Yerel mahkemece verilen gerekçeli karar ile Özel Daire karar başlığında gösterilen davacıların farklı kişi olduğu ve Özel Daire kararında davacı olarak görünen kişi hakkında da bir karar verilmediği gözetildiğinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı ve direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmünün bulunmadığı somut olayda mahkemece yapılacak işin; sunulan dilekçenin veriliş amacı, tarafların konumu, değerlendirilip sonucuna göre denetime elverişli bir biçimde açık ve kararın infazında tereddüde mahal vermeyecek şekilde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli kararın oluşturulması gerektiği-
Mahkemece, satış bedelinin dağıtılmasına ilişkin hüküm fıkralarında ise taşınmazların satış bedellerinin söz konusu bilirkişi raporunda belirtilen oranlar ve bu oranlar baki kalmak üzere tapu kaydındaki ve veraset ilamlarındaki paylar oranında paydaşlara dağıtılmasına karar verilmek suretiyle infaza elverişli olmayacak şekilde hüküm tesis edilmesinin isabetsiz olduğu-
Bozma kararına ilişkin bir gerekçeli karar bulunmadığından direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda gerekçe içeren bir direnme kararının olmadığı- Yargıtayca bozulan karar (kararın hem hüküm fıkrası hem de gerekçesi) ortadan kalkacağından hukuki geçerliliğini yitirmiş olan direnme kararının Anayasa’nın ve Kanun’un aradığı anlamda gerekçe içerdiğinden söz edilemeyeceği- Bozma kararında yer verilen bozma gerekçesine karşı direnmenin gerekçesini de (gerekirse yeni bir hüküm oluşturmayacak şekilde yasal sınırlarda genişleterek) açıkça kaleme alarak kararda göstermesi gerektiği- Yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere kararın usulden bozulması gerektiği-
Mahkemece, geçit güzergahının bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) olacak şekilde, uzman bilirkişilerden hüküm kurmaya ve infaza uygun, denetime elverişli ölçekli kroki ve rapor alınarak sonucuna göre uyuşmazlığı sona erdirecek, infazı mümkün bir karar tesis edilmesi gerekirken, bozmaya uyulduğu halde bozma gerekleri yerine getirilmeden 4 metre genişliğinde yol belirleyen krokili rapora atıf yapılarak yazılı şekilde infaza elverişsiz karar verilmesinin doğru olmadığı- Mahkemece, genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi gereğince uzman bilirkişilerden rapor alınarak geçit irtifakının gerçek değerinin karar tarihine yakın bir tarihte belirlenip depo ettirilmesi gerekeceği-
Mahkemece hükme esas alınan 01.02.2016 tarihli bilirkişi raporunda arz-muhdesat oranı kurulduğu halde HMK'nun 297/2. maddesine aykırı olarak hükümde muhdesata ilişkin hüküm kurulmadığı anlaşılmış olıduğu; muhdesata isabet eden kısmın muhdesat sahibi paydaşlara, geri kalan bedelin ise payları oranında tüm paydaşlara (ortaklara) dağıtılması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru görülmediği-
HMK’nın 297/2. maddesi gereğince; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, hüküm sonucunun 1.bendinde yola tecavüzlü olduğu tespit edilen taşınmazın bilgilerinin belirtilmemesi doğru görülmemiş ise de; bu husus kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK'nun 438/7. maddesi uyarınca hüküm sonucunun düzeltilerek onanmasına karar vermesi gerektiği-
Ecrimisil hesabı, uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarının belirlenmesi gerekeceği, alınan bilirkişi raporunun, somut bilgi ve belgeye dayanmasının, tarafların ve hakimin denetimine açık değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve HMK'nin 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanmasının gerekli olduğu- Eldeki dosyada; davacı vekilinin, dava dilekçesinde; talep edilen ecrimisil alacağının ait oldukları yıllardan itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istediği, mahkemece hüküm fıkrasında, hüküm altına alınan miktarın ne kadarlık kısmının hangi döneme ait olduğunun, hangi miktara hangi tarihten itibaren faiz işletileceğinin açıkça belirlenmediği, bu durumda, mahkemece kurulan hükmün infaza elverişli olduğunu söyleyebilme imkânının bulunmadığı-
Lehine geçit hakkı talep edilen ..... parsel sayılı taşınmaz davacılardan ....., ...... parsel sayılı taşınmaz ise davacılardan ........ adına tapuda kayıtlı olup davacılar arasında "ihtiyari dava arkadaşlığı" bulunduğundan, geçit hakkına ilişkin hükmün her bir parsel yönünden ayrıca, açıkça ve yüklü taşınmazlar gösterilmek suretiyle kurulması gerekirken, hüküm fıkrasının "1" No'lu bendinde, "..... ve ...... parselde kayıtlı taşınmazlar lehine" yazılmak suretiyle hükmün infazında karışıklığa yol açabilecek ifadelerle geçit hakkı kurulmasının doğru olmadığı- Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması gerekeceği- Davacı 175 parselin yola ulaşabilmesi için davacı-davalı 176 parsel üzerinden de geçit hakkı tanınması gerektiğinden, mahkemece 175 parsel sayılı taşınmaz lehine ayrı bir geçit hakkı hükmü tesis edilerek, 176 parsel sayılı taşınmazdan geçirilecek geçit hakkı nedeniyle 176 parsel sayılı taşınmaz maliki lehine belirlenecek geçit bedelinin de depo ettirilmesi gerekeceği-
Davacının dava dilekçesi ile iki katlı yapının 1 katının kendisine aidiyetinin tespiti yanında yapı bedelinin belirlenmesi ve tahsili isteminde bulunduğu, bu şekli ile dava, niteliği itibariyle salt muhdesatın tespiti davası olmayıp, davacı (hak iddiası yanında) sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talebinde de bulunduğuna göre, mahkemece, alacak davası hakkında da işin esasına girilerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sadece muhdesatın tespiti yönünden hüküm tesis edilmesinin kanuna aykırı olduğu-
Temyiz olunan hükmün dördüncü bendinde karar ve ilam harcının, beşinci bendinde yargılama giderlerinin, yedinci bendinde ise vekalet ücretinin taraflardan tahsiline ilişkin hüküm kurulduğu halde, üçüncü bendinde “Satış bedelinden tüm yargılama giderleri (vekalet ücreti, harç, yargılama masrafları vb.) çıktıktan sonra artakalan paranın tapudaki paylar oranında paydaşlar arasında dağıtılmasına” denilerek infazda tereddüt meydana getirecek şekilde çelişki yaratılmasının; dava konusu taşınmaz hem paylı hem de elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğundan, mahkemece satış bedelinin tapu kaydındaki ve mirasçılık belgesindeki paylar nazara alınarak paydaşlara dağıtılmasına, harcın ve yargılama giderlerinin de bu oranlara göre taraflardan tahsiline karar verilmesi gerekirken, hüküm sonucunda satış bedelinin tapu kaydında belirtilen hisseler oranında paydaşlara paylaştırılmasına, yine harcın ve yargılama giderlerinin tapu kaydındaki paylar oranında paydaşlardan tahsiline, vekalet ücretinin ise tapu kaydındaki paylar ve muhdesat oranına göre paydaşlardan tahsiline karar verilmesinin doğru olmadığı, ne var ki; bu hususların, kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-