Borçlu hakkında genel haciz yoluyla başlatılan takibe vaki borçlunun itirazının kaldırılmasına ilişkin mahkemenin kısa kararının, gerekçeli karar yazılmadan, alacaklı vekili tarafından icra müdürlüğüne ibrazı üzerine, borçlu tarafça, alacaklının haciz talebinin kabulüne ilişkin olarak icra müdürlüğünce verilen kararın iptali ile uygulanan hacizlerin kaldırılmasının istendiği, mahkemece; "Davacının şikayetinin kabulüne" şeklinde hüküm kurmakla yetinildiği görüldüğünden, HMK'nun 297. ve 294. maddelerinde açıklanan ilkeler çerçevesinde yasanın öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı için mahkemece yapılacak işin; dilekçedeki istemler dikkate alınarak infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde açık ve anlaşılır bir biçimde ve yasanın aradığı nitelikleri haiz bir karar verilmesinden ibaret olduğu-
Mahkemece HMK.'nun 297. maddesinde açıklanan mevzuata uygun hüküm fıkrası yerine, sadece "Davanın kabulüne" şeklinde hüküm kurmakla yetinildiği, bu durumda, HMK.nun 297. maddesinde açıklanan ilkeler çerçevesinde yasanın öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı için mahkemece yapılacak işin; dilekçedeki istemler dikkate alınarak infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde açık ve anlaşılır bir biçimde ve yasanın aradığı nitelikleri haiz bir karar verilmesinden ibaret olduğu-
Mahkemece, borçlunun imzaya itiraz yanında ileri sürdüğü faiz istemine, faiz oranına, faiz başlangıç tarihine ve borca itirazı incelenmeksizin ve herhangi bir değerlendirmeye yer verilmeksizin bu itirazları da kapsar biçimde “davanın reddi” yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece ziynet eşyalarının aynen iadesine (ayar, adet ve gramları ile birlikte hükümde tek tek belirtilerek) olmadığı takdirde bilirkişi tarafından belirlenen miktarın hüküm altına alınmasına karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Bozma kararına uyularak kadının boşanma davasının kabulüne karar verilmişse de, erkeğin boşanma davası hakkında hüküm kurulmamış olmasının bozmayı gerektirdiği-
Müteselsil borçlulardan birine karşı kesilen zamanaşımının diğerine karşı da kesilmiş olacağı- Müteselsil borçlulardan birinin ileri sürdüğü zamanaşımı def'inden zamanaşımı def'ini ileri sürmeyen diğer borçlunun da yararlanacağı-
Gerekçe kısmında reddine karar verilen davalılar hakkında kısa karar ve hüküm fıkrasında da bir hüküm tesis edilmesi gerektiği- İlk karar davalı şahıs tarafından temyiz edilmediğinden onun yönünden kesinleştiği-