İtirazın iptali davasında itirazın haksızlığına karar verildiğinde; inkâr tazminatına da hükmedilmesi gerekeceği- ancak, mahkemece icra takibine ayrı ayrı borçlular tarafından yapılan itirazın aynı alacağa yönelik olduğu gözetilmeden, davalıların ayrı ayrı inkâr tazminatına mahkûm edilmesinin bozmayı gerektireceği-
İpotek konusu borç ödendiğinden ‘ipoteğin fekki’ için alacaklıya ihtirazı kayıtla ödenen paranın istirdadı için girişilen takip haklı olacağından, davanın kabulü ve inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Adalet Bakanlığınca açılıp işletilen yediemin depolarında uygulanmakta olan ücret tarifesinde, ücretin hacizli eşyanın değerine göre belirlenmesi ve uzun süreli muhafaza halinde düşük ücret alınmasına ilişkin kurallar mevcuttur. Her ne kadar tarife sadece bakanlıkça işletilen depolar için geçerli ise de, özel yediemin depolarına ilişkin ücret uyuşmazlıklarında da bu tarifedeki kurallardan yararlanılarak sonuca ulaşılması hakkaniyete uyar. Bu nedenle, dava konusu hacizli eşyanın değeri, depoda kaldığı sürenin uzunluğu ile ortaya çıkan depo ücret miktarının fazlalığı göz önüne alındığında, hakkaniyete uygun indirim yapılması gerekeceği-
İpotekli taşınmaz maliki borçtan şahsen sorumlu değilse, alacaklının ödeme isteminin taşınmaz malikine karşı da etkili olması için, borçluya karşı da istem yapılması gerekeceği-
Mahkeme davacı taraf 22.04.2002 tarihinde sözleşmenin feshedildiğini ve verilen hizmetin durdurulduğunu belirtmekte ise de bu feshin usulüne uygun şekilde yapıldığına ilişkin herhangi bir belge bulunmadığı, bu durumda TTK.’nun 18’de öngörülen yazılı şekil şartının yerine getirilmediği, 22.04.2002 tarihinde usulüne uygun bir fesih yapıldığının, feshi ihbar süresine uyulduğunun kabulüne imkân olmadığı, bu durumda davacı yanın sözleşme hükümlerine uygun davranmamış olmakla fiilen gerçekleştirdiği sonuca aykırı şekilde keşide etmiş olduğu ihtarnameye dayanarak sözleşmeyi haklı nedenlerle fesih olgusuna dönüştürmesinin MK.’nun 2. maddesi anlamında objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğu, faturaya düşülen vade farkı ile ilgili kaydın geçerli olmadığı, vade farkı uygulanacağına ilişkin yazılı bir sözleşme bulunmadığı gibi yanlar arasında bu konuda bir teamülün de bulunmadığı, davacı yanın kötü niyetle takip yapmadığı anlaşılmakla, davalı yanın kötüniyet tazminatı isteminin reddi gerektiği gerekçesiyle, “davanın ve davalının tazminat isteminin reddine” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece “iddia savunma, ceza dosyası içeriği ve hesap cüzdanı birlikte değerlendirildiğinde, hesap cüzdanının müşterinin banka nezdindeki mevduatını kanıtlayan belge olduğu, davacının da aralarında bulunduğu bir kısım mudiler hakkında açılan ceza davasında nitelikli dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının bulunmadığının saptandığı buna göre vade sonundaki alacak miktarı ve takip tarihine kadar işleyen faiz tutarı üzerinden itirazın kısmen iptaline, takibin devamına, olayın bütün boyutları ve ceza yargılaması sonucu aydınlatıldığından davacının inkâr tazminatının reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Aynı konuda daha önce itirazın iptali davası açılıp sonuçta verilmiş olan kararın kesinleşmiş olması halinde borçlunun alacaklıya karşı olumsuz tesbit davası açmakta hukuki yararının bulunmayacağı-
Davacı İSKİ ile davalı şirket arasında davalıya ait işyerinin su ihtiyacının karşılanması amacı ile abonelik sözleşmesi imzalanmıştır. Uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin görevli olacağı-
Davacı satışa konu malların davalının Posof’ daki şantiyesine teslim edildiğini iddia etmiş, davalı vekili de cevap dilekçesindeki açıklamaları ile “davacının belirtilen yere mal getirdiğini, ancak ilk zamanlar iyi mal getirdiği halde daha sonra ayıplı mal getirdiğinden” söz ederek, malların Posof’ daki şantiyede teslim edildiği yolundaki iddiayı kabul etmiştir. Bu durumda sözleşmenin ifa yerinin Posof olduğunun ve İİK.’ nun 50. maddesi yollaması ile HMK.’ nun 10. maddesi uyarınca Posof İcra Daireleri ve Mahkemelerinin de yetkili olduğu gözetilerek, işin esasına girilmesi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davalı cevap dilekçesinde; ödeme savunmasının dayanağı olarak ödeme makbuzu sunmuştur. Davacı vekili “makbuz altında imzası bulunanın, müvekkilinin çalışanı olduğunu” kabul etmekle birlikte “para tahsil etmeye yetkisi bulunmadığını” ileri sürmüştür. TBK. nun 551 ve 552. maddeleri hükmü göz önüne alınarak, mahkemenin bu konuda inceleme yaparak hüküm kurması gerekeceği-