Dava; “zorunlu trafik sigortası gereğince zarar görene ödeme yapan sigortalının, kendi sigortalısına, rizikonun alkollü araç kullanılması nedeniyle sigorta tazminatı dışında kaldığı” gerekçesiyle açtığı itirazın iptali davasıdır. Mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla, “olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığı”nın saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin tespiti halinde, “oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağı” ilkesi benimsenmelidir. Olay alkol alınması sebebiyle, aracın güvenli sürme yeteneğinin kaybedilmesi sonucu meydana gelmiş ise, sigortacının sigortalısına rucü hakkı olacağı-
İcra takibine konu edilen olay haksız eylem niteliğinde olup, uyuşmazlığın çözümü yargılamayı gerektirdiğinden, tazminat tutarı likit olmadığından, İİK’nun 67/2 maddesinin uygulanamayacağı-
Avukatlık Kanununun 166. maddesinde tanımlanan hapis hakkının, sadece vekâlet ücreti alacakları ve yapılan giderler oranında kullanabileceği- Avukatın müvekkili nam ve hesabına tahsil ettiği alacak ve değerlerden, ücret ve masraftan fazla bir miktarını ’hapis hakkı’ adı altında elinde tutması, yasanın konuluş amacına ve avukatlık meslek kurallarına aykırı olacağı- Avukatın tahsil ettiği paraları, müvekkiline bildirmediği ve ödemediği anlaşıldığına göre, azilinin haklı sebebe dayandığının kabul edilmesi gerekeceği- Bu nedenle, ancak azil tarihine kadar tamamlanmış işlere ilişkin vekâlet ücreti istenebileceği- İşin başında “masraflar için avans almadığını” iddia eden avukatın, bu iddiasını kanıtlaması gerekeceği-
Davacı İngilizce dil kursu eğitimi almak üzere sözleşme imzaladığını, ancak kursa başladıktan kısa süre sonra, vaat edilen niteliklerde bir eğitimin verilmediğini, aldığı eğitim seviyesi ve kalitesinin kendisine söylenen nitelikleri taşımadığını, 40 kişilik sınıflarda derslerin öğretmensiz sadece kaset ve bilgisayar ekranına dayalı eğitim verildiğini görünce yazılı fesih bildiriminde bulunduğunu, ödediği miktarın tahsili için yaptığı icra takibine haksız itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali istemli dava açmış olup, sözleşmenin feshi nedenlerinden olarak gösterilen, eğitim kalitesinin düşük olduğuna ilişkin iddia, kursiyerlerin beklentilerine göre değişebilen sübjektif bir değerlendirme olup, somut veri ve sonuçlara dayanmadığından dikkate alınamayacağından taraflar arasındaki sözleşmenin geçerli olduğu, davacının haklı olarak feshettiğini ispatlayamadığı-
HUMK nun 187/2 maddesi uyarınca yetki itirazı ilk itirazlardan olup, aynı yasanın 190. maddesine göre hadiseler şeklinde esasa girilmeden önce incelenip karara bağlanması gerekir. Bu konudaki kararın, her iki tarafa da tefhim ve tebliği gerekir. Somut olayda davalının yetki itirazı konusunda bu şekilde bir inceleme yapılmamış, yetki itirazının yerinde bulunmadığı hususu esas hakkındaki hükmün gerekçesinde belirtilmiştir. Bu hal, savunma hakkının kısıtlanmasına yol açan esaslı bir usul hatası olup, kararın bozulmasını gerektirir-
Taraflar arasındaki sözleşme ‘’eser sözleşmesidir’’ve kural olarak 5 yıllık zaman aşımı süresine tabidir. B.K’ nun 128. maddesi uyarınca zamanaşımı alacağın istenebilir olması ile işlemeye başlar. Yanlar arasında sözleşmeden kaynaklanan ‘’kesin hesap’’ ticaret mahkemesi kararı ile çıkmıştır. Bu durumda uyuşmazlık konusu alacak için zamanaşımı, mahkeme hükmünün kesinleşmesi ile başlayacağından, takip ve dava tarihi itibarı ile zamanaşımı süresi dolmadığından, mahkemece, uyuşmazlığın esasına girilerek oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekir-
Taraflar arasındaki sözleşmede vade farkına ilişkin bir hüküm bulunmadığı, davalının takibe konu faturalara süresinde itiraz ettiği ve vade farkı ödenmesine ilişkin ticari bir örf ve âdet de olmadığı anlaşıldığına göre, davanın reddedilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Alacaklı, ilamda ayrıca yazılı olan ve edayı içeren inkâr tazminatı, yargılama gideri ve vekâlet ücretini aynı takip dosyasında takip edebileceği gibi, bunları ayrı bir takip dosyasında da takibe koymasında herhangi bir usulsüzlüğün bulunmayacağı-
Müvekkilin davacı avukatı haklı olarak azlettiği daha önce taraflar arasında görülen kesinleşmiş davada sabit olmuştur. Haklı azil halinde avukat vekâlet ücreti talep edemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-