Tazminat davasında, mahkemenin davalılarca bildirilen tanıkların usulüne uygun biçimde dinlenilmeleri, İTÜ veya KGM gibi kurum veya kuruluşlardan seçilecek bilirkişi ya da bilirkişi kurulundan tüm dosya kapsamına, olayın oluş şekline göre tarafların kazanın meydana gelmesinde kusur durumlarının ve davacı aracında oluşan değer kaybının tespiti hususlarında ayrıntılı, önceki raporların da irdelendiği, gerekçeli ve denetime elverişli bir bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talebi değerlendirilerek sonucuna göre olumlu olumsuz karar verilmesi, aynı şekilde ..... ada ...... no'lu parsele yönelik harç ikmali yapıldıktan sonra elatmanın önlenmesi ve yıkım istemi yönünden de toplanmış ve/veya toplanacak deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle, dosya kapsamına uygun bir karar verilmesi gerekeceği-
İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen istinaf edildiği ve talebin Bölge Adliye Mahkemesince kısmen kabul edildiği durumda dahi, öncelikle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi halinde de yeniden tüm talepler bakımından hüküm kurulması gerekirken; kararın evlat edinmeye yönelik kısmının istinaf edilmemesi sonuca etkili olmadığı halde Bölge Adliye Mahkemesi tarafından usule ve yasal düzenlemelere aykırı şekilde, İlk Derece Mahkemesi kararının yalnızca kişisel ilişki tesisine yönelik kısmının kaldırılmasına karar verilmesinin ve ilgili bölüm yönünden hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
İlk Derece mahkemesince verilen hüküm ortadan kalktığı gibi Bölge Adliye Mahkemesince kurulan hüküm de Dairemiz bozma ilamıyla ortadan kalkmış olması nedeniyle, Bölge Adliye Mahkemesince yapılacak istinaf incelemesi sonucu yeniden tüm talepler bakımından hüküm kurulması gerekirken, usule ve yasal düzenlemelere aykırı şekilde, davacı üçüncü kişi vekilinin istinaf taleplerinin HMK’nin 353/(1)-b.1 maddesi gereği esastan reddine karar verilmekle yetinilerek hüküm kurulmamış olmasının doğru olmadığı-
İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm, geçerli istihkak iddiası bulunmadığından davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiş olmakla ortadan kalktığı gibi Bölge Adliye Mahkemesince kurulan yeni hüküm de Dairemiz bozma ilamıyla ortadan kalktığından, Bölge Adliye Mahkemesince yapılacak istinaf incelemesi sonucu yeniden tüm talepler bakımından hüküm kurulması gerekirken, usule ve yasal düzenlemelere aykırı şekilde, davacı alacaklı vekilinin istinaf taleplerinin HMK’nin 353/(1)-b.1 maddesi gereği esastan reddine karar verilmekle yetinilerek hüküm kurulmamış olmasının doğru olmadığı-
Somut olayda; davacı taraf, taşınmazın kök murise ait iken ölümüyle mirasçılarına kaldığını, taksimle 1/2 payının kendisine ait olduğunu öne sürmekte, davalı taraf da taksime dayanmakta ancak taksimle komşu 30 parselin davacıya kaldığım, dava konusu 31 parselin ise tamamının kendisine kaldığını savunduğu- Taşınmaz başında yapılan keşifte yerel bilirkişi ve tanıklar dinlenmiş, bir kısmının özellikle birbirine benzer ve eylemli beyanlarla taksimin varlığım ve çekişmeli taşınmaz bölümlerinin kime nasıl düştüğünü açıklar şekilde beyanda bulundukları anlaşıldığı- Ne var ki; mahkemece tanık beyanlarından, hangisine neden üstünlük tanındığı tartışılmamış, aksine taksimin varlığını işaret eden ve taşınmazın hangi bölümünün kime kaldığı hususunda birbiriyle uyumlu bulunan davacı ve davalı tanıklarının beyanları karşısında taksim olgusunun neden ispat edilemediği açıklanmamış, gerekçe kısmında, “dosya kapsamında dinlenilen bilirkişilerin beyanları ve dosya kapsamındaki delillerden dava konusu yer ile ilgili olarak taksim olgusunun ispatlanamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verildiği” belirtilerek, dosya kapsamına uygun bulunmayan soyut, kendi içinde de çelişen gerekçeyle hüküm kurulduğu- Hal böyle olunca; Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün kanun yararına bozma isteğinin kabulüne, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantının bulunmadığı, gerekçenin gerekçeli kararın hüküm fıkrasını karşılamaması nedeniyle usul ve yasaya aykırı bulunan, kararın sonuca etkili olmamak ve hükmünün hukuki sonuçları saklı kalmak üzere kanun yararına bozulmasına karar verildiği-
Mahkemece kararın gerekçe kısmında zamanaşımına uğramayan ancak davanın açılmasından sonra davalı tarafından ödenen ....... TL alacak için dava açılmasına neden olunduğundan, dava kısmen kabul edilmiş gibi davacı lehine bu meblağ için yargılama giderine hükmetmek gerektiği belirtilmesine rağmen hüküm kısmının 1.bendinde “........ TL yönünden konusuz kaldığından, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesinin doğru olmadığı-
Bozma ilamında açıklandığı üzere davacı tarafından dava dilekçesinde duvara ilişkin bir talep olmadığından ve mahkemece taleple bağlı kalınarak karar verilmesi gerektiğinden duvar yönünden elatmanın önlenmesi ve kal kararı verilmiş olmasının doğru olmadığı- Mahkemece bozma üzerine yapılan yargılama neticesinde bozmaya uyulmuş ve bu doğrultuda hükmün 1. fıkrasında duvar yönünden bir karar verilmemişse de maddi hataya düşülerek kararın gerekçe kısmının son paragrafında “duvarın davalı tarafından kaldırılmasına” ibaresine yer verilmiş olmasının doğru olmadığı- Mahkemece bozma ilamına uyularak duvar yönünden hükmün 1. fıkrasında duvara ilişkin bir karar bulunmadığı halde hükmün 3. fıkrasında “duvarın kaldırılmasına” ibaresinin bulunması yanı sıra müdahalenin sonlandırılması ve kal için de davalıya süre verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, gerekçede bilirkişi raporu ve ek raporda tespit edilen alacak miktarı değerlendirilmişse de hüküm kısmında daha fazla miktarda asıl alacak yönünden şikayetin kabulüne karar verildiğinin görüldüğü, bu durumun hüküm ve gerekçe arasında çelişki oluşturduğu, karar gerekçesi ile hüküm kısmının çelişkili olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Yerel mahkeme kararının, bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukukî geçerliliğini yitirdiği ve bozulan kararın, sonraki kararın eki niteliğinde olmadığından kurulacak yeni hükümün HMK’nın 297. maddesine uygun şekilde oluşturulması gerektiği- İnfaz edilecek olan kararın son karar olup ilk karar da bunun eki niteliğinde olmadığından, yeni hükmün kesinleşen yönler de dikkate alınmak suretiyle infazda tereddüt yaratmayacak açıklıkta kurulması gerektiği- Yerel mahkemece verilen ilk kararın davalılardan biri açısından kesinleştiği ve kesinleşen karar bakımından yeniden hüküm kurulduğu somut olayda; infaz edilecek kararın son karar olduğundan kesinleşen ilk karar ile tahsilde tekerrür oluşturmayacak biçimde, dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulması gerektiği-