Davalı, “işyerini kiraya verdiğini, elektrik tüketim bedelinden sorumlu tutulamayacağını, kiracının kaçak kullanımı nedeni ile elektriğin kesilip tekrar verildiğini, bu davranışın zararın oluşmasına neden olduğunu, davacının talebinin M.K. nun 2. maddesine aykırı olduğunu” savunmuştur. Bu durumda mahkemece dava dışı kiracının kaçak kullanımı olup olmadığı, kaçak kullanım varsa ne gibi işlem yapıldığı, davacının Tarifeler Yönetmeliğine uygun davranıp davranmadığı, Tarifeler Yönetmeliğine uygun davranmaması nedeni ile zararın oluşmasına sebep olup olmadığı konusunda TEDAŞ kayıtları da incelenmek sureti ile bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava; 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 sayılı Kanun ile değişik 10. maddesindeki “Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde kredi veren, asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez” hükmü yürürlüğe girmeden önce açıldığından, bu hükmün bu dava için uygulanamayacağı-
Davacı dinletmiş olduğu tanıklar ile taraflar arasındaki temel ilişkinin varlığını ve senedin bu nedenle verilmiş olduğunu kanıtlamıştır. O halde artık; “senet üzerinde yazılı bedeli ödediğini” ispat etmesi gereken davalıdır. Davalı dava konusu alacak miktarını tanıkla ispat edemeyeceği gibi, bu konuda tanık da dinletemez. Davalı vekili başka delil de göstermemiştir. Ayrıca, yemin deliline de dayanmamıştır. Açıklanan nedenlerle senet üzerindeki bedeli ödediğini ispat edememiştir. Bu nedenle mahkemenin “davanın kabulüne” karar vermesinin yerinde olacağı-
Davacı tarafça itiraz edilmedikçe yargılamanın her safhasında davalı tarafından kötü niyet tazminatı istenebileceği-
Davacı takibinde asıl alacakla birlikte işlemiş faiz toplamına takipten itibaren faiz yürütülmesini talep etmiş olup, mahkemece “itirazın iptaline, takibin devamına” denilmek suretiyle işlemiş faize, takipten itibaren yürütülecek şekilde hüküm kurması doğru değilse de, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, kararın düzeltilerek onanması gerekeceği-
Çekin, ödenmesi için muhatap bankaya veya şubelerine ibraz edilmeyip başka bankalar aracılığıyla tahsil edilmeye çalışıldığında, bankanın kısmi ödeme yükümlülüğünün doğmayacağı-
Davanın tümü ya da bir bölümünün atiye bırakılması beyanına karşı davalı taraf “muvafakat etmiş olduğunu” bildirmiş ise atiye bırakılma nedeniyle davalı taraf yararına vekâlet ücretine karar verilemez. Çünkü atiye bırakma, davadan vazgeçme anlamına gelmediği gibi HMK.’ nun 150. maddesinde düzenlenen davanın takipsiz bırakılması da değildir. Uygulamada gelişerek kabul edilmiş, uyuşmazlığın esasının çözülmeden davanın bir tür sonlandırılması biçimidir. Bu nedenle davalı lehine vekâlet ücreti takdir edilmesinin doğru olmayacağı-
Davacı tarafından itiraza uğramadıkça davalı tarafından yargılamanın her aşamasında kötü niyet tazminatı talebinde bulunulabileceği-
Banka kredi kartlarına ilişkin uyuşmazlıkların genel mahkemelerde görülmesi gerekeceği-