Kararda muris tarafından temlik edilen hangi ½ paya yönelik olarak kabul kararı verildiği, muvazaaya yönelik iddiaların hangi kısmının kabul edildiği anlaşılamadığı gibi, davacıların mirasbırakan tarafından davalılara devredilen her iki işlemdeki ½ şer pay hakkında talepte bulundukları hususu gözetildiğinde, diğer ½ pay yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadığı görüldüğünden, muris tarafından devredilen diğer ½ pay yönünden de bir değerlendirme yapılarak olumlu olumsuz bir hüküm kurulması gerekeceği-
Yargıtayca bozulan karar, sonraki kararın eki niteliğinde olmadığı, bozma ile birlikte önceki hüküm ortadan kalkarak hukukî geçerliliğini yitireceği, mahkemece bozulan karara atıf yapılarak yeni hüküm oluşturulamayacağı, bozma sebebi yapılmayan alacak kalemleri hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm oluşturulması hatalı olduğu-
Mahkemece duruşma açılarak tarafların bildireceği bankalardan mevduata fiilen uygulanan en yüksek faiz oranları sorulmak suretiyle bilirkişiden rapor alınarak nete çevrilmiş alacaklar ile bunlara uygulanacak faiz oranlarının tespiti ile ,bilirkişi raporu doğrultusunda ilamdaki alacak miktarlarından yasal kesintiler düşülerek nete dönüştürülen asıl alacak miktarları yönünden takibin devamına ve fazla talep edilen kısmın iptaline karar verilmesi gerekirken, infazda tereddüt oluşturacak şekilde yeniden düzenlenecek icra emrinin bilirkişi raporuna göre tanzimine şeklinde tesis edilen hükmün isabetsiz olduğu-
Yargıtayca bozulan kararın, sonraki kararın eki niteliğinde olmadığı, bozma ile birlikte önceki hükmün ortadan kalkarak hukukî geçerliliğini yitireceği, mahkemece bozulan karara atıf yapılarak yeni hükmün oluşturulamayacağı, bozmadan önceki ve bozmadan sonraki kararların 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesine uygun olması gerekeceği-
Mahkemenin gerekçeli kararında borçlunun tebligat usulsüzlüğü şikayetinin kabulüne ilişkin gerekçe bulunmadığı görülmüş olup, bu şekilde hüküm tesisinin yasaya aykırı olduğu-
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunlu olup, bu durumun yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği olduğu- Dava konusu döneme ilişkin tüm SGK kayıtları ile ilgili döneme ilişkin hizmet alım sözleşmeleri incelenerek, çalışmaların hangi işverenlere ait işyerinde geçtiğinin belirlenmesi ve araştırmanın sonucuna göre, çalışmanın geçtiği işverenler arasındaki ilişki, gerek asıl işveren alt işveren ilişkisi gerekse işyeri devri kuralları bakımından değerlendirilerek sonucuna göre alacak miktarının belirlenmesi gerektiği- Salt tanık beyanlarına itibarla davacının fazla çalışma yaptığı kabul edilerek sonuca gidilmesi yerinde olmayıp, davacının yapmış olduğu işin niteliği, süresi, kapsamı ile mevsim koşulları ve işyerine özgü diğer tüm özellikler bir arada değerlendirildikten sonra davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmadığı noktasında bir sonuca varılması gerektiği-
Mahkeme, gerekçesi daha sonra açıklanmak üzere kısa kararında davanın kabulüne, davalıların dava konusu yere yapmış oldukları müdahalenin önlenmesine karar vermiş ise de, gerekçesinde davanın kabulü ile davalıların dava konusu taşınmaza vaki müdahalelerinin davacının hissesi oranında menine karar vermek gerektiğinden bahsederek çelişkiye neden olmasının doğru olmadığı-
Bozulan karara atıf yapılarak yeni hüküm oluşturulamayacağından, bozma sebebi yapılmayan alacak kalemleri hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm oluşturulmasının hatalı olduğu-
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/2. madde hükmüne aykırı olarak mahkemece uygulamada ve infazda karışıklık oluşturacak şekilde hüküm kurulduğundan temyiz itirazının kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davacılar dava dilekçesinde tapu iptali tescil ile bedel, olmazsa tenkis talebinde bulundukları halde, mahkemece bedel talebi yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediğinden, 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesine uygun şekilde hüküm kurulması gerekeceği-