Davaların birleştirilmesi durumunda da, asıl ve birleşen davaların birbirinden bağımsız, müstakil davalar olması nedeniyle, hüküm kısmında her bir dava hakkında o davaya ilişkin vekalet ücretlerinin de ayrı ayrı gösterilmesi gerektiği-
İİK. mad. 36 gereğince, Yargıtay'dan tehiri icra kararı alabilmek üzere icra müdürlüğü tarafından mehil verilebilmesi için ibraz edilen teminat mektubu veya yatırılan nakdi teminat, ödeme yerine geçmez ise de, borçlu tarafından yatırılan teminatın, yatırıldığı tarih itibari ile icra takip dosyası alacağını tüm fer’ileri ile birlikte karşılaması halinde, mevcut hacizlerin aşkın hale geleceği- Şikayet dilekçesinde ileri sürülen hususların her biri incelenerek her bir talep hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği-
Dosyadaki belgeler ve bilirkişi raporları özetlendikten sonra hiçbir gerekçe gösterilmeden davanın kabulüne karar verilmiş olması, kabul hükmünün hangi maddi ve hukuki gerekçe ve nedenlere dayandığının belirtilmemiş olması halinde hükmün bu nedenle bozulması gerektiği-
Mahkemece verilen hükmün ilk bendinde, hükme esas alındığı anlaşılan bilirkişi raporu içeriği ve hangi hususlarının infaza konu olacağı tereddüde mahal vermeyecek açıklıkta belirtilmeksizin sadece; "Davacının davasının kabulüne" şeklinde hüküm kurulduğu görüldüğünden, mahkemece, HMK’nun 297. maddesine uygun olarak, her türlü tereddütten uzak, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar belirtilmek suretiyle açık ve net bir şekilde hüküm kurulması gerekirken, infazda tereddüte yol açacak şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Dava dilekçesinde talep edilen ücret alacağına ilişkin karar gerekçesinde eksik ödendiği anlaşılan aya ait bakiye ücret talebinin kabul edildiği yazılı olduğu halde ücret alacağına ilişkin olumlu veya olumsuz hüküm kurulmadığından kararın bozulması gerektiği-
Yerel mahkemenin temyize konu direnme kararının gerekçesinde “davacının davalı şirkette geçerli bir ortaklığının olduğu ve TTK hükümlerine göre şirket ortağının sermaye olarak şirkete verdiğini geri isteyemeyeceği gerekçesiyle davanın hem esastan reddine, hem de alacağın zamanaşımına uğramasından dolayı reddine karar verildiği” belirtildiği, mahkemenin hangi gerekçeyle davayı reddettiği açıkça anlaşılamadığından özellikle Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren HMK’nın 297. maddesi de gözetilerek direnme kararında davanın esastan mı yoksa alacağın zamanaşımına uğramasından dolayı mı reddedildiği açıkça ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirtilmesi gerektiği-
Mahkemece fazla ödeme olduğu belirtilen miktarların mahsup edilmediği bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulmuş ise de, kararın gerekçesinde, “…Sonuç olarak aylık ücret üstünde yapılan fazla ödemelerin niteliği konusunda tarafların iradeleri uyuştuğundan, bu konuda ayrıca bir araştırma ve inceleme yapılmasına esası ve sonucu değiştirmeyeceğinden, davayı daha da fazla uzatmamak adına gerek görülmemiş, yapılan fazla ödemelerinde davalı tarafından her türlü fazla çalışmalara ait olduğu belirtildiğinden, sırasıyla fazla çalışma, hafta tatili, genel tatil alacaklarından mahsup edilerek, kalanının kabulüne karar verilmiş, böyle olunca tam da bozma ilamında belirtildiği gibi, fazla ödemelerin niteliği tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra ait olduğu alacakta nazara alınmakla bozma nedeni yapılan husus yerine getirilmiş olmaktadır.” ifadelerine yer verilmesi suretiyle direnme kararına uygun gerekçe oluşturulmadığından direnme kararının usul yönünde bozulması gerektiği-
Her bir davacının talebi ile ilgili hüküm kısmında olumlu olumsuz bir değerlendirme yapılmadığı, kararın bu haliyle infazda da tereddüt yarattığı, böylelikle HMK.'nun 297. maddesinde değinilen düzenlemeye aykırılılık oluşturulduğu-
Asıl ve birleşen davalar bağımsızlıklarını korudukları- Mahkemece asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı gerekçe yazılarak hüküm kurulması, harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin ayrı ayrı hüküm altına alınması gerektiği, tek bir hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Mahkemece, davalı kooperatif yönünden dava reddedildiği halde gerekçelendirilmediği, verilen kararın bu yönüyle usul ve yasaya aykırı olduğu-