Mahkemece her ne kadar davalı taraf lehine hapis hakkı tanınmasının düşünülmesi doğru ise de; hükmedilecek hapis hakkı bedelinin ............ Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davada belirleneceği dikkate alınarak bu davanın sonucunun beklenmesi gerekirken, infazda tereddüt oluşturacak şekilde hapis hakkı bedeli belirtilmeden yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece verilen ilk karardan farklı olarak davacı lehine hükmedilen manevi tazminata ilişkin harçtan ve vekâlet ücretinden sorumlu tutulduğu ve ilk kararda reddedilen maddi tazminat miktarına yönelik davalılar lehine nisbi vekâlet ücretine hükmedilmesine rağmen direnme kararında maktu vekâlet ücretine hükmedildiğinden ortada usulüne uygun bir direnme kararının bulunmadığı- Somut olayda; mahkemece yapılması gereken işin, uygun şekilde ilk karardaki gibi bir hüküm fıkrası oluşturmak ve buna uygun gerekçeli karar yazmak olduğu-
Mahkemece her ne kadar intifadan men şartı gerçekleşmemekle birlikte, taşınmazın doğal ürün veren elma bahçesi kısmı yönünden davacının ecrimisil talep edebileceği kabul edilmiş ise de, dava konusu taşınmazın tapuda “ kerpiç ev, samanlık ve elma bahçesi “ niteliği ile kayıtlı olduğu, dava konusu taşınmaza ilişkin kadastro tespit tutanağı, ........ Asliye Hukuk Mahkemesinin ............ Esas sayılı dosyası ve dava dilekçesinin içeriği uyarınca taşınmaz üzerinde yer alan bina ve elma bahçesinin davalı tarafça meydana getirildiği sabit olup, bu durumda Mahkemece davacının davalı aleyhine taşınmazı kullandırmadığı gerekçesi ile Savcılığa şikayet başvurusunda bulunduğu, yine taşınmaz üzerine yapılan yapıların yıkımı için idareye başvurduğu beyanında bulunduğu anlaşılmakla, taraflarca delil olarak gösterilen dosya içerikleri, toplanmış ve toplanacak deliller nazara alınarak intifadan men olgusunun üzerinde durulması, sonucuna göre HMK’nin 297 maddesi uyarınca davacının hissesi oranında ecrimisil bedeli hesap edilip, hesaplanan bedel hüküm altına alınması gerekir iken yazılı şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
“Direnme” olarak adlandırılan kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası ortaya çıkan yeni delil ve olguya dayalı olarak oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olması durumunda, kurulan bu yeni hükmün temyiz incelemesini yapma görevinin de Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olacağı-
Mahkemece, davalılar ... ... mirasçılarına intikal eden hisselerin tapusunun iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline karar verildiği, ancak, kararda mahkemeyi kabul kararına götüren gerekçeye yer verilmediği, hal böyle olunca; davalılar ... ... mirasçıları yönünden gerekçesiz hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Mahkemece her ne kadar davalı ...'in diğer davalı ... ile birlikte hareket ederek taşınmazın davacı tarafından kendi adına tescilini önlemek amacıyla muvazaalı satış yaptıklarının değerlendirildiği belirtilerek davanın davalı ... yönünden kabulüne karar verilmiş ise de; hangi gerekçeyle bu kanaate varıldığının belirtilmediği, bu hususta yeterli değerlendirme yapılmadığı, davacı ve davalı tanık beyanlarının kararda yeterince irdelenip tartışılmadığı anlaşılmakla, taşınmazı devralan davalı ...’in TMK’nin 1023.maddesi uyarınca ileri sürdüğü iyiniyet iddiasının tanıkların beyanları doğrultusunda yeniden değerlendirilmesi, gerekirse tanıklar tekrar dinlenerek, davalı ...’in iyiniyetli olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, iyiniyetli ise terditli talebin göz önüne alınması, iyiniyetli değilse şimdiki gibi karar verilmesi gerekeceği- Gerek yasal hasım durumunda bulunan Hazine ve diğer kamu tüzel kişileri ve gerekse iptal ve tescil isteği nedeniyle davada taraf durumunu almış bulunan kayıt malikinin mirasçıları olan davalıların harç, avukatlık ücreti ve diğer yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacakları, eksik harcın davacıdan alınmasına, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ve davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmesinin gerekli olduğu-
Borçlu tarafından bulunulan meskeniyet şikayetinin incelenmesinde; ilk derece mahkemesince kısa kararda ve gerekçeli kararda dava konusu taşınmazın farklı bedellerle satılmasına karar verilerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getirildiği, bu durumun bozma nedeni olduğu-
Borçlu hakkındaki takibin ve haczin geçerliliği ortadan kalkması halinde, istihkak davasının konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, yargılama gideri ile vekalet ücreti yönünden de davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre karar verilmesi gerektiği- İstinaf/temyiz süresinin, Hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması halinde, tefhimden, aksi halde gerekçeli kararın tebliğinden itibaren  başlayacağı-
Tazminat davasında, mahkemenin davalılarca bildirilen tanıkların usulüne uygun biçimde dinlenilmeleri, İTÜ veya KGM gibi kurum veya kuruluşlardan seçilecek bilirkişi ya da bilirkişi kurulundan tüm dosya kapsamına, olayın oluş şekline göre tarafların kazanın meydana gelmesinde kusur durumlarının ve davacı aracında oluşan değer kaybının tespiti hususlarında ayrıntılı, önceki raporların da irdelendiği, gerekçeli ve denetime elverişli bir bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talebi değerlendirilerek sonucuna göre olumlu olumsuz karar verilmesi, aynı şekilde ..... ada ...... no'lu parsele yönelik harç ikmali yapıldıktan sonra elatmanın önlenmesi ve yıkım istemi yönünden de toplanmış ve/veya toplanacak deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle, dosya kapsamına uygun bir karar verilmesi gerekeceği-
İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen istinaf edildiği ve talebin Bölge Adliye Mahkemesince kısmen kabul edildiği durumda dahi, öncelikle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi halinde de yeniden tüm talepler bakımından hüküm kurulması gerekirken; kararın evlat edinmeye yönelik kısmının istinaf edilmemesi sonuca etkili olmadığı halde Bölge Adliye Mahkemesi tarafından usule ve yasal düzenlemelere aykırı şekilde, İlk Derece Mahkemesi kararının yalnızca kişisel ilişki tesisine yönelik kısmının kaldırılmasına karar verilmesinin ve ilgili bölüm yönünden hüküm kurulmasının doğru olmadığı-