Davacı dava dilekçesinde yıllık ücretli izin kullanmadığını iddia ettiği, davalının ise davacının yıllık ücretli izinlerini eksiksiz kullandırıldığını savunduğu davada, davacı tanık N. işyerinde son iki yıl yıllık izinlerin kullandırıldığını ifade ettiği, mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının on dört yıldan fazla olan hizmet süresi boyunca yıllık ücretli izin kullanmadığı varsayılarak, yıllık ücretli izin hesabı yapıldığı, davacı tanık beyanları da dikkate alındığında davacının, işyerinde çalıştığı on dört yıllık hizmet süresince hiç yıllık izin kullanmadığı iddiası hayatın olağan akışına aykırı olduğu-
Mahkemenin gerekçeli kararında tarafların iddia ve savunmaları tartışılıp değerlendirilmediği gibi hangi gerekçeyle kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının kabulüne karar verildiği de açıklanmadığından hükmün bozulması gerektiği-
Hakim tarafların talep sonucuyla bağlı olup her bir talebi hakkında verilen kararın gerekçeli karar ve hükümde ayrı ayrı göstermesi gerektiği- Faiz talebi yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamasını hatalı olduğu-
Uyuşmazlık konusu kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, sendikal tazminat ve kötü niyet tazminatı, ilave tediye ve ikramiye alacakları bakımından, talep içeriğinden açıkça anlaşıldığı üzere, davacının çalışma süresini, en son ödenen ücreti, alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını belirleyebildiği, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri de belirleyebilecek durumda olduğu, dava konusu edilen alacakların gerçekte belirlenebilir alacak olmaları ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri anlaşılmakla, hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddi gerekeceği-
Mahkemece, arsa niteliğindeki taşınmaz yönünden bağış suretiyle edinilmesi nedeniyle davalının kişisel malı olduğu ve tasfiyeye dahil edilemeyeceği gözetilmeden davacı tarafın alacak talebinin kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Mahkeme tarafından davacının birleşen davada katılma alacağı talebi yönünden değerlendirme yapılıp hüküm tesis edilmiş ise de, birleşen dava dilekçesinde katılma alacağının yanı sıra katkı payı alacağı talebinin de bulunduğu, mahkemece bu talep yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamasının HMKnin 297/2 maddesine aykırı olduğu-
Kısa kararda davada yer almayan dava dışı paydaşların payları yönünden tapu iptal tecili hükmü kurularak ve aynı paydaşlara gerekçeli kararın hüküm kısmında yer verilmeyerek kısa kararla çelişkili olarak gerekçeli karar yazılmasının doğru olmadığı-
Mahkemenin, gerekçesi daha sonra açıklanmak üzere kısa kararında, davanın kabulüne karar vermiş ise de gerekçeli kararında, ecrimisil talebi yönünden kabulüne, taşınmaza halen bir el atma bulunmadığından bu hususta ayrıca karar verilmesine yer olmadığına dair karar vererek çelişkiye neden olmasının doğru olmadığı-
Mahkemece, davacı tarafın alacak talebi hakkında yazılı şekilde kabul kararı verilmiş ise de; hüküm incelendiğinde ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar olmadığının anlaşıldığı, hüküm gerekçesinde, 1553 ve 748 parseller yönünden, bu taşınmazların 2002 öncesi edinildiği, davacı tarafın katkısını ispat edemediği bu nedenle bu taşınmazlara yönelik talebin reddedildiği, 1460,1522, 1542,1550 ve 1617 parseldeki taşınmazlar yönünden ise, edinim tarihleri nazar ve dikkate alınarak kök ve ek bilirkişi raporları doğrultusunda evlilik birliği içinde edinilen malların ½ oranında davacı yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de, hükmedilen alacağın ne miktarda olduğu gerekçe ve hüküm fıkrasından anlaşılamadığı gibi, hangi taşınmaz için ne miktarda, hangi alacak kalemine hükmedildiğinin de anlaşılamadığı, mahkemece her bir taşınmaz için kabul edilen alacağın HMK'nin 297. maddesi gereği açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekirken, yazılı şekilde ne miktarda alacağa hükmedildiği anlaşılamayacak şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
El atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteği-
Mahkemece verilen boşanma kararında, tarafların kimlik bilgilerine yer verilmediği- Boşanmaya karar verilmesi halinde, kararda "tarafların Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının, adı soyadının, doğum yeri ve tarihinin, baba ve ana adları ile kadının evlenmeden önceki soyadının, aile kütüğünde kayıtlı olduğu yer bilgilerinin, evlilik içinde doğmuş çocuklar ve bunların kimlik bilgilerinin" yer alması gerektiği-