Davacı, yargılama sırasında “asıl alacaklarını tahsil ettiklerini, ancak icra takibine, takip masrafları ve icra vekâlet ücreti yönünden devam ettiklerini” bildirmiş olduğundan, mahkemece, icra takibinden sonra ödendiği uyuşmazlık konusu olmayan asıl alacak dışındaki davacı talepleri yönünden inceleme yapılarak, sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, “alacağın ödendiği”nden bahisle, diğer talepler konusunda karar alınmamasının bozmayı gerektireceği-
Taraflar arasında imzalanan kredi kartı üyelik sözleşmesinde “kart sahibinin kartın kaybolduğunu veya çalındığını bankaya hemen bildirmiş olsa dahi kartın numarası yurtiçi veya yurt dışı yasaklanmış kart listesine girinceye kadar üçüncü kişiler tarafından yapılacak harcamalardan sorumlu olacağı” belirtilmiştir. Hal böyle olunca mahkemece 5464 sayılı Kanunun hükümleri ile taraflar arasında imzalanan sözleşmenin ilgili maddesi incelenip değerlendirilerek karar verilmesi gerekeceği-
Yerel mahkeme kararı, “alacaklının takip talepnamesindeki talebi doğrultusunda, icra takibinin sadece asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiz yürütülmek suretiyle devamını sağlayacak” nitelikte olup, bu nedenle onanması gerekeceği-
Mahkemece mahallinde keşif yapılarak, dava konusu klimaların otelde takılı olduğunun görülmesi üzerine, davanın kabulüne karar verilmişse de, keşifte saptanan klimaların davalı ile dava dışı firma arasındaki sözleşmede belirtilen klimalar mı, yoksa o sözleşme dışında kalan başka klimalar mı olduğu araştırılmamıştır. Bu durumda mahkemece belirtilen eksik araştırmanın tamamlanarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğinden, mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir-
Taraflar arasında düzenlenen Akaryakıt Satış Sözleşmesi’nde kararlaştırılan temerrüt faizinin, fatura tarihi tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiş ise de, fatura tarihi önceden belli olmadığından anılan sözleşme hükmü BK.’ nun 101. maddesi anlamında borcun ifa edileceği günün, taraflarca müttefikan kararlaştırıldığı biçiminde yorumlanamaz. Takipten önce ihtar da gönderilmediğine göre, temerrüt tarihi olarak takip tarihinin esas alınması gerektiği düşünülmeden mahkemece, fatura tarihinden itibaren faiz hesabı yapan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dava konusu çeklerin arkasında bulunan şerhin, davacının yasadan doğan alacağını talep etmesine engel olmayacağından, çekin süresinde bankaya ibraz edildiği ve karşılıksız çıktığı anlaşıldığına göre “davanın kabulü” gerekeceği-
Mahkemece, ticari satışlar açısından ayıbın niteliğine bakılmaksızın satıcının tekellüfünden kaynaklanan her türlü davanın malın tesliminden itibaren 6 ay içinde açılması gerektiği, alıcının iğfal edildiği hususunun ispat edilmediği gibi zamanaşımını kesen nedenlerinde olmadığı, ayıba karşı tekellüfe ilişkin karşı davanın zamanaşımı süresinden hemen sonra ikame edildiği, bu itibarla karşı davalının süresinde ileri sürdüğü zamanaşımı def’inin yerinde olduğu, öte yandan karşı davacı alıcının TTK nun 25/3. (Yeni TTK. 23) maddesinde belirtilen muayene ve ihbar süresine de riayet etmediği, bu nedenle davacı-karşı davalı satıcı tarafından açıkça karşı çıkmadığı için ayıplı olduğunun kabul edilmesi gereken malın alıcı tarafından bu haliyle kabul edilmiş sayılması, üstelik ayıplı olduğu ileri sürülen malzemenin kullanılmış olması nedeni ile de ayıplı olduğunun ileri sürülmesinin hüsnüniyet kurallarına aykırı olduğu, alacağın likit bulunduğu gerekçesi ile asıl davanın kabulü ile karşı davanın r
Borcun tasfiyesi için imzalanan protokol davadan sonra yapıldığından, “davanın konusuz kaldığı” gerekçesi ile bir karar verilmesi ve dava tarihi itibariyle haklılık durumu gözetilerek, yargılama ve vekâlet ücretine hükmetmek gerekeceği-
“Dava konusu senette keşide yeri yazılı olmadığı için çek vasfını taşımadığı” icra mahkemesinde saptanmış olduğundan ve kambiyo senedi niteliğinde olmayan böyle bir belgenin ciro yolu ile devri mümkün olmayıp, ancak temlikle devredilebileceğinden, mahkemece usulüne uygun bir temliğin varlığı araştırılarak, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-