanun yolu ve süresinin doğru bir şekilde belirtilmemesi, tarafları yanıltacak şekilde ifadeler kullanılması halinde usulüne uygun ve tam bir tefhimden söz edilemeyeceği ve bu durumda tefhim ile temyiz süresinin başlamayacağı- İİK 261/1 gereğince derdest olan icra takibinin henüz kesinleşmediği aşamada takip konusu borç için alınan ihtiyati haciz kararının infazı için karar tarihinden itibaren on gün içinde derdest takip dosyası üzerinden istenilmesi gerektiği- İhtiyati haczin kesin hacze dönüşmesi veya hükümsüz kalması icra takibine bağlı olduğundan infazın da o takip dosyası üzerinden yapılması gerektiği- Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi henüz kesinleşmeden takip sonrası alınan ihtiyati haciz kararının süresinde o dosyadan infazı isteminin icra dairesince kabulü gerektiği-
"Kıdemli İşçiliğe Ö.dirme Ödülü Alacağı" dava konusu yapıldığından ilgili alacak kaleminin esastan değerlendirilmemesinin bozmayı gerektirdiği-
Mahkemece verilen kısa kararda; “İİK'nin 97.maddesi gereğince dava değerinin %20'si oranında tazminatın davacıdan alınarak davalı ...........ne ödenmesine,” denildiği halde, gerekçeli kararda tazminata ilişkin hüküm kurulmamış olması nedeniyle kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulduğu-
Mahkemeler verdikleri kararlarla uyuşmazlığı yargısal anlamda sona erdirmeleri sebebiyle, davanın taraflarının mahkemenin ulaştığı sonuca ne şekilde ulaştığını anlayabileceği bir gerekçenin bulunması, bu gerekçenin hükümle neden sonuç ilişkisinin kurulmasını sağlayacak yeterlilikte, açık ve anlaşılabilir niteliğe sahip ve gerekçenin çelişkili olmaması gerektiği-
Davalılar hakkında kurulan ‘davalılardan veraset ilamındaki payları oranında alınarak davacıya verilmesi’ hükmünün gerekçeli kararda A, B, C, D, E maddelerinin ‘davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine’ şeklinde değiştirilmesi şeklinde yapılacak bir usul işlemine cevaz veren yasal düzenlemenin bulunmadığı, mahkemece yapılan tashih işleminin, hükmün değiştirilmesi mahiyetinde olduğu, hakimin dosyadan el çekmesinden sonra, hükümde anılan tarzda bir değişiklik yapma yetkisinin bulunmadığı da dikkate alındığında; yapılan tashih işleminin kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkraları arasında çelişki yarattığı, bu durumun, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiği-
Mahkemece, dava dilekçesinde faiz talep edildiğine göre, mal rejiminin tasfiyesi ile davacı lehine hüküm altına alınan katılma alacağına, kararın verildiği tarihten geçerli olmak üzere faiz uygulanmasına karar verilmesi gerekirken faize ilişkin hüküm kurulmamasının doğru olmadığı, ne var ki, bu hususun yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Mahkemece, dosya kapsamındaki delillerin hangisine neden üstünlük tanındığı anlaşılamamakta, deliller tartışılmadan ve değerlendirilmeden sonuca gidildiğinin görüldüğü, mahkemece, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermeyen, gerekçesiz, Yargıtay denetimine elverişsiz şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
HMK mad. 298/2 gereğince sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun ve tefhim edilen kısa karara aykırı olmaması gerektiği, aksi durumda yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına güven sarsılmış olacağı- Asıl olan tefhim edilen kısa karar olup, gerekçeli kararın kısa karara uygun olmaması, çelişki yaratacağı ve gerekçeli kararın yok hükmünde olacağı-
Dosya kapsamında dinlenilen tanıkların da davalıya karşı aynı mahiyette davalarının olması münasebeti ile dosya ya aldırılan kök ve ek raporlarda yapılan hesaplamaların tanık beyanlarına dayanan dönem ayrı puantaj kayıtlarının bulunduğu dönem ayrı değerlendirilerek yapıldığı, mahkeme tarafından verilen kararda ise taleple bağlı kalınarak hüküm kurulduğu, mahkeme tarafından taleple bağlı kalınarak hüküm kurulmasına rağmen gerekçede tanık beyanlarına itibar edilip edilmediğinin, davacının alacak kalemleri bakımından en fazla ne kadar talepte bulunabileceğinin açıklanmadığı, mahkeme kararının gerekçesi bu haliyle hükmü açıklamaya yeterli olmayıp bu durumun bozma sebebi olduğu-
Kararların gerekçeli olmasının tarafların yargıya güven duymasını sağladığı gibi kararı benimseyip benimsememesine bağlı olarak karara karşı gidilebilecek kanun yollarına gidip gitmemesinde de etkili olduğu ve bu durumun hak arama özgürlüğüyle ilişkili olduğu-