Mahkemece kararın gerekçe kısmında kusura ilişkin açıklama yapılmış ise de, hüküm kısmında TMK 181/2 nci maddesi uyarınca sağ kalan eşin boşanmaya sebebiyet verecek derecede kusurunun bulunup bulunmadığı yönünden eda hükmü oluşturacak ve infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde hüküm kurulmamasının doğru olmadığı-
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazlarda mirasbırakandan gelen kısımların kabul kapsamına alınan arsa ve bağımsız bölümlere hangi pay oranında yansıdığının denetime elverişli bilirkişi raporu ile tespiti ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bağımsız bölümlerin arsa payına isabet eden kısımların yüz ölçümü üzerinden yapılan hesaba göre hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Tazminata ilişkin hüküm fıkralarında davalıların her birinin sorumlu olduğu kısımların belirtilmemesinin ve çekişmeli 1541 ada 6 parsel sayılı taşınmazda iptal edilen payın hatalı gösterilmesinin doğru olmadığı-
Davacı erkeğin ............. Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nde açmış olduğu eldeki boşanma davasında verilen karar henüz kesinleşmeden davalı kadının, ................ Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nde tazminat ve nafaka davası açtığı, davalı kadın, her iki davanın birleştirilmesi gerektiğini beyan ettiğine ve davalar arasında bağlantı bulunduğuna göre eldeki dava ile davalı kadın tarafından açılmış olan davanın birleştirilerek, her iki davanın esası hakkında hüküm kurulması gerektiği gibi, ilk derece mahkemesince hüküm ve kısa kararda davalı kadının talep ettiği yoksulluk nafakası ve tazminat talepleri yönünden olumlu olumsuz hüküm kurulmamasının da doğru olmadığı- Boşanmanın eki niteliğindeki iştirak nafakasının “Boşanma hükmünün kesinleşmesi” ile muaccel (ödenir) hale geleceği-
Mahkemece bozma kararına uyulmuş ancak ; yine gerekçeli kararın hüküm kısmının 1. bent, 2. paragrafında davalının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmişken, 4. paragrafında davalıya ........... TL manevi tazminat ödenmesine karar verildiği, böylece mahkemece manevi tazminat yönünden tekrar çelişki yaratıldığı, hal böyle olunca, hüküm usul ve kanuna uygun olacak şekilde düzenlenmediğinden, hükmün bu sebeple bozulması gerektiği-
Taraflar arasında şifahen kurulan bir adi ortaklık ilişkisi olduğu ancak çıkan anlaşmazlık nedeniyle bu ortaklık ilişkisinin sona erdiği ve davacının davadaki talebinin taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin tasfiyesi istemine ilişkin olduğu gözetilerek taraflar arasındaki ortaklığın tasfiyesinin mahkemece yapılması gerektiği- Yönetici ortak olduğu anlaşılan davalıdan mahkemece hesap istenmesi, ortaklığın malvarlığını açık ve net bir şekilde belirlenmesi, bundan sonra TBK hükümleri uyarınca belirtilen yöntem ve sıra izlenmek suretiyle taraflardan tasfiye konusunda anlaşıp anlaşamadıkları sorulması, tasfiyede anlaştıkları takdirde ona göre karar verilmesi, anlaşamadıkları takdirde ise tayin edilecek tasfiye görevlisi aracılığı ile ortaklığa ait malların tespit edilmesi, bu hususta taraflardan delil ve karşı delilleri de alınarak değerlendirme yapılması, ardından ortaklığa ait malların satılması öncelikle varsa ortaklığın borçlarının ödenmesi, bilahare ortaklardan her birinin ortaklık için yaptıkları masraflar hesaplanarak ortaklıktan olan alacakları düşüldükten sonra geriye bir şey kalır ise bu meblağın, var ise zararın paylaştırılmasına karar verilmesi gerektiği-
Bölge adliye mahkemesince; davacı- karşı davalı kadın tarafından, erkeğin kabul edilen boşanma davasına yönelik de istinaf kanun yoluna başvurulduğu gözetilmeksizin, kadının istinaf başvurusunu sadece kusur belirlemesi, yoksulluk nafakasının miktarı, tazminat taleplerinin reddi yönünden inceleyerek karar verilmesinin doğru olmadığı, o halde; bölge adliye mahkemesince yapılacak olan işin; tüm istinaf istemleri yönünden inceleme yaparak bir karar vermekten ibaret olduğu- Bölge adliye mahkemesince, asıl davaya yönelik hüküm kısmında davalı-karşı davacı erkeğin maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmişken, karşı davaya yönelik hüküm kısmında davalı-karşı davacı erkek yararına maddî ve manevî tazminat verilmesine karar verilerek hükümde çelişki yaratılmasının doğru olmadığı-
Mahkemece, davalılar yönünden davanın reddi gerektiği yönünde gerekçe oluşturulmasına rağmen, hüküm kısmında bu davalılar yönünden herhangi bir karar verilmemiş olması suretiyle, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmış olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
Merkez Bankası’nda bulunan paradan artık değerden katılma alacağının kabulü yerinde ise de, Merkez Bankası’nda bulunan para yönünden toplam alacak miktarı belirlendikten sonra kabul edilen alacak miktarı açıkça yazılarak karar verilmesi gerektiği, açık ve anlaşılır olmayacak şekilde hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
Karar gerekçesi ile hüküm fıkrasının çelişkili olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Somut olayda; mahkemece, her ne kadar bedelin terekeye iadesine şeklinde hüküm kurulmuş ise de, bedelden sorumlu tutulan davalının, hüküm yerinde açıkça gösterilmemesi doğru olmadığı gibi; bedelin, mirasbırakanın mirasçılık belgesine göre, miras payları oranında, mirasçıları adına ya da mirasçılık belgesine atıf yapılmak suretiyle açık bir biçimde hüküm altına alınması gerekirken, mirasbırakanın terekesine iade şeklinde infazda tereddüt oluşturacak biçimde hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Diğer yandan; birleştirilen davada, davacının davası yönünden, birleştirilen davaların ayrı davalar olma özeliğini korudukları ve davacının dava açtığı tarih itibariyle haklı olması nedeniyle haklılık oranı da gözetilerek asıl ve birleştirilen davalar bakımından ayrı ayrı yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiği-