Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği ve miktarı gözetildiğinde; davacının iddialarını yazılı delille kanıtlaması gerekeceği, davalının açık muvafakati olmadan tanık dinletilemeyeceği, tarafların tacir oldukları gözetilerek, taraf defterlerinin bilirkişiye incelettirilerek Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekeceği-
Kesinleşen icra takibine karşı “itirazın iptali davası” açılamayacağı-
Davalı banka vekilinin itirazında icra müdürlüğünün yetkisine itiraz etmemiş olması nedeniyle, icra dairesinin yetkisinin kesinleştiği gözetilmeden, bu konuda karar alınıp, “talep halinde dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesine” hükmedilmesinin bozmayı gerektireceği-
Taraflar arasındaki alım-satım ilişkisi nedeni ile çekle ödeme yapıldığı tarafların kabulündedir. Her ne kadar davacı “satış bedelinin döviz olarak kararlaştırıldığını” iddia edip ‘’fiyat farkı’’ adı altında fatura düzenlemek sureti ile buna dayanarak talepte bulunmuş ise de “satış bedeline karşılık davalıdan TL cinsinden çek aldığını” bildirmiştir. Gerek çek alırken, gerekse de çekin tahsili sırasında ihtirazı kayıt konulmadığına göre, davacının fiyat farkı talebinde haksız olacağı ve bu nedenle de davanın reddi gerekeceği-
Davalı abone olup, abone sözleşmesi gereğince kullanılan su bedelinden, kullanıcı ile birlikte müteselsilen sorumlum ise de, Su Nizamnamesi gereğince suyun kesilmemesi ve borcun artmasına davalının sebebiyet verip vermediği araştırılarak, TBK.’nun 52. maddesi gözetilerek karar verilmesi gerekeceği-
Akdi ilişki ve mal teslimi konuları kural olarak yazılı belge ile kanıtlanması gerekip, tanık beyanı ile davanın kabulünün bozmayı gerektireceği-
Mahkemece, “yanlar arasında resmi şekilde satış vaadi sözleşmesi akdedilmemesi nedeniyle tarafların aldıkları bedeli iade etmekle yükümlü oldukları” gerekçesi ile “davanın kabulüne” karar vermesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Dava dayanağı icra takibinde asıl alacak talep edilmiş, borçlu da bu alacağın bir kısmını kabul ederken diğer kısımları ile faiz ve masraflara itiraz etmiştir. Bu durumda mahkemece talebe bağlı kalınarak karar vermek gerekirken, talebi aşan miktara karar verilmesinin HMK.’nun 26. maddesine aykırı olacağı-
Dava konusu mallar için kendi içinde çelişik bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm oluşturulmasının bozmayı gerektireceği-
İcra takibine konu borcun itirazın iptali davasından önce ödenmesi halinde, alacaklının bu ödenen kısım yönünden dava açmakta hukuki yararı yoktur. Dolayısıyla, ödenen bu kısım yönünden icra inkâr tazminatına hükmedilemeyeceği-